Hakan Gülseven

Hakan Gülseven

Türkiye nereye gidiyor?

Türkiye nereye gidiyor?

Uzun yıllardır bir ‘karşıdevrim süreci’ yaşandığını vurguluyorum ve artık bu çıplak gözle herkesçe görünür oldu. Elbette Türkiye’nin devrim sürecini küçümseyen ya da ortada bir devrim bile olmadığını öne süren bir kesim var; onlar konuyu farklı algılıyor, onlara göre devrim olmayan yerde karşıdevrim de olamaz. Zaten memleketin bu hale düşmesinde bahis konusu kesimin epey ‘katkı’sı var.

Neyse, bunu daha sonra tartışırız.

Şimdi olan şudur: Malum, Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli ikilisinin iradesiyle Anayasa Mahkemesi çiğnendi, halk tarafından milletvekili seçilen Can Atalay’ın vekilliği sirk gibi bir atmosfer yaratılıp düşürüldü, Anayasa ilga edildi, Türkiye’de keyfi idare ilk kez Anayasa’yı ve yasaları da aşarak tecelli etmiş oldu. Karşıdevrimin ‘resmen’ tamamlanmasına ramak kaldı.

Her türlü hukuksuzlukla, baskıyla ilerlenecek olan yerel seçimler büyük ihtimalle şaibeli bir biçimde iktidarın ‘Şen Ortaklar’ının ‘zafer’iyle sonuçlandırılacak. “Sonuçlandırılacak” diyorum çünkü seçimlerin pek ‘centilmence’ geçeceğini hiç sanmıyorum.

Sonrası daha beter...

Seçimler tamamlanana kadar ekonomik görünüm bir şekilde ‘idare eder’ halde tutulacak. Pek çok zam seçim sonrasına ötelendi. Seçimler geçecek ve ondan sonra tam bir iktisadi kıyamet kopacak. Fatura halka çıkacak. Yoksulun sofrasında kalan lokmaların önemli bir kısmı da elden gidecek.

Emekliler konusuna hiç girmesek daha iyi ama ne yapalım, hakikat ne kadar vahim olursa olsun uyarmak zorundayız. Emekliler için Temmuz zammı yine palavradan TÜİK rakamları öne atılarak, yine onun da altında bir zamla geçiştirilecek. Belki zam da olmaz. Mehmet Şimşek mütemadiyen ‘yılda tek zam’ lafları ediyor zira.

Böylelikle, emekliler yaşamlarının son düzlüğünü bir çeşit ev hapsinde, kalitesiz ve çürük gıdalarla hayatta kalarak, sefil bir halde tamamlamaya mahkum kalacak.

İşçilerin kaderi de pek farklı değil. Seçimsiz yıllar, iktidarın ve hizmet ettiği dinci/faşist zengin/yolsuz/kanunsuz kesimlerin üzerindeki oy baskısını kaldıracak; bu, halkın sofrasındaki üç lokmanın ikisini daha çalabilecekleri optimum koşullar anlamına geliyor.

İtiraz yükseltebileceğimizi mi sanıyorsunuz?

Bakın, bugün anayasal hakkımız olan toplanma, gösteri, protesto ve grev gibi özgürlüklerden yararlanamıyoruz. Canları istediğinde kafamızı kırıyorlar. Yerel seçimler sonrasında bütün bunları anayasal hak olmaktan da çıkaracaklar.

İktisadi yıkım ve sefalet atmosferinde aslında anayasa olmayan bir yeni anayasa için harekete geçilecek. Zaten şu anda üzerinde çalıştıklarına eminim.

Böylelikle, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en gerici ittifakı tarafından yaratılan bir deli gömleğini anayasa niyetine tüm bir topluma giydirmiş olacaklar. Evet, AKP, MHP, BBP, Yeniden Refah, Hizbullah ve bunlara yancılık yapan DSP ‘Başkan’ı Önder Aksakal ve Sinan Oğan benzeri avantacı politikacılar, tarikatlar, uyuşturucu tacirleri, mafyozlar, Mehmet Cengizgiller... Aslında anayasa hüviyeti taşımayan ve keyfi idareyi ‘hukuki’ teminat altına alacak olan yeni anayasayı bunlar şekillendirecek.

Nasıl bir cendereye sokulduğumuzu idrak edebilme potansiyeline sahip kesimler ise hiçbir şey yapamayacak. Ciddi bir baskı dönemi geliyor. Hatta bu baskı dönemine, çeşitli dinci/faşist kesimlerin sokak seferberlikleri de eşlik edebilir. Hilafet şovlarıyla, Ülkü Ocakları müsamereleriyle şimdiden bu tür işlere giriştiler bile.

Çok mu iddialı oldu?

Kim direnecek?

Bakın, CHP Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı uygulanmayınca Ankara’da miting kararı almıştı. Sonra “Şehitlerimiz var” denerek, ne alakası varsa, Anayasa’nın ilga edilmesine karşı yapılacak olan mitingden vazgeçtiklerini açıkladılar.

Sahi, kimi CHP’lilerin de sorguladığı üzere, şimdiye kadar ağır kış koşullarında, kışın en sert yaşandığı coğrafi konumlarda hiç de rastlanmayan ‘sınır ötesi operasyonlar’ tam da seçim öncesi niye düzenleniyor? Mesela mitingde bunu da sorgulayacak yerde iptal etmek nedir?

Ama CHP işte...

Vallahi kendi adıma CHP’nin muhalefet tarihi boyunca aktif bir direniş gösterdiğine hiç tanık olmadım. Pasif de olsa dirensinler, gönlümüz ona da razı...

Şaka, şaka... Ve şaka bir tarafa, artık mevcut muhalefetin kendi dinamikleri ile mevcut iktidarı düşürebileceğini sanmıyorum. Legal ve illegal tüm silahlı kesimler iktidarın hizmetinde ve zor aygıtını diledikleri gibi kullanıyorlar.

Bu durumdan fazla bahis kimseye yarar sağlamaz ama durum hiç de parlak değil, onu vurgulayayım.

“O halde nasıl olacak?” diye soranlar oluyor.

Çok açık söyleyeyim, Türkiye’nin bir şansı var, o da iktidardaki kanunsuzlar toplamının birbirine düşmesidir. Ha, umutsuzluğa kapılmayın sakın, haydutlar arasında kavga çıkması hiç de düşük bir olasılık değildir. İktidarda Anayasa’yı ilga eden ittifakın bir çeşit siyasi haydutlukla malul olduğunu kabul edersek...

Neyse, hep beraber yaşayıp göreceğiz.

Bu yazı toplam 8420 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Gülseven Arşivi

Neo-Abdülhamid Devri... –I-

06 Aralık 2024 Cuma 10:54

Dinciliğin günah tarihi...

17 Nisan 2024 Çarşamba 09:01

İktidarın sırrı...

27 Mart 2024 Çarşamba 21:48

Gökhan Zan vakası...

20 Mart 2024 Çarşamba 15:33

"Üçüncü Savaş" senaryoları

07 Mart 2024 Perşembe 12:23

Bütün kötüler aynı yerde...

24 Şubat 2024 Cumartesi 13:46

İç ve dış sırtlanlar...

14 Şubat 2024 Çarşamba 09:52

Türkün uzayla imtihanı

18 Ocak 2024 Perşembe 19:37