Avusturya’da Türklere “azınlık” talebi: Avusturya’da pişer, Almanya’ya mı düşer?

Avusturya’da Türklere “azınlık” talebi: Avusturya’da pişer, Almanya’ya mı düşer?
Avusturya’da dile getirilen, Türk toplumuna azınlık statüsü verilmesi talebinin çok kirli bir oyun olduğu, sadece bu ülkede değil diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli toplumun da aleyhine sonuçlar verebileceği ileri sürüldü.

Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan ve 6 milyona yakın olduğu tahmin edilen Türkiye kökenli toplulukla ilgili yeni bir oyunun sahnelendiği ortaya çıktı. Avusturya’da yaşayan Türkler için “azınlık” statüsünün verilmesi çağrısında bulunuldu. Avusturya ile sınırlı kalmayacağı, yoğun bir Türkiye kökenli nüfusun yaşadığı Federal Almanya başta olmak üzere başka ülkelerde de sürdürüleceği anlaşılan bu “talebin”, Türkiye’deki iktidarlara yakın, küçük ve daha çok muhafazakâr siyasi gruplar tarafından dillendirilmesi dikkat çekiyor. 

Avusturya Türklerine, bu ülke bünyesinde “azınlık statüsü” verilmesi için çağrıda bulunanların henüz önemsenmeyecek kadar küçük bir topluluk olmasının kimseyi yanıltmaması gerektiğine dikkat çeken Viyanalı yayınevi sahibi, yayıncı ve yazar Birol Kılıç, bu tür arayışlarla ilgili sorularımızı yanıtladı. “Çağdaş, aydınlanmacı bir yurttaşlığın” önemli olduğunun altını çizen Kılıç’a göre, dinci çevrelerin bu girişiminin “laboratuvar özelliği” de bulunuyor. 

birol-kilic-foto.jpg

Viyanalı yayınevi sahibi, yayıncı ve yazar Birol Kılıç

- Avusturya’dan Almanya’ya doğru eseceği şimdiden belli olan ve Türk toplumunu birinci derecede ilgilendiren bir rüzgâr var. Avusturya’daki Türk toplumunun azınlık statüsü verilmesini isteyen küçük siyasi grupçuklar çıktı. Siz bu gelişimi tehlikeli bulduğunuzu Avusturya medyasında da dile getirdiniz. Neler oluyor Avusturya’da? Niye karşısınız?

BİROL KILIÇ - “Austrotürken”, yani Avusturya’da yaşayan Türkler Avusturya’da azınlık olmak istiyor diyen daha çok Türkiye göçmenlerinden oluşan Viyana eyalet seçimlerinde Ekim 2020’de yer alacak ve en kibar ifadesi ile siyasi dincilik ve din bezirgânlığı yapan  bir siyasi grubun savunduğu bu talebin, özellikle Türk asıllı insanların, yaşadığı ayrımcılığa karşı kendilerini koruyacağını ifade etmesi en başta  tuhaf ve akla ziyan. 

AVUSTURYA LABORATUVAR, HEDEF ALMANYA 

Bu teklifin yapılması bile Avusturya’da ters teper. Tepmiştir. Daha çok muhafazakâr ve Türkiye’de iktidara yakın kişiler tarafından kurulan bu siyasi grup, Türkiye göçmenlerinden oluşuyor ve siyasi ajandaları sözde Avusturya’da Türkiye göçmenlerine ve genelde Müslümanlara karşı yapılan ayrımcılığa karşı mücadele etmek, ama özünde siyasi dincilik. Türkiye ve Avrupa’da bu alanda demokratik ve hukuk devletinin işlediği bir ortamda nasıl bu ortam gerilir, dikkat çekilir ve toplum ikiye ayrılır diyebileceğimiz 70 yıllık tecrübeleri olan siyasi dincilik zaten emirlerinde. Halbuki Avusturya’da başta anayasa, kanunlar ve demokratik sol ve  liberal güçler ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı Türkiye göçmenlerinin yanında.

