Türkiye'deki ekonomik tabloyu bir de böyle okuyun: İki denklemin sonucu çözümsüzlüğe gidiyor

Türkiye'deki ekonomik tabloyu bir de böyle okuyun: İki denklemin sonucu çözümsüzlüğe gidiyor

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Eylül ayı tüketici fiyat endeksi (TÜFE) verilerini açıkladı. Prof. Dr. Serap Durusoy açıklanan enflasyon rakamlarını eğrisiyle doğrusuyla anlattı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Eylül ayı tüketici fiyat endeksi (TÜFE) verilerini açıkladı. Buna göre, Eylülde aylık enflasyon yüzde 4,75, yıllık enflasyon da yüzde 61,53 oldu. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise eylülde aylık enflasyonu yüzde 6,24, yıllık enflasyonu yüzde 130,13 hesapladı.

Açıklanan rakamları Artı 49’a değerlendiren iktisatçı Prof. Dr. Serap Durusoy, “Enflasyonla mücadele yükünü dar gelirliye yükleyen ekonomi yönetiminin enflasyonla ciddi bir mücadele içerisine girildiği, ancak büyümeden de taviz verilmeyeceği yönündeki açıklamaları kafa karışıklığına yol açıyor. Yani ekonomi yönetiminin dezenflasyon + yüksek büyüme denklemine sıkıştırdığı ekonomide çözüm arayışları çözümsüzlüğe sürüklüyor” dedi.
Prof. Dr. Serap Durusoy, şöyle devam etti:

“Enflasyon Trendini Nasıl Okumalıyız?”

TÜİK’in eylül ayına ilişkin yaptığı hesaplamaya göre beklentilere paralel gelen aylık enflasyonun yüzde 4,75 seviyesine gerilediği belirtilse de yıllık enflasyonun yüzde 60 eşiğini aştığı ve yılın zirve seviyesine çıktığı kaydedildi. Yıllıkta hizmet enflasyonundaki katılık ve ÜFE’nin bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 47,44 artış göstererek geçmişte yaşanılanın tam tersi TÜFE’nin 14 puan altına inmesi döviz kurundaki istikrar ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmaya bağlı olarak mal enflasyonu ve hizmet enflasyonu arasındaki büyük farkı göstermesi açısından oldukça önemli oldu.

Hiç şüphesiz çekirdek göstergenin de yüzde 68,93 ile yukarı yönlü seyrinin devam etmesi enflasyonu önlemedeki zorluğu ve ataletin ne denli güçlü olduğunu ortaya koydu. Zamansız ve enflasyonun altında gerçekleşen 4 faiz artışının da ataleti ortadan kaldırmakta yeterli olmadığı görüldü.

“DAR GELİRLİNİN OMZUNA BİNEN YÜK DAHA DA BÜYÜDÜ”

Açıklanan enflasyonun ne kadar gerçeğe yakın olduğu tartışmaları sürerken enflasyon trendinin nasıl okunması gerektiği sorusu da bir diğer noktayı oluşturuyor. Döviz kurunda görülen istikrarın aylık bazda olumlu bir etkisi olmakla birlikte, önümüzdeki aylarda yakıt ve doğal gaz kullanımındaki artışa bağlı olarak yukarı yönlü baskının artacağı ve enerji maliyetlerindeki artışın yıllık enflasyonu da etkileyeceği bilinen bir gerçeklik. Bu gerçeklik refah kaybının da büyüyeceğini ortaya koyuyor. Zaten TCMB’nin ve BDDK’nın talep tarafını etkileyen adımlarına ek olarak maliye politikası ile de gelir tarafına ilişkin getirilen önlemler dar gelirlinin omzuna binen yükü daha da büyüttü. Bu nedenle üretim tarafında da etkinliğini sağlaması gerekiyor.

“ÇÖZÜM ARAYIŞLARI ÇÖZÜMSÜZLÜĞE SÜRÜKLÜYOR”

Hal böyle iken enflasyonla mücadele yükünü dar gelirliye yükleyen ekonomi yönetiminin enflasyonla ciddi bir mücadele içerisine girildiği, ancak büyümeden de taviz verilmeyeceği yönündeki açıklamaları kafa karışıklığına yol açıyor. Yani ekonomi yönetiminin dezenflasyon + yüksek büyüme denklemine sıkıştırdığı ekonomide çözüm arayışları çözümsüzlüğe sürüklüyor.

ARTI49 / Şenol Çarık