Hakan Gülseven

Hakan Gülseven

İç ve dış sırtlanlar...

Kusura bakmayın, ‘gurbetçi’ tabir edilen kesimin içinde epey bir ‘köylü kurnazı’ var ve kendi adıma onlara hayatım boyunca çok güldüm. Cehalet ve özgüvenin muhteşem bileşimini temsil ediyorlar.

Hani Türkiye’ye geldiklerinde artık her köşe başını tutmuş sokak röportajcılarını mutlaka bulup, kameraya doğru yukarıdan ve bilmiş bilmiş konuşanlar var ya, bayılıyorum onlara.

Ve belli ki, yaşamını Avrupa’da kurmuş olan epey bir Türkiye kökenli nüfus, Türkiye’nin halinden pek memnun görünüyor. Neticede AB’de Avro, Britanya’da Sterlin, İsviçre’de Frank falan kazanıp Türkiye’ye tatile geldiklerinde bütün memleketi mis gibi dolanıyorlar. Bol bol para harcıyorlar, bana mısın demiyorlar.

Mevzu sadece tatil değil. Türkiye yoksullaştıkça, paramız pul oldukça, ‘uyanık gurbetçiler’ için Türkiye’de yazlık ya da yaşlılık yatırımı yapmak da çok daha kolay hale geliyor haliyle.

İşte bundan hoşlananlar var...

Bu nedenle seçim zamanlarında koştura koştura konsolosluklara gidip basıyorlar mührü AKP’ye!

Sonra yine emlakçılara ya da köydeki akrabalarına gidip bir arazi, bir ev daha almanın derdine düşüyorlar...

Bu uyanık arkadaşlara kötü bir haber vereyim: Bir çöplüğe yatırım yapıyorsunuz!

Evet, sadece iki hafta önce Türkiye’nin manen ve madden devasa bir çöplüğe dönüştüğünü, Avrupa’dan alınan üç kuruşluk rüşvet karşılığı göçmen tampon bölgesi yapıldığını, neticede memleketimizin leş gibi bir yer haline geldiğini yazdım.

Ve aradan iki hafta geçti... Bu arada ne oldu?

Erzincan İliç’te siyanür havuzu göçtü, tonlarca siyanürlü atık Fırat Nehri’ne karıştı, en önemlisi yine canlarımızı kaybettik, işçiler öldü...

“Yaşlılığımda köyüme gelirim, yaylama çıkarım, hayatımın son demini ata topraklarında geçiririm” diye düşünen Avrupa’nın son romantik kuşağı bu manzaraya iyi baksın!

Mevzu sadece Erzincan’la sınırlı değil. Memleketin her yanı ağır metallerle, siyanürle zehirleniyor. İktidarın palazlandırdığı ‘sonradan türedi sermaye’ de bu işin başrolünde.

Son vaka tüm sürecin özeti gibi: Elin Kuzey Amerikalı haydutları gelmiş, bizim Erzincan’ın dağlarını üç kuruş rüşvet karşılığı almış, iktidar holdinglerinden Çalık’a da yüzde 20 pay vermiş, böylece bütün bürokrasinin kapıları önlerinde açılmış, milyar dolarlık ciro yapıyorlar ve bu kadim toprakları zehirliyorlar!

Öyle büyük paralardan ve öyle büyük bir zehirden söz ediyoruz ki...

Hadi, emperyalist SSR Madencilik şirketini anlıyoruz. Dünyanın herhangi bir yerine gidiyorlar, basıyorlar zehri, yerel halkı sinsi bir ölüme mahkum edip kazanabilecekleri en yüksek kârı alıyor ve sonra da defolup gidiyorlar...

Peki, buna göz yuman, üç kuruş avanta ya da yüzdelik pay karşılığı ülkenin zehirlenmesine izin veren, vatan topraklarını bu ölüm tacirlerine peşkeş çeken güruha ne diyeceğiz?

‘Yerli ve milli vatan hainleri’ desek olur mu?

Bence olur...