Ama bu siyasi grubun ana konusu, Avusturya’da anaokulu, ilkokul ve ortaokullarda çocuklara yasaklanan türban konusu üzerinden sanki bu sorun, tüm Türkiye ve Müslüman göçmenlerinin sorunuymuş gibi Türk isimleri, Türkler ve Müslümanlar üzerinden 450 bine yakın Türkiye göçmenini esir alarak Avusturya yerli halkı ile sorunların derinleştirilmesine neden oluyor. Skandal ve gerilim arayan bazı Avusturya medyası temsilcileri özel haberler ile, bu alanda “kazan kazan” ile bunlara söz hakkı vererek ortam devamlı geriliyor.  Bu tartışmaların ana hedefi aslında Almanya’da yaşayan Türkiye göçmenleridir. Avusturya sadece bir laboratuvar görevi görüyor.

img-2024.jpg

- Türkiye, Türkiye kökenli Avrupa’da yaşayan toplum, Avusturya-Almanya başta olmak üzere Batı Avrupa için çok önemli sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu konuyu biraz açar mısınız? 

BİROL KILIÇ -  Efendim, “Türkler için azınlık isterük!” teklifi aslında bir kılıf. Arkasında siyasi dincilik var. Dini duygular suiistimal edilerek Avusturya’da var olan bizim de karşı olduğumuz ayrımcılığı, Türkiye’den bildiğimiz siyasi dincilik metotları, Avusturya halkına damardan yavaş yavaş vererek aslında en başta Avusturya’da Müslümanların ve Türkiye göçmenlerinin kazanılmış haklarını, yani bardağın dolu tarafını nankörlük ederek bir kenara atıyor. Avusturya’da kazanımlarımız çok fazla. Dikkatli olmak zorundayız. Almanya’da aynı sorunlar var. 

SOLUN ROLÜ ÇOK SORUNLU

1980 yılından sonra gerek Avusturya gerek Almanya sol partilerinin içine sızan ve Türkiye’de sol düşmanı, solcu düşmanı hatta normal demokrat düşmanları bu partilerin “Alman aşırı sağına karşı yabancıları koruma temel yaşam prensiplerini”, bu iyi niyetli yaklaşımı dibine kadar kullanarak kurumsallaştılar. Artık eski gibi bile değiller. Hepsi mühendis, avukat ve işadamı unvanlarıyla ortalıkta cirit atıyor. Bir tanesi kalkıp siyasi dinciliğin Avrupa’da Allah’ın evi dediği sözde cami, ama özünde parti teşkilatları olan binaların içlerinde inançlı insanlardan toplanan paraların kurbanları olan Holdingzedelere mesela  sahip çıkmıyor. Sahip çıkan vicdanlı vatandaşlara dinsiz diye saldırıyor veya aşağılıyorlar. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’deki Sivas Katliamı’nda  kışkırtıcılık ve başrol oynamış kişiler hem Almanya hem Avusturya’da mülteci olarak gelip solun koruyucu kanatları arasında saklandılar. Avusturya solunun içinde hâlâ yuvalanmış binalar ve ticaret sahipleri bu kurumsallaşmış ve sol sayesinde zenginleşmiş, aş ve iş sahibi olmuş  siyasi dinciler ses çıkarmıyor. 

- Neden çıkarmıyorlar?

BİROL KILIÇ -  Çünkü onların hedefleri uzun vadeli siyasi dincilik. Ayrıca Avusturya sağı din ile siyasal dinciliğin farkını anladı. Başka parti bunları kabul etmez. Bu sol partilerin içinde mesela Viyana’da gerçek sol, liberal ve seküler Türkiye göçmenleri ve bu siyasi dinciler ve sağcılar arasında şu anda sesli olmayan ama arka kapılarda ciddi kavgalar var. İşte bu sol partiler içinde yer bulamayan bu siyasi dinciliğin teşkilatlarına yakın yetişmiş, beyin olarak aynı ama kılıfları değişik gençler, kendi siyasi oluşumlarını kurarak, her taraf ile flört ederek Avusturya’nın kanlı ve zor tarihinden bihaber, yarı cahil böyle azınlık tekliflerini yaparak âlemi şaşkın ve milleti aptal yerine koyuyorlar. 

DİĞER ETNİK GRUPLARA AZINLIK ÇAĞRISI

- Bize de yansıdığı kadarıyla, bu siyasi grup ülkedeki diğer göçmenlere “Gelin azınlık olun, sesiniz olalım” demiş. “Türkler bitti, artık Sırplar ve Boşnaklar da azınlık olsun” mu demek istiyor bu bahsettiğiniz Türk siyasi grup. 

