Türkiye’nin renkleri...

Türkiye’nin renkleri...

Anadolu farklı çiçek türlerinin bir arada yaşadığı muhteşem bir bahçe gibi. Bir bahçıvan, nasıl bütün çiçeklere ayrı ayrı değer veriyor ve seviyorsa, siyasetçiler de toplumun her kesimine aynı şekilde yaklaşmalılar. 

OSMAN GÜN - Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde kurulu olduğu topraklarda yaşayan insanlar, heterojen bir yapıya sahiptir. Tarihin uzun bir döneminde ticaret yolları Anadolu’dan geçtiği için, insanlar bu bereketli topraklarda bir arada yaşamayı öğrendiler. 

Osmanlı’nın çökmesinin ardından, başka ülkelerin sınırlarında kalan Türk ve Müslüman azınlıklar da Anadolu’ya gelerek bu çeşitliliği daha da geliştirdiler. Türkiye’de, Türkler ve Kürtler ana unsurları oluşturuyor gibi görünür ancak Balkanlardan, Rusya’dan, Kafkaslardan, Ortadoğu’dan gelen bu gruplar, Ortodoks Rumlar, Gregoryan Ermeniler; inanç temelinde farklı mezhepleriyle Sünniler ve Aleviler, Yahudiler…

Bunların hepsi kendi içlerinde katıksız olmayan  ve Anadolu toplumuna ayrı birer renk katan topluluklar.

Bu renklerin bir kısmı zaman içerisinde açıldı, bir kısmı koyulaştı. Bir kısmı bizden kaçtı, bir kısmı doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kaldı. 

Türkiye, çok çeşitli çiçek türlerinin bir araya geldiği muhteşem bir bahçe gibi. Bir bahçıvan, nasıl çiçeklerine bakarken, tüm renkleri yaşamaları için onları farklı farklı yerlere dikerse; kimini gölgelik, kimini sulu, kimini kuytu topraklara ekerse, Türkiye’deki insanlara da o şekilde bakılmalı.

Bazı çiçekleri her gün sularsanız solarlar. İnsanların da adetlerine, geleneklerine saygı göstermez, onları bahçede sayıca çok olan çiçekler gibi yaşamaya zorlarsanız küserler ve yabancılaşırlar. 

Farklılıkları kabullenmek, üstelik içten gelerek, samimiyetle kabullenmek kolay değildir. Düşünmek, saygı duymak, hoşgörülü olmak gibi meziyetler gerektirir.

Anadolu, kendi renkleriyle zaten muhteşem bir mozaik. Bu bahçenin çiçeklerini, kimisi Türk rengine, kimisi de İslam rengine boyayalım derse, bahçenin tümü için kötü olur.

Farklılıklara saygı ve çok kültürlü bir yaşam biçimi, ülkeleri ileriye götürür, bölünmeye değil.

Hele teknolojinin bu denli geliştiği bir ortamda, insanların dünyanın en ücra köşelerindeki olayları bile an be an takip ettikleri bir dönemde, hiçbir şeyi zorla unutturmak mümkün değil.

Hiçkimse ırkını, anadilini kendi seçmiyor. Sadece bu bile, bizden farklı olan insanlara en az kendimiz kadar saygı duymamız için yeterli bir neden değil mi?

Empati kurarak, azınlık olduğumuzda bize nasıl davranılması gerektiğini düşünüyorsak; çoğunluk olduğumuzda da aynı şeyleri diğer insanlar için savunmalıyız.

Bu bile huzur ve barış içerisinde yaşamak için yeterli...

Önceki yazısı için tıklayınız

 

ekran-resmi-2017-07-12-21.30.23.png

 

 

HABERE YORUM KAT
1 Yorum