Bakın, iş bu zehir meselesiyle sınırlı değil. Emperyalist SSR memleketimize geliyor; rüşvetle, avantayla işini görüyor, ruhsatlarını alıyor; üstüne üstlük dağıttığı avantayı vergi aflarıyla gani gani çıkarıyor...

Nasıl mı?

Bu şirketin geçen sene affedilen vergi borcu 7,2 milyon dolar. Güncel kurla 220 milyon liranın üzerinde!

Türkiye’nin yerli ve milli iktidarı 10 bin lira maaşa layık gördüğü emekliden her türlü vergiyi çatır çatır alırken; faturasını ödeyemeyen vatandaşın elektriğini, gazını keserken; köylünün borcuna karşılık traktörüne el koyarken; Çalık’ı kendine küçük ortak yapan ve böylelikle yüzde 20 avantayı iktidar cenahına aktaran Kanadalı dünya devinin milyonlarca dolarlık vergi borcunu bir kalemde siliyor!

Belki de o yüzde 20 ‘ortaklık’ aslında adı konmamış ‘adrese teslim vergi’nin ta kendisidir, kim bilir!

Türkiye’deki düzen daha açık anlatılabilir mi bilmiyorum...

Ölüm saçan emperyalist bir şirketin affedilen milyonlarca dolarlık vergi borcunun karşılığı nedir peki? Söyleyeyim: Devletin ödemediği ilaçlardır, eğitime yapılmayan yatırımlardır, kadroya alınmayan öğretmenlerdir, satılan kamu arazileri, köylünün el konan meraları, ormanlarıdır... Garibanın sofrasından çalınan zeytin taneleridir...

Öğrencilere okullarda bir öğün yemek veremiyoruz, ufacık çocuklar derste açlıktan bayılıyor ve biz topraklarımızı zehirleyen emperyalist şirketin milyonlarca dolarlık vergi borcunu bir kalemde siliyoruz! ‘İrrasyonalite’ ya da ‘akıldışılık’ nedir diye soran olsa bu manzarayı gösterebilirsiniz.

Ve bu sadece bir örnek. Benzer neler var neler.

‘Beşli Çete’ diye anılan takımın ‘CV’si bu türden pek çok icraatla dolu.

Sadece millete söven ırz düşmanı Mehmet Cengiz’in silinmiş vergi borçlarına ve yine aynı ırz düşmanına peşkeş çekilen madenlere, limanlara, kamu varlıklarına baksanız yeter. Memleketin en doğusundaki Artvin Cerattepe’den en batısındaki Kaz Dağları’na kadar bütün maden sahaları onun. Her yeri kanunsuzca zehirliyor.

Bir zamanlar halkın olan Etibank ve bağlı madenler, işletmeler, üzerindeki kamu varlıkları büyük ölçüde Mehmet Cengiz’e geçti.

Anlayacağınız, Mehmet Cengiz millete ettiği o küfrün hakkını veriyor. Milliyetçi ve mukaddesatçı iktidar bloğu, yani Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin temsil ettiği ‘Şen Kardeşler Koalisyonu’ da Mehmet Cengiz’e kolonya tutuyor!

Yalnız ortada büyük bir sorun var.

Sırtlan içgüdüleriyle hareket eden bu ‘türedi’ –yani sindirilmemiş- sermaye, Titanik batarken cebine para tıkıştırmaya çalışan ahmaklar topluluğuna benzediği için, üzerinde yaşadığımız toprakları yok ettiğini idrak edemiyor. Kendi torunlarına nasıl bir dünya bırakacaklarını akıllarına bile getirmeden, dünyanın çeşitli off-shore bankalarında birikecek rakamlar için güzelim memleketimizi mahvediyorlar.

Böylelikle zincir tamamlanıyor...

Peki, böyle yazıyoruz, anlatıyoruz da, misal, sizce Erzincan’da yerel seçimi kim kazanacak?

Bu yazı toplam 2316 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Hakan Gülseven Arşivi