BİROL KILIÇ -  Evet. Sonuç, ne oldu ve olacak? Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz, diye boşuna dememiş atalarımız. Bu siyasi grubun, ayrıca diğer farklı etnik kökenli Sırp, Polonya ve Bosna Hersek’ten gelen insanlar için de “Azınlık olma talebini destekliyoruz ve onların sesi olmak istiyoruz” demesi, genelinde tüm Avusturyalılar tarafından ve özellikle sağ kesim Avusturya tarafından Türkiye göçmenlerinin tümüne daha fazla düşmanlık yapmak için bir fırsat oldu. 

Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’de yeni gelen Araplar otuz-kırk yıl içinde çoğu Türk vatandaşı olmuşlar ve küçük bir siyasi parti kuruyorlar, “Türkiye’de azınlık kanunlarından yararlanarak azınlık olmak ve hatta Türkiye’de diğer etnik grupların azınlık olmaları konusunda sesleri olmak istiyoruz” diyorlar. Bu hakkın kendilerine verilmeyeceği kesin, ama bu tartışmaların başlaması ve Araplara önyargı artsın diye Türkiye’de gündeme taşıyanlar, Türkiye’de Araplara bakışı toptan üç-beş  bölücü, sorumsuz narsist Arap yüzünden Türkiye´de daha fazla nefrete dönüştürmez mi? Türkiye’de azınlık konusunun ne kadar hassas olduğu biliniyor. Kanunlar ile Birinci Dünya Savaşı sonrası emperyalistler tarafından parçalanmış Osmanlı İmparatorluğu sonrası Lozan Antlaşması ile belirlenmiş. Aynısı Avusturya için geçerlidir. Empati yapalım lütfen.

- Bu talebin uygun olmadığını savunuyorsunuz. Peki sizin öneriniz nedir ? 

BİROL KILIÇ - Herkesin fikri farklı olabilir. Fakat bence, “Avusturya’da biz Türkler, azınlık olmak istiyoruz” diyerek tüm Türkiye göçmenlerinin başını belaya sokanlara, en başta bir dur denilmesi gerekiyor. “Avusturya’da azınlık olmak isteriz” diyen bu siyasi görüşün taraftarı Türklerin sayısı çok değil. Ancak bunlar, dört yıl önce de gündeme gelebilmek için, “Türklerin toplu parasını verin, derhal vatanımız Türkiye’ye kesin dönüş yapmaya hazırız,” diyenler. Bunun bilinmesi gerekiyor. Bunu nasıl yorumlamalıyız? Ekim 2020 tarihinde de Avusturya’da Anayasası’nın 100’üncü yıldönümü kutlanacak ve bu tartışmalara Türk olduğunu iddia ederek siyasete atılan bir grubun, “Türkler azınlık olmak istiyor” teklifini yapması rezalettir.

AZINLIK STATÜSÜ VE AYRIMCILIK

Bu azınlık ifadeleriyle, Türkiye göçmenlerine karşı yapılan ayrımcılık azalmayacaktır. Tam tersine, “60 yıla yakındır içimizde yaşıyorlar hem uyum göstermediler hem de farklı kalabilmek için azınlık statüsü almak istiyorlar. Anayasamızda kimlerin azınlık olacağı yazılı. Bunlar ülkemizi bölmek isteyen hain ve nankör göçmenler” denecektir. Buna müsaade edilmemesi gerekiyor. Problemler vara ama çözümü azınlık gibi saçma teklifler değildir. Bu ne nankörlük ve küstahlık diye boşu boşuna devamlı sağın siyasi düşmanlığına muhatap olacak Türkler uyanmalı. Biz Türkler, siyasi sonuçları olacak kararları alırken çok iyi düşünmeli, en geniş kesim içinde tartışıp bir karara varmalıyız.

- Böyle bir azınlık talebinin Avusturyada yerleşik Türkler açısından sonuçları olacağı anlaşılıyor. Nedir bunlar sizce?

BİROL KILIÇ - Türban konusunda ilkokul ve ortaokul döneminde çocuklara kanunen yasaklanmasına şiddetle karşı çıkan bu siyasi grup, Avusturya’da adam yerine koyulabilmek,  Almanca basında gündeme gelmek ve Avusturya Devleti’ni ve hükümetini özünde indirek sözde demokratik bir talep ile bir fiil tehdit etmektedir. “Austrotürken”  ve Türkler adına böyle bir azınlık talebinde bulunulmasının sonuçları çok kötü olacaktır. Avusturya, Türkiye gibi azınlık konusunda çok milletli bir imparatorluğun varisi bir ülke, çok hassas. Bunlar, bu ülkenin tarihini bilmiyor.  

pict0089.jpg

- Bu talebin sahipleri nereye gitmek istiyor? 

