'Güçlü ülkeyiz demekle güçlü olunmuyor'

'Güçlü ülkeyiz demekle güçlü olunmuyor'

TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik veda konuşmasında, "Emin olun güçlüyüz demekle güçlü ülke olunmuyor. İnsan sadece söylediklerinden değil sustuklarında da sorumludur" diye konuştu.

İSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği'nin (TÜSİAD) yeni Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski oldu. Genel kurulda yapılan oylamada TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Simone Kaslowski, yeni Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçildi.

S&P: Türkiye'de riskler halen yüksek

TBB: S&P'nin değerlendirmeleri temelsiz

TÜSİAD Başkanı Erol Bi̇leci̇k başkan olarak yaptığı veda konuşmasında sert konuştu.

 Bilecik, şunları kaydetti:

q0xomhdz_400x400.jpg"Sizlere, göreve geldiğimiz günden bugüne kadar olan sürede 'neler yaptık, neyi başardık, nerede eksik kaldık' gibi bir hesap defteri sunabilirdik. Ancak bugün benim gönlümden geçen, sizlere başka bir muhasebe sunmak. Biz inanıyoruz ki Türkiye’yi sevmek demek, bu ülke için büyük hayaller kurmak demektir. İki yıl boyunca Yönetim Kurulum'daki dostlarımla birlikte üstlendiğimiz tüm görevlerde bizim hedefimiz, Atatürk’ün temel ilkelerini belirlediği bağımsız ve çağdaş Türkiye’nin korunması ve geliştirilmesi oldu. O’nun izinde var gücümüzle çalıştık, çabaladık. İşte bu nedenle, bugün yapacağımız muhasebe, faaliyetlerimizin muhasebesi değil, Türkiye için bir vicdan muhasebesidir."

Bilecik, iki yıl önce güçlü bir Türkiye hayaliyle yola çıktıklarına işaret ederek, "Amacımız, 'güçlü bir geleneği, güçlü bir geleceğe' taşımaktı. Bizi ayakta tutan, bu güzel ülkenin potansiyeline ve insanına olan inancımız oldu. 'Güçlüyüz' demekle 'güçlü ülke' olunmuyor. Ülkeleri güçlü yapan; özgürlükler, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıdır." şeklinde konuştu.

"Hepimizin Atatürk’e ve Cumhuriyet’e minnet borcu var"

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Bilecik, Türkiye’nin güçlü ülkeler liginde yer almasının; ancak çoğulculuk, hoşgörü, adalet, dayanışma, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve çağdaş bir eğitim sistemiyle mümkün olacağını söyledi.

"Bugünkü muhasebemiz her şeyden önce şunu gösteriyor; hepimizin Atatürk’e ve Cumhuriyet’e minnet borcu var." diyen Bilecik, bir ülkenin küresel dünyada güçlü olabilmesi için dünyayla bağlantısının güçlü olması gerektiğini aktardı.

Bilecik, Türkiye’nin dünyada söz sahibi ülkelerden biri olmasının, bu nedenle her şeyden önce dış ilişkilere bağlı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Çin gerçeği göz önünde bulundurulmalı"

"Bugün dünya, önemli bir kavşakta. Değişimin hızına toplumsal örgütlenme, siyaset ve hatta bireylerin yetişmesi mümkün değil. Bilinmezlik, güvensizlik yaratıyor. Bunun sonucunda siyasi krizler çoğalıyor ve ağırlaşıyor. Önümüzdeki dönemde Asya ve özellikle de Çin gerçeği göz önünde bulundurulmadan ne küresel ekonomik analiz ne de stratejik veya siyasal analiz yapmak mümkün. Şurası kesin küresel güç dengesi hızla değişiyor.

Türkiye, makro düzeydeki yeni güç dağılımında coğrafyamızın da desteğiyle önemli bir ülke olma konumunu koruyacak. Ancak şunu da biliyoruz ki bugün artık jeopolitik önem tek başına güçlü kalmamızı güvence altına almaya yetmiyor. Bugün artık siyasette de, ekonomide de eski ezberler işe yaramıyor. Küreselleşmenin sağladığı imkânlar ortada ancak getirdiği yeni sorunlar, dünya gündeminin başında yer alıyor."

"Dış politikada duygular değil, gerçekler ağır basar"

Erol Bilecik, küreselleşmeyi demokratikleştirmeden, demokrasiyi küreselleştirmenin mümkün olmadığını belirterek, "Devletlerin siyasetinde ancak menfaatler vardır. Çünkü dış politikada duygular değil, gerçekler ağır basar. Ülkemizin menfaatlerini korumada iletişim dilimizin ve üslubumuzun çok önemli bir yeri var." diye konuştu.

