'Sedat Peker, emniyette kemik kırdırdı mı?'

'Sedat Peker, emniyette kemik kırdırdı mı?'

Suç örgütü lideri Sedat Peker'in siyaset-mafya ilişkisine dair iddiaları konuşulmaya devam ediyor.

Peker, son videosunda AK Parti eski Milletvekili Feyzi İşbaşaran'ın Emniyet'te kemiklerini kırdırdığını iddia etmiş, İşbaşaran'dan ise yalanlama gelmişti.

Aynı videoda, Peker, Kolombiya'dan Türkiye'ye gönderilecek 4 ton 900 kilo kokainin Mehmet Ağar vasıtasıyla Türkiye’ye sokulacağını, ancak bu transferin Kolombiya’da yapılan bir operasyonla engellendiğini iddia etmişti.

Yurt dışına kaçan Peker'in ortaya attığı suçlamalar konuşulurken, Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, Peker'in Alaattin Çakıcı korkusuyla yurt dışına çıkmadığını belirten bir yazı kaleme aldı.

Öztürk, 11 Mayıs tarihli yazısında, "Çakıcı'nın tahliyesinden önce Sedat Peker, yurtdışına çıkmıştı. Kimileri “Çakıcı'dan çekindiği için Peker yurtdışına gitti” dese de bu doğru değil. Gidiş nedeni, Peker hakkında verilen 'gizli tanık' ifadeleridir. Nitekim, Peker grubuna dönük operasyon, bunun bir sonucudur" ifadelerini kullandı.

Peker yayınladığı videolardan birinde, AK Parti Milletvekili Tolga Ağar’ın evine gittikten bir gün sonra ölü bulunan gazeteci Yeldana Kaharman'a işaretle, "Bir gün kızcağız jandarmaya gidip kızcağız bana tecavüz edildi diyor. 18 yaşında. Kız şikayet ediyor, daha sonra helikopterle gelip bu kardeşi babası (Mehmet Ağar) aldırıyor. Kız ertesi günü ölü bulunuyor. Ne kadar enteresan ve ne kadar acı değil mi" ifadelerini kullanmıştı. 

Öztürk ise, "Elazığ'da intihar eden Kazakistan asıllı Yeldane olayının araştırılması devletimize güç verir. Peker, Erdoğan ve ailesi aleyhine twit attığı iddiasıyla gözaltına alınan eski milletvekili Fevzi İşbaşaran'ın emniyette kemiklerini kırdırttığını söylüyor. Devlet böyle bir ayıptan kurtarılmalı ve sorumluları hakkında işlem yapılmalı" yorumunu yaptı.

İşbaşaran'la ilgili iddiaları dairse, Öztürk İşbaşaran'ın sözlerinden hareketle şu satırları kaleme aldı:

"7 Aralık 2014'te, Londra'dan İstanbul'a geldim. Sabaha karşı saat 04.00 civarında kaldığım otele polisler geldi, hakkımdaki şikayet nedeniyle emniyete götürüleceğim söylendi. Kimin şikayetçi olduğunu ben bilmiyorum, polisler de söylemedi. Sabah, emniyetten Anadolu Adliyesi'ne götürüldüm. Savcı, bana tebligat gönderildiğini, adresimde bulunamadığım için muhtara bırakıldığını belirtti. Şikayetçi olan Adnan Oktar'mış. Ben attığım bir twitte bu kişiye ‘Deli' dediğim için şikayette bulunmuş. İfademi verdikten sonra çıktım. 

Beni getiren polisler kapıdaydı. Otele gideceğimi söyleyince, ‘Biz de o tarafa gidiyoruz, sizi otele bırakalım' dediler. Giderken, yolda polise telefon geldi, Beyoğlu Emniyet Amirliği'ne getirilmem söylendi. Gittiğimde hakkımdaki suçlamayı öğrendim: Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine hakaret içerikli twitler atmakla suçlanıyordum.

Ben, hakaret içerikli twit atmamıştım. O geceyi emniyette geçiriyordum. Telefonuma gelen mesaj var mı diye sorduğumda telefonumun imajı alınmak üzere başka yere gönderildiği söylendi. Saat gece 02.30 civarında, başkomiser, avukatımın geldiğini söyledi. Oysa, ben kimseye haber vermemiştim. Gelen kişi benim avukatım değildi. Kendisini o dönem MHP Genel Başkan Yardımcısı olan Şefkat Çetin'in gönderdiğini söyledi. Önüme bir kağıt bırakıp, ona mesaj yazmamı istedi. Ben, ‘Seni tanımıyorum. Şefkat Bey'le de ben yıllardır görüşmedim. Yazmayacağım' deyip ayağa kalktım. Bana yumruk attı. Ben de ona. Aramızda bayağı bir boğuşma yaşandı.  Avukatı başka bir odaya aldılar. Benim dudağıma dikiş atıldı. O da bana anlatılana göre altına işemiş. Emniyet amiri geldi, olanlardan dolayı özür diledi , ‘Bu saldırı devlete yapılmıştır' dedi. Bana çay ikram etti, özür diledi."

HABERE YORUM KAT