BİROL KILIÇ - Yaşamın her alanında zaten siyasi dincilik yapan siyasi grubun ve türevlerinin kendilerini ne kadar sütten çıkmış ak kaşık gibi takiye yaparak göstermeye çalışsalar da bunların ne kadar agresif olduğunu Avusturya yerli halkı, devleti ve bizler yaşayarak gördük. Onların son 10 yılda başta Viyana sokaklarına Türkiye’deki siyaseti taşıyarak “ak yıldızlı” binlerce Türk bayraklarıyla ve dinimizin manifestosu olan “Allah´u Ekber” ifadesini yersiz bir şekilde Avusturya halkını korkutmak için, en başta ortak kutsal değerleri suiistimal edilerek  yaptıkları gösteriler internette duruyor. Avusturya Türk toplumu hâlâ bu yapılan yanlışların faturasını ödüyor.  

O zaman da hem Türkçe hem Almanca basında sesli bir şekilde uyardım. Yapmayın, etmeyin kardeşlerim. Özellikle 2016 yılında yükselen Avusturya’nın önemli medya temsilcilerini ve  başta Başbakan, Bakan ve önemli siyasetçilerini veya kendinden farklı düşünen Türkiye göçmenlerine ağır küfür, ağır hakaret, ölümle tehditleri ve hatta şiddet uygulamaları unutulmadı. Bizler Türk bayrağının da dinimizin de Avusturya sokaklarında siyasi partilerce suiistimal edilerek yerli Avusturya halkın korkutulmasına karşıyız. Zaten kimse korkmadı. Sadece nefret ve tiksinti duydu. Yazık değil mi? İslam dini, özünde barışın ve esenliğin dinidir. Farklı düşüncelere tahammülleri yok ve her türlü kötülüğü yapmaya müsaitler. Bu özellikleri ile gurur duyuyorlar ve hep kendilerini kurban gösteriyorlar. 

TÜRKİYE KÖKENLİ GÖÇMENLER HEDEF OLUR

- Bu yeni durumun ne gibi sonuçları olur? 

BİROL KILIÇ – Önyargıların, ayrımcılığın Türkiye göçmenlerine karşı artması. Şu anda Türklere karşı son yıllarda artmasının nedeni işte bu yanlış, Türkiye’deki siyasetin başta Viyana olmak üzere Avusturya sokaklarına taşınmasıdır. Var olan önyargıları açık konuşalım, Avusturya’nın, siyaseti, medyası ve çoğunluk arasında nefrete ve tiksintiye dönüşmüştür. İşte bu nefret ve tiksinti üzerine bu gruba yakın kesim, Türkiye’deki siyaseti Avusturya’ya taşımadıklarını iddia ediyorlar. Türk ve Avusturya’daki Türkler adına kendi ve dar çerçevedeki kişi ve kurumların şahsi maddi manevi istikballeri için, sanki bu nefret yangınının oluşmasında baş kundakçı kendileri değilmiş gibi kalkıp, Avusturya’da biz Türkler azınlık olmak “isterük” diye gündemi meşgul ediyorlar. Bu yaklaşım Avusturya’ da yaşayan Türklere çok daha büyük zararlar vermeye gebedir, bunu bilelim. 

Bir aydın sorumluğu ve imanı içinde uyarmak benim görevim. Avusturya vatandaşı gençlere mesela Avusturya devlet kapıları sessizce kapanacaktır, burada işe girmeleri engellenecektir. Devşirmeler hariç.  Okullarda öğretmenler tarafından adı konmamış önyargılar artacaktır. Ev ararken, iş ararken her yerde ayrımcılık kurumsallaşacaktır. Her şey sessizce yapılacaktır. Avusturya yerli halkını böyle saçma azınlık veya kadın erkek havuzları ayrı olsun gibi suni gündemler ile daha fazla Türk düşmanı yapmaya kimsenin hakkı yoktur. 

- Ne tavsiye edersiniz? 