"Demokrasi kısa vadeli siyasal hesaplara kurban edilemez"

Bilecik, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye çok partili siyasal yaşama ciddi bir alt üst oluşmadan, istikrar içinde geçmeyi başarmış az sayıda ülkeden biridir. Bu, şüphesiz çok kıymetli bir kazanımdır. Ülkemizi, sarsıntısı dinmeyen bir coğrafyada istikrarın simgesi haline getiren, insan hak ve özgürlüklerine dayalı, laik, sosyal, hukuk devleti anlayışıdır. Türkiye’yi aydınlık bir geleceğe taşıyacak olan da yine bu anlayıştır. Bu nedenle demokrasi kısa vadeli siyasal hesaplara kurban edilemez, edilmemelidir.

"Önce siyaseti demokratikleştirmek gerekir"

Güçlü bir gelecek için önce siyaseti demokratikleştirmek gerekir. Demokrasi ve özgürlükler başta olmak üzere tüm Cumhuriyet değerleri bize emanettir. Bu emanete sahip çıkmak, hepimizin borcudur. Ülkemizde demokrasinin gelişmesi için hepimiz var gücümüzle çalışmalıyız. Çünkü unutmayalım ki 'demokrasi ithal edilmez, inşa edilir.' Bugünkü muhasebemiz şunu gösteriyor; Türkiye’ye daha sağlam, daha güçlü bir demokrasi borcumuz var."

"Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı güçlendirilmeli"

Bilecik, güçlü bir Türkiye ekonomisi için atılacak adımlara işaret ederek, "Ekonomide öngörülebilirliğin sağlanması için güçlü kurumlar ve kural temelli politika yapımı, serbest piyasa ekonomisi ilkelerinden taviz verilmemesi, yapısal reformlar ile ekonomimizin verimliliğinin ve rekabet gücünün artırılması, yatırım ortamının iyileştirilmesi için hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, AB ile ilişkilerin güçlenmesi ve Gümrük Birliği modernizasyonu için gerekli adımların atılması gerekiyor. Bizler, elini taşın altına koyanlar değil, eli zaten taşın altında olanlarız. Bu ülkeye yatırım yapan, üretim yapan, istihdam sağlayan, risk alan iş insanları olarak bu ülkenin geleceği için canla başla çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz." diye konuştu.

"Türkiye’de herkesten çok kadınlara borcumuz var"

Bilecik, Cumhuriyetin kurucularının 85 yıl önce Türk kadınlarının pek çok gelişmiş ülkede bile tanınmayan haklara sahip olmalarını istemelerinin ve bunun gerektirdiği adımları atmalarının ne denli ileri görüşlü bir tutum olduğunun bugün çok daha iyi anlaşıldığını aktararak, "Unutmayalım ki toplumlar, kadına verdiği değer ölçüsünde gelişir. Uzun yıllardır vurguladığımız üzere; tek kanatla geleceğe uçamayız. Bugünkü muhasebemiz şunu gösteriyor; Türkiye’de herkesten çok kadınlara borcumuz var." ifadelerini kullandı.

"Gönüle giren, gözden ırak olsa ne olur"

Böyle bir derneğin başkanlığını üstlenmenin, kendisi için bir onur olduğunu kaydeden Bilecik, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bugün aranızdan ayrılıyorum ama görevi devralacak arkadaşlarımın her daim yanında olacağım. Görevim boyunca yaptığımız işlere ve söylediklerimize destek veren herkese, bu ülkenin pırıl pırıl gençlerine, her türlü zorluğu aşma gücüne sahip kadınlarına, tüm sıkıntılara rağmen çarkların dönmesini sağlayan her mevkideki, meslekteki çalışanlarına, basın mensuplarına, bizden desteklerini, takdirlerini esirgemeyen tüm vatandaşlarımıza hem teşekkür hem de selam ederim. Son olarak, sizlere Mevlana’nın beni çok etkileyen güzel bir sözü ile veda etmek istiyorum; 'Dediler ki: Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur. Dedim ki: Gönüle giren, gözden ırak olsa ne olur."

20190220_2_35036696_41849866_web.jpg

Yeni Başkan Simone Kaslowski'nin özgeçmişi

İlk ve orta öğrenimini İstanbul'da tamamlayan Simone Kaslowski ABD'de Clark Worcester Üniversitesi’nden 1984 yılında mezun olduktan sonra, 1985 yılında aile şirketi olan Organik Kimya İstanbul’da satış bölümünde göreve başladı. 

Organik Kimya üretim ürünlerinin ihracat pazarını geliştirme yönünde çalışmalar yapan Kaslowski 1993 yılında Organik Kimya'nın satış bölümü yöneticisi oldu. Yatırım projelerinde aktif olarak görev aldı.

1995 yılında Organik Kimya Üst Yöneticisi (CEO) olan ve Yönetim Kurulu Üyeliğini üstlenen Kaslowski, TÜSİAD bünyesindeki çalışmalarına ilk olarak Kimya Görev Gücü Başkanlığı görevini üstlenerek başladı.

2013 yılından bu yana TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi olan Kaslowski, bu süre içinde önce AB İşleri Komisyonu Başkanlığı, ardından da Küresel İlişkiler ve AB Yuvarlak Masası Başkanlığı görevlerini yürüttü.

Kaslowski, 2017'den bu yana TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyordu.

 

HABERE YORUM KAT