Türkiye-AB ilişkilerinde yeni dönem mi? Almanya 1 Temmuz’dan itibaren AB dönem başkanı

Türkiye-AB ilişkilerinde yeni dönem mi? Almanya 1 Temmuz’dan itibaren AB dönem başkanı

Almanya'nın 1 Temmuz'da Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığını üstlenecek olması AB-Türkiye ilişkilerini de etkileyecek. Uzmanlara göre, Türkiye yüzünü yeniden AB’ye dönmedikçe Avrupalı liderlerin “stratejik sabır” tutumunda bir değişiklik mümkün değil.

Önümüzdeki aylarda dünya siyasetinde öne çıkacak olan Federal Almanya'nın gündemi iyice kalabalıklaştı. 1 Haziran'da Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi dönem başkanlığını devralan Angela Merkel yönetimi, 1 Temmuz'da da Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığını üstlenecek. Başbakan Merkel'in bu dönemde Türkiye'yi de çok yakından ilgilendiren dosyalar üzerinde çalışacağı bildirildi.

DW Türkçe’nin haberine göre, dünyayı sarsan Covid-19 salgını, ABD-Çin gerilimi, Rusya ile artan sorunlar, Suriye'deki içsavaş, Libya ve Doğu Akdeniz ihtilafı, Almanya'nın dış dünyadaki en zorlu gündem maddelerini oluşturacak.

Almanya'nın bu krizlere siyasi çözüm için çabalarını artırması, Ankara ile diplomatik temasların da önümüzdeki haftalarda hız kazanması bekleniyor.

Merkel'in AB gündemine yön vereceği gelecek altı aylık dönemde, AB-Türkiye ilişkilerinde olumlu yeni bir iklimin oluşup oluşmayacağı ve işbirliğine dönük adımlar atılıp atılmayacağı, en çok merak edilen konular arasında yer alıyor.

ZOR MÜTTEFİK

Avrupa-Türkiye ilişkilerini en yakından izleyen Alman uzmanlardan olan Kristian Brakel, AB'nin Türkiye'yi "zor ama aynı zamanda gerekli bir müttefik" olarak gördüğünü, ipleri koparmak istemediğini, ancak ilişkilerde sorunların aşılması ve yeni bir dönemin başlamasının, Türkiye'nin demokrasi ve hukuk devleti alanlarında olumlu adımlar atmasına bağlı olduğunu söyledi.

Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin yeniden yüzünü AB'ye dönmesinin arzu edildiğini, ancak son gelişmeler ışığında bunun gerçekleşeceği konusunda iyimser olmadığını ifade etti.

Koronavirüs salgının bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de büyük sıkıntılara yol açacağını vurgulayan Brakel, "AB'de kimi siyasetçilerin yaptığı gibi Türkiye'de de siyasetçiler milliyetçi duyguları köpürtmeye çalışacak. Örneğin birden bire Ayasofya'da dua etme isteği bu amaçla atılmış bir adım olabilir mi? Neden buna ihtiyaç duyuldu? Bu gibi soruların yanıtlarını önümüzdeki süreçte göreceğiz" şeklinde konuşuldu.

Brakel, yakın dönemde yaşananlar ışığında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomik olarak AB'den alabildiğini almaya çalışacağını, ancak insan hakları, hukuk devleti ve demokrasi gibi konularda adım atmayacağını düşündüğünü ifade ederken, "Erdoğan, bu adımları atmak istemiyor. Çünkü attığı takdirde kendi sistemi sorgulanacak" görüşünü dile getirdi.

SİYASİ İRADE YOK

DW Türkçe'nin haberinde, düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'nun (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı'nın değerlendirmelerine de yer verildi. Ünlühisarcıklı, Almanya'nın AB Dönem Başkanlığı döneminde, AB-Türkiye ilişkilerine yeni bir ivme kazandırılmasının zor olduğu görüşünü savundu.

Türkiye'nin sembolik bir kaç adım atmasıyla, AB ile ilişkilerinin olumlu yönde gelişmeyeceğini vurgulayan Ünlühisarcıklı, Türk siyasi liderliğinde, AB ile ilişkilerde iyileşme sağlayacak reform sürecini başlatma konusunda gerekli siyasi iradenin olmadığını ifade etti.

“Türkiye'de önümüzdeki dönem siyasi gerilim daha da artacak, demokratik alan daha da daralacak” görüşünü savunan Ünlühisarcıklı, AB'nin tıpkı ABD gibi Türkiye ile uzun vadeli bir kopuş istemediğini, sabırlı bir bekleyiş içinde olduklarına dikkat çekerek, “Türkiye konusunda stratejik sabır denilen bir tutuma geçildi” dedi.