BİROL KILIÇ - Herkesi bu “Avusturya’da Türklere azınlık hakkı isteriz” diyenlere demokratik bir terbiye üslubu ile karşı gelmeye ve dur demeye davet ediyorum.  Çünkü her Türk asıllı insan, bir iç düşman olarak görülecektir. Nefret körüklenecektir. Buna ihtiyacımız yoktur. Bu yüzden bu serseri mayın döşeli sorumsuz siyasete dur demek gerek. Bu ülkenin birinci sınıf, aydın, eşitlikçi, çoğulcu ve anayasal milliyetçi birer hür yurttaşı olmak asıl hedef olmalıdır. Türk toplumunun böyle yarı cahil, kindar ve nefret dolu, kafasına göre sözde saygı duyan, olmaz ise tehdit eden, asan veya kesen, küfürlerle cevap veren, insanların inançlarına hakaret eden, kendi gibi düşünmeyen herkese saldıran ve kültürel ırkçılık yapan, demokrasiden nasibini almamış takiyeci siyasi oluşumlara ihtiyaç yoktur. Buna en başta samimi inançlı Müslümanların hiç ihtiyacı yoktur. 

AVUSTURYA MEDYASINDA YANKILAR 

-  Peki, bu “Azınlık” talebi Avusturya kamuoyunda nasıl yankılandı? 

BİROL KILIÇ - Hiç öyle söylendiği gibi olmadı. Avusturya basınında daha çok Türklerin aleyhine haberler gündem oldu. Avusturya’da medyasında bizim dışımızda karşı görüşe yer vermedi. Burada “Acaba Türkiye göçmenleri ne diyor?” diye haberler yapılmalıydı. Tam bir gerilla habercilik ile haberler tek taraflı sanki Türk toplumu istiyormuş gibi konu ortada kaldı ve bitti. Avusturya basını sonra uyandı. 

Bu azınlık taleplerinin sonu kötü. Bir anda kestiler. Bu siyasi grup, Avusturya medyasında haber olan “kadınlar için ayrı havuz” gibi taleplerinde de gördüğümüz gibi, Avusturya demokratik, eşitlikçi, çoğulcu ve seküler sistemine sanki savaş açmış durumdalar. Aynı siyasi grup ve yakınları, 2016 yılında, “Avusturya’da yaşayan Türkler para karşılığında ülkeyi terk etmeye hazır” mealinde haberler ile yine aynı tartışmalara neden olarak Türk toplumunu, Avusturya’da para için “vatan matan” dinlemeden satan insanlar konumuna sokmuştu. 2016 yılındaki teklif kötü ve çirkindi. Avusturya’da Voralberg Eyalet Başkanı, “Bu Türklere para verin, gitmeye hazırlar” teklifini yapan bu siyasi grup ve türevleri ile dalga geçerek, “Ne parası, yollarımızı, okullarımızı ve hastanelerimizi Avusturya’da 50 yıl kullandınız, yolunuz açık olsun!” mealinde bir cevap verdi. Ne kadar aşağılayıcı bir cevap. Türkiye göçmenlerinin, bu siyasi grubun teklifinden haberi yok ama pislik üzerlerinde kaldı. 

Aynısı “Azınlık olmak isterük!“ siyasi talebinde de oldu ve daha derin yaralar açacak. Tekrar ediyorum: Türkiye göçmenlerinin bu tekliflerden haberi bile yok. Çünkü çok renkliler. Tekdüze değiller. Yaşamın her alanındalar. Vatandaş bu manada haklı olarak soruyor: “2016 yılında Avusturya’da Türklere para verin, gitmek istiyorlar, diyen 'siyasi grup ve türevlerinin’ bugün de Türkler Avusturya’da azınlık olmak istiyorlar siyaseti ile Türk toplumunu küçük düşürmeye ne hakları var?”

UZMANLARIN GÖRÜŞLERİ 

- İyi de, böyle bir talep dile getirilemez mi?

BİROL KILIÇ - Olabilir. Avusturya’da düşünce özgürlüğü var. Her türlü fikre saygı duymak gerekiyor. Bize göre herkes fikirlerini özgürce ifade edebilmeli. Konuşulması gereken konular konuşulmalı ve tartışılmalıdır. Ortaya atılan konulara karşı veya taraf olabiliriz. Fikirler seviyeli bir dille; aydınlatmak amacıyla dile getirilmeli, tehditkâr ve sinkaflı bir dil kullanılmamalıdır. Ama tekrar ediyorum Türklere Avusturya’da azınlık teklifi son derece Türk toplumuna zarar verici bir tekliftir. 

Sorunuza geri dönüp teknik olarak cevap verecek olursam, şöyle: Avusturya’da, en az üç kuşak yaşadığı ve kendi dilini ve kültürünü koruduğu takdirde bir etnik grubun var olduğu varsayılmaktadır. Ayrıca, etnik grup üyelerinin belirli bir kısmının yaşadığı bölgelerde, iki dilli veya çok dilli pankartlar, hizmet ve işaret tabelaları asılmak zorundadır. Bu duruma Türkiye göçmenlerinin gelme ihtimalleri gereksizdir. Türkiye’de Arap asıllı mültecilere ve vatandaşlara böyle bir azınlık hakkını Türkiye verilebilir mi?

