Almanya, Erdoğan yanlılarını sınır dışı edebilir mi?

Almanya, Erdoğan yanlılarını sınır dışı edebilir mi?

AK Partili siyasetçiler sürekli Almanya’yı hedef göstererek, burada yaşayan milyonlarca Türk kökenli insanı zor durumda bıraktılar. Çifte vatandaşlığın kaldırılmasından sonra sınır dışı tartışmaları da başladı.

OKTAN ERDİKMEN - Vahşi kapitalizmin getirdiği gelir bölüşümündeki adaletsizlikler, dünya ekonomilerinin içe dönük arayışlara yönelmesine neden oldu. Suriye, Irak ve Afganistan gibi ülkelerde görülen iç savaşlar nedeniyle ortaya çıkan göç dalgaları da, milyonlarca mültecinin Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine akın etmelerini sağladı.

Dünya genelinde ırkçı partiler oldukça güç kazandılar. ABD’de Trump gibi ne yapacağını bilmeyen ve bütün planlarını yabancı karşıtlığı üzerine kurmuş bir isim başkan seçildi. Fransa’da, Hollanda’da, Almanya’da ırkçı partiler hükümet alternatifi olmaya başladılar.

Bu esnada Türkiye’de düzenlenecek olan referandumda, anketlere göre Evet oyları gerideyken, AK Parti hükümeti, uzun süredir kullandığı Almanya karşıtı söylemlere hız verdi. 

Hükümet yanlısı bütün gazete ve televizyonlarda Almanya’nın PKK’yı ve FETÖ’yü nasıl desteklediği, 3. Havalimanı’nı nasıl kıskandığı, oto yollarımıza ne denli gıcık olduğu yönünde haberler yayımlandı.

Türk hükümeti mülteciler nedeniyle avucunun içine aldığı Almanya’ya demediğini bırakmadı. Angela Merkel, Nazi ilan edildi. Cem Özdemir, Berlin’de taksiye binemez hale getirildi.

Hem Türkiye’deki hem de Almanya’daki insanların, Almanya’ya düşman olmaları sağlandı.

Alman tarafı ise öncelikle mülteci konusunda adımlar atarak elinin kolunun bağını çözmeyi amaçladı. Kuzey Afrika’da mülteciler konusunda beraber çalışacak ülke aramaya giden Merkel, çok sayıda alternatifle döndü. İçişleri Bakanlığı Afganların ülkelerine geri gönderilebileceğini ve Fas, Cezayir, Tunus gibi ülkelerin de güvenli ülke sınıfına dahil edileceğini açıkladı. 

Bu aynı zamanda Türkiye’nin mülteci tehdidinin bertaraf edilmesi anlamına geliyordu.

Alman toplumunda, Türkiye’ye, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı büyük bir güvensizlik oluştu. 

2016’da Türkiye’ye tatile giden Alman turistlerin sayısı 1,6 milyon azalarak 2,5 milyona düştü. Önümüzdeki yıl bunun yarı yarıya daha azalması bekleniyor.

Eyalet meclislerinde çifte vatandaşlık tartışmaya açıldı. Çifte vatandaşlık büyük ihtimalle yakın zamanda kaldırılacak ve opsiyon modeline geri dönülecek.

Peki Almanya, Erdoğan’a karşı daha başka hangi adımları atabilir?

Almanya’da elinde Erdoğan posterleriyle yürüyüş yapan ve idam isteyen AK Parti destekçileri, bu yaptırımlardan birinin öznesi olabilir mi?

Sosyal yardımla geçinen Erdoğancılar, hatta bütün Türkler, mitinge katılanlardan ve derneklere üye olanlardan başlanarak sınır dışı edilebilir mi?

Alman Göç Yasası bu konuyu nasıl ele alıyor, önce ona göz atalım.

Zorunlu sınır dışı etme, en az 3 yıllık kesinleşmiş hapis cezası almış olma durumunda gerçekleşebiliyor. 5 yıl içerisinde kasten birden fazla suç işleyerek 3 yıl cezayı tamamlayanlar da bu kapsamda. 

Sınır dışı edilecek kişilerin kamu düzenini tehlikeye atmış ve bir daha suç işleyebilecek durumda olmaları gerekiyor.

Mevcut kanunlara göre Erdoğancıları sınır dışı etmek çok zor. Ancak Türkiye’de olduğu gibi Almanya’da da Göç Yasası’nın 53. maddesinde bir değişiklik yapılsa, örneğin bu 3 yıllık hapis cezası şartı 3 aya indirilse ve AK Parti destekçilerinin kamu düzenini bozdukları öne sürülse ne olur?

Almanya’nın iç istihbarat kurumu, Anayasayı Koruma Teşkilatı, hazırladığı raporda PKK ve aşırı sağcı gruplar arasında çatışma uyarısı yaptı. Alın size kamu düzenini bozan çatışmacı Türkiye kökenli gruplar soruşturmasına güzel bir zemin.

DİTİB’e ve UETD’ye yönelik casusluk soruşturmaları, bu derneklere üye olan isimleri kapsayacak şekilde geliştirilirse kim ne diyebilir?

Böyle bir değişiklik federal meclisten geçebilir. En başta da Türk kökenli milletvekilleri bunun geçmesi için uğraşırlar.

Bu durumda Türkiye’den çantalarla para taşınan derneklerin yöneticileri, Ankara’dan proje üstüne proje alanlar kendilerini kurtarırlar.

Olan yine gariban vatandaşa olur. 

Hollanda’da polisle karşı karşıya kalınca “Burası Türkiye mi, bizi nereye alıyorlar?” diyen vatandaş gibi, “Burası Türkiye mi, bizi nereye sınır dışı ediyorlar?” diye düşünenlerin de yaşadıkları ülkenin demokrasininin kıymetini bilmeleri gerekir. 

Türkiye’nin dünya lideri olmadığını en iyi Almanya’da yaşayan Türkler biliyor.

İstesek yarın dönebilecek olmamıza rağmen, hepimiz daha iyi ekonomik koşullara sahip olduğumuz için memleketimizden uzakta yaşamayı tercih ediyoruz.

Bu yazıyı çok sevdiğim bir fıkrayla bitirmek istiyorum.

Acaba biz bu fıkradaki papağana mı, yoksa maymuna mı daha çok benziyoruz?

***

Bir papağanla maymun, uçakla seyahat ediyorlarmış. 

Papağan düğmeye basmış ve hostesi çağırmış.

Hostes “Ne istemiştiniz?” deyince, “Hiç” demiş. “Artislik olsun diye bastım”.

Bunu birkaç sefer tekrarlayınca, maymunun çok hoşuna gitmiş ve o da denemiş.

Düğmeye basmış. Hostes “Buyurun” demiş, “Ne istemiştiniz?”.

Maymun da aynı şekilde “Hiç” demiş. “Artislik olsun diye bastım”. 

Hostes sinirlenmiş ve her ikisini de uçaktan aşağı atmış.

Papağan uçmaya başlamış ve yere doğru hızla düşen maymuna dönüp:

“Maymun kardeş” diye seslenmiş. “Sen neden uçmuyorsun?”

Maymun da “Ben uçma bilmiyorum ki” demiş.

Papağan cevap vermiş: “Eh be kardeşim. Madem uçma bilmiyorsun, neden artislik yapıyorsun?”.

HABERE YORUM KAT
1 Yorum