GÜMRÜK BİRLİĞİ BEKLENTİSİ 

Almanya, önceki yıllarda AB ile Türkiye arasında Gümrük Birliği'nin güncellenmesine destek vermişti. Ancak Türkiye'de hukuk devletinde artan gerileme, AKP hükümeti ile artan siyasi gerginlikler sonrasında bu desteğini geri çekmişti.

Türkiye'de hem hükümet hem iş çevreleri, AB ile Türkiye arasında diyaloğun canlandırılması, bu çerçevede Almanya'nın AB Dönem Başkanlığı sırasında Gümrük Birliği'nin modernizasyonu konusunda bir ilerleme sağlanabilmesini umut ediyor.

“AB İSTEKSİZ”

Konstanz Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Erdal Yalçın ise mevcut durumda AB'nin tutumunda bir değişiklik beklemediğini söyledi. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Yalçın, “Türkiye ekonomisinde istikrar sağlanması için bunun bel kemiğini oluşturan Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gerekiyor ama bu aynı zamanda siyasi bağın da derinleştirilmesi anlamına geliyor” dedi.

AB hükümetlerinin mevcut koşullarda buna destek vermediğine işaret eden Yalçın, “Türkiye'de gücün tek bir elde toplandığı bir cumhurbaşkanlığı sistemi olduğu sürece, AB'nin demokrasi ve hukuk standartlarından sapmalar derinleştiği sürece, Kıbrıs, Doğu Akdeniz ile Libya'daki siyasi gerilimler sürdüğü müddetçe, Avrupalı siyasetçiler bu yönde adım atmakta isteksiz. Gümrük Birliği modernizasyonu gibi ilişkilerde uzun vadeli bir iyileşme sağlacak adımların atılması zor” görüşünü dile getirdi.

"RASYONEL DEĞİL DOGMATİK"

AB'nin koronavirüs salgını sırasında tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle Çin gibi uzak ülkeler yerine Türkiye'yi tercih edebileceği gündeme getiriliyor. Ancak Erdal Yalçın bu konuda ters gelişmeler olabileceği görüşünde:

“Türkiye AB'den gittikçe uzaklaşıyor, zerre ilerleme kaydetmiyor. Yıl sonuna kadar 170 milyar dolar dış borç ödemesi olan, ama bunu tek başına karşılayacak gücü olmadığını bildiğimiz Türk Hükümeti'nin 'asla IMF ile çalışmayacağız' açıklamasını yapması Volkswagen gibi küresel bir şirket için kabul edilebilir mi? Hayır, değil. Çünkü bu rasyonel değil dogmatik bir tavır sergiliyor. Bu nedenle de iyimser olamıyorum” diye konuştu.

MÜLTECİ ANLAŞMASI

Almanya'nın AB dönem başkanlığında, Türkiye ile iş birliğinin süreceği yegane alan olarak, kontrolsüz göçün önlenmesi ve mülteci mutabakatı ön plana çıkıyor. Erdoğan'ın Şubat sonunda, AB'yi verdiği sözleri tutmamakla suçlayıp “kapıları açtık” açıklamasını yapmasının ardından göçmenlerin Yunanistan sınırına akın etmesi, Türkiye-AB hattında yeni bir siyasi krize yol açmıştı.

AB ile Türkiye arasında 2016'da varılan Mülteci Mutabakatı ile, Suriyeli sığınmacılar için 2019 yılı sonuna kadar 6 milyar euro yardım öngörülmüştü. Bu kapsamda yürütülen bazı projeler 2025'e kadar devam edecek, ancak büyük bir bölümü bu yıl içinde bitecek. Erdoğan AB'nin daha fazla mali yardım sağlamasını istiyor ve diplomasi kulislerine yansıyan bilgilere göre taraflar yürüttükleri çetin müzakerelerde uzlaşmaya yaklaştı. Alman hükümet kaynakları Merkel'ın, mülteci mutabakatının sürdürülmesini sağlamakta kararlı olduğuna dikkat çekiyor.

"AB DAYANIŞMA SERGİLEMELİ"

Profesör Erdal Yalçın, çok sayıda sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'nin ekonomik yükünün hafifletilmesi amacıyla AB'nin en azından bu konuda dayanışma sergilemesi gerektiğini vurguladı.

Yalçın, “Türkiye'ye bu zor dönemde, Türk yurttaşları ile sığınmacılar arasındaki gerilimin tırmanmaması için doğrudan mali yardım verilmeli. Aksi takdirde ekonomik olarak zordaki Türk halkının hükümet üzerindeki baskısı artabilir ve bunun sonrasında bir kaç ay önce, Türk-Yunan sınırında gördüğümüz hoş olmayan görüntüler tekrarlanabilir” uyarısında bulundu.

HALKWEB – BERLİN

HABERE YORUM KAT