Anayasa avukatı Bernd-Christian Funk, basına yaptığı bir açıklamada , “Bu durum, Türklerin ve Sırpların da gelecekte bir etnik grup olarak tanınması gerektiği gerçeğini destekleyecektir” dedi. Funk, konunun yine de tartışmaya açık olduğu görüşünde. Bu konuda etnik grup olarak sadece 1920’de Anayasa yürürlüğe girdiğinde ülkede bulunan etnik grupların tanınması gerektiği de düşünülebilir, diyor Funk. Bu bizim görüşümüz. Ancak Funk, eşit muamele nedeniyle yeni etnik grupların tanınması için daha fazla yasal destek olduğuna inanıyor. Kimler bir etnik grup olarak görülüyor ve varlıkları kabul edilir ki, bu fiili olarak imkânsızdır. Kabul edilme şartları federal hükümet tarafından çıkarılacak yasayla belirlenecektir.

Öbür taraftan Innsbruck uluslararası avukatı Peter Hilpold, tanınmış etnik gruplara ve diğer azınlıklara uygulanan farklı yaklaşımları, modası geçmiş olarak görüyor ve daha fazla esnekliğe ihtiyacımız olduğunu savunuyor. Bu yaklaşım, Avrupa Konseyi’ndeki Sorumlu Komite tarafından da talep edilmiş. 

AZINLIK OLMAK İSTEMEYENLER

- Burada ciddi bir sorun mu görüyorsunuz?

BİROL KILIÇ - Evet... Bu tartışmada hele hele Türkler adına “azınlık” gibi bir “talep” dile getirilirken, aslında her Türk asıllı insanın, bu talebi savunanlara şu soruyu sorma hakkı doğuyor: “Size, Türkler adına Avusturya’da azınlık olma talebinde bulunma hakkını kim verdi?” Daha önemlisi: Siz Türkiye’de böyle bir “azınlık” tartışmasına girilmesini ister misiniz? 1000 yıldır Avusturya’da yaşayan takribi 8 bin kişiden oluşan Yahudi asıllı Avusturyalılar bile azınlık olmak istemiyor. Peki niye? Türkiye göçmenleri bugün Avusturya’da resmi olmayan sayılara göre 450 bin kişiye ulaşmış ve hiçbir ciddi, bağımsız sivil toplum kuruluşu ve medya organı böyle bir tartışma ve talep içinde değil.

- Neden gerçekten?

BİROL KILIÇ - Sormak zorundayız: Avusturya’da, 1000 yıldan fazla zamandır yaşayan Yahudi asıllı Avusturyalılar, niye kalkıp “azınlık olmak istiyoruz” diye bir talepte bulunmuyorlar?  Birçok Yahudi asıllı Avusturyalı ile konuştum ve şu soruyu yönelttim: “Niye sizler böyle bir 'azınlık' olma talebi içinde değilsiniz?”

- Nasıl bir yanıt aldınız?

BİROL KILIÇ - Cevapları sanki ortak ağızdan çıkmışçasına aynıydı: “Bizi istemezlerse; bizi, ayrımcılığa karşı 'azınlık' olsak da kimse bizi ayrımcılığa ve önyargılara karşı koruyamaz. Biz Avusturya vatandaşları Yahudiler olarak hakkımızı anayasa ve kanunlardan almak isteriz ve ülkeye uyum göstermeye çalışırız. Ülkede tüm kişi, kurum ve kuruluşlar ayrımcılığa, ırkçılığa karşı ortak payda içinde mücadele ederek daha başarılı olacağımıza inanırız.”

Şimdi soruyoruz: Türkler adına, yani “Austrotürken” adına, Avusturya’da bize göre oldukça arızalı ve sorunlu “azınlık hakkı” diye bir talepte bulunuluyorsa, bunun öncelikle Türk toplumu içinde önceden tartışılması, konuşulması ve sonuçta “azınlık statüsü” doğrultusunda karar verilirse, o zaman “azınlık olma talebinde bulunulması” gerekmez miydi? Kimsenin azınlık olmak diye bir derdi yok.

AZINLIK STATÜSÜ AYRIMCILIĞA KARŞI KORUMAZ 

- Türk toplumu temsilcileriyle konuştunuz mu?

BİROL KILIÇ - Avusturya’da 25 gerçekten bağımsız Türk derneği  temsilcileriyle, bu arada 50’den fazla esnaf, işadamı ve sıradan vatandaş ile konuştum. Hiçbirinin gündeminde “Avusturya’da Türkler azınlık olsun” diye bir talebi yok. Hatta hepsi tatlı veya sert tepki gösterdi. Bugüne kadar Avusturya’da hiçbir bağımsız Türk Derneği veya Türkçe yayımlanan Avusturya gazetesinde, Türkiye kökenli insanların Avusturya’da bir etnik grup olarak tanınması hakkında bir tartışma yürütülmedi ya da birileri tarafından “azınlık” talebi dile getirilmedi. Bizler kendi çevremizde, toplum olarak “azınlık statüsü” talebinde bulunan kimseyi tanımıyoruz. 

- Avusturya’da Türklere karşı ayrımcılık var mı?

BİROL KILIÇ - Avusturya vatandaşı Türkler, Avusturya Cumhuriyetinin demokratik anayasası tarafından da korunan inançlarından, dillerinden, ırklarından dolayı herhangi bir nefret ve önyargıyla karşılaşmak istemiyorlar. Avusturya’da Müslüman Sünniler ve Müslüman Aleviler resmen Avusturya devleti tarafından tanınmıştır. Hatta okullarda öğretmen atama yetkileri vardır. Öğretmenlerin maaşlarını Avusturya devleti ödüyor. Gerek Sünni gerek ise Alevilerin neredeyse tüm dini günleri tanınmıştır ve ayrı ayrı mezarlıklarını devlet onlara tahsis etmiştir. Helal kesim başta olmak üzere, birçok alanda Müslümanlar Avusturya’da hiçbir AB ülkesinde olmayan 1912’den itibaren verilen haklar genişletilerek Avusturya Parlamentosu kararları ile onanmıştır. Avusturya’da anaokulu, ilkokul ve ortaokullarda çocukların 12 yaşına kadar türban takmasını kişiliklerin oturması için yasaklamasını alıp, buna “İslam düşmanlığı” denmesi yanlıştır. Türban ve başörtü lise ve üniversitelere serbesttir. Germemek gerekiyor. Var olan haklarımız görerek bardağın dolu tarafını görmek gerekiyor ve barışın dini İslam üzerinden din bezirgânlığı yapmamak gerekiyor.

AYDINLANMACI, ÇAĞDAŞ BİR RUHLA 

Bu sokaklarda Türk bayrakları ile Türkiye’de siyaset için binlerce insanın defalarca çıkması artı din bezirgânlıkları ne yazık ki, Avusturya’da yıllardır siyaset yapmanın şekli, göçmenlere yönelik nefreti kışkırtmaya yöneltti.  Son yıllarda giderek daha fazla görülen ayrımcılık ve eşit olmayan muameleden şikâyet eden pek çok insan tanıyoruz. Onların yanındayız. Avusturya solu, demokratları ve liberalleri onların yanında. Yanımızda. Bu sorunlar, ülke iyiliği ve bir arada yaşamak için acele etmeden ve açık, yapıcı ve hedef odaklı tartışmalarla çözülebilecek sorunlardır. Devlet memurluğu düzeyinde, okulda, işte ve barınma yeri ararken yaşanılan ayrımcılık en yaygın sorunlardır. Avusturya’da yaşayan insanlarımızın çoğunluğu tüm yaşam alanlarında uyum sağlamış durumdalar. Doktor, avukat, savcı, sanatçı, profesör, eyalet ve ilçe milletvekili, ulusal parlamentoda milletvekili, bölge politikacıları olarak hayatın içinde yer alıyorlar. 

Ayrıca Türkiye’den 20 binden fazla girişimci ve binlerce öğrenci var ve hepsi hâlâ oldukça iyi işleyen, özgür, demokratik ve hukukun üstün olduğu bir ülkede, Avusturya Cumhuriyeti’nde yaşamaktan memnunlar. Sorunlar var. Ama bardağın dolu tarafını görmek zorundayız. Ekim 2020’de anayasası 100 yaşında olacak olan Avusturya Cumhuriyeti’nin vatandaşı veya vatandaşları olmaktan memnunlar. Politikacılardan, memurlardan, yetkililerden ve belediye müdüründen eşit fırsat ve muamele talep ediyorlar. Bunun için azınlık olmaya gerek yok. Azınlık bu ayrımcılığa karşı sizi korumaz.

Göçmenler, kırmızı-beyaz-kırmızı bayrak altında ve Aydınlanma geleneği ve ruhu içinde Avusturya Cumhuriyeti vatandaşları olarak, Avusturya’daki topluma aktif ve bağımsız bir şekilde katılmak ve onu şekillendirmeye yardımcı olmak istiyorlar. Varlıkları kabul görürse, bu ülke için gerçek demokrasi savunucuları yurttaşlar olarak çok faydalı olacaklardır. Bu insanlar dünyada ilk defa, Müslüman ağırlıklı devletler arasında laik, demokratik bir cumhuriyetin kurulduğu ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nden geliyorlar. Onların vatandaş olma bilincini desteklemeli ve en başta eşitlikçi, çok sesli bir ülkede demokrat insan olmanın yararları hayata geçirilerek insanların güven duyguları artırılmalıdır. 

Bizler de anayasanın verdiği eşit muamele görme ve onurlu yaşama hakkını savunan demokratlar olarak Avusturya’da özgür, demokratik anayasal düzenden yana tavrımızı koymalıyız. Bu konuda talebimizi yüksek sesle dile getirmeliyiz. Demokrasi budur işte.

KİMLER AZINLIK SAYILABİLİR? 

- Mevcut Avusturya anayasasına göre kimler azınlık olabilir? Bunun yolunu araştırdınız mı?

BİROL KILIÇ - Şöyle: Avusturya’da kimlerin “azınlık” diye tanınacağı  Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilerek çıkan Avusturya Anayasası’nda çok açık yazıyor. Avusturya 1919 yılında Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun parçalanmasını, hangi ülkeye ne kadar toprak verileceğinin çirkince ifade edildiği St. German antlaşmasını yapmış (Avusturya’nın Sevr’i sayılır) ve  daha sonra 1920 tarihinde şu anda yürürlükte olan Avusturya Anayasası, parlamento tarafından kabul edilmiştir. Avusturya Anayasa’nın 8’inci maddesinin 1, 2, 3’üncü paragrafları, kimlerin “azınlık” olacağını açık bir şekilde yazar. Burada 1000 yıldan fazla yaşayıp Birinci Dünya Savaşı sonrası kalan ve bugün de Avusturya topraklarında yaşayan , “Burgenland sınırları içindeki Macarlar ve Hırvatlar, Roma Sintiler tüm Avusturya’da, Kärnten Eyaleti sınırları içinde yaşayan Slovenler” için “bölgesel” bir azınlık tanımlaması var. Bu yerlerde yaşayan Slovenler, Macarlar, Hırvatlar için yollara, “çift dilli” tabela asabilir. Okul veya ORF’de anadillerinde programları var.

Birinci Dünya Savaşı sonrası kendi ülkelerinde binlerce yıldır yaşayan yerleşik farklı dil konuşan Macar, Sloven ve  Hırvat asıllı daha çok sınır ülkelerde yaşayan azınlık olmak hakkı 1920 yılında  kabul edilen Avusturya Anayasası’nın  8’inci maddesi içinde tanımlanmış. Bu anayasa maddesinde “autochthon” yani binlerce yıldır yerleşik ama farklı dil konuşan ve Birinci Dünya Savaşı sonrası çok milletli Avusturya Macaristan İmparatorluğu’ndan arta kalan küçük coğrafya içinde kalmış Avusturya’nın kendi acılı geçmişi ve savaş sonrası durumlara göre, farklı dillerde yaşayan kadim yerli halka, bu hak verilmiş. Avusturya’nın Slovenya sınırında yerleşik yaşayan Slovenlere bu hak verilmiş örneğin.  

Bu hak verilmiş ama Anayasa’nın 8’inci maddesinin 1’inci paragrafında Avusturya’nın resmi dili Almancadır, denmiş. Bu sayede bu azınlıklar kendi ana dillerini yaşatma, yaşadığı bölgede iki dilli trafik tabelaları, iki dille hizmet alabiliyorlar. Sonradan Avusturya sınırları içine göç etmiş Hırvatlar, Macarlar ve Slovenler, Avusturya vatandaşlığına geçmiş olsalar bile, bu “azınlık” hakkından yararlanamıyor. Bu detay çok önemli. 

Tekrar ediyorum. Âlemi şaşkın ve milleti aptal yerine koymamamız gerekiyor.

+ 49-VİYANA