Sosyal ikilem: Sosyal medyayı sosyal medyacılardan dinleyin

Sosyal ikilem: Sosyal medyayı sosyal medyacılardan dinleyin

Çevremize baktığımızda dünyanın bir çılgınlık içerisinde olduğunu hissediyoruz...

Son dönemde izlediğim en etkileyici belgesellerden biri “Sosyal İkilem” (The Social Dilemma), teknoloji endüstrisini anlatıyor. Sosyal İkilem belgeselinde, California’daki “Silicon Vadisi’nde 20 ila 35 yaş arasındaki beyaz ırktan 50 erkek tasarımcı 2 milyar insan üzerinde etkisi olabilecek kararlar aldığı”nı öğreniyoruz. 

Jeff Orlowski’nin yönetmenliğini yaptığı belgesel Facebook, Twitter, İnstagram, Google gibi dünyanın önde gelen sosyal mecralarının içinde bulunmuş, sistemle ilgili bilgiye sahip insanların, sosyal medya ve hızlı bilginin insanların üzerindeki manipülasyon etkisinin büyüklüğünden ve yollarını anlatıyorlar. Bu platformlar sayesinde dünya çapında devasa sistematik değişimler oldu… Sosyal medya, yeni bir pazar türü, daha önce hiç var olmamış bir pazar. Oysa, ticarette en temel kuraldır: bir ürün için ücret ödemiyorsan o zaman ürün sensin.

Bakış açımız aşamalı, hafif ve belli belirsiz değişti son 10 yılda.

Sosyal medyada hiçbir şeyin rastlantısal olmadığını ve tamamen tasarım tekniği olduğunu belirten Google’dan Tristan Harris, “İşleri insanların psikolojisini ‘hack’lemek olan mühendis ekipleri vardır. Bu tümüyle yeni bir güç ve etki türü. Bu kâr amaçlı dezenformasyon iş modeli. Herkesin kontrolsüz mesajlara ulaşmasına izin verdikçe daha çok para kazanır” olarak ifade ediyor teknoloji sektörünün amacını.

AŞAMALI, HAFİF VE BELLİ BELİRSİZ DEĞİŞİM

Belgeselde konuşan yazar Jaron Lanier, “Mesele, büyük bir bölünme yaratmak. Mesele birbirini duyamayan, birbirini duymak istemeyen ve birbirine güvenmeyen iki taraf yaratmak. Şu andaki mevcut durumu 20 yıl kadar sürdürdüğümüzü düşünürsek şayet, muhtemelen kasıtlı cehaletle medeniyetimizin sonunu getireceğiz. Muhtemelen iklim değişikliğinin altından kalkamayacağız. Muhtemelen dünyanın demokrasilerini gerileteceğiz. Böylece acayip bir otokrasi işlevsizliğin içine düşeceğiz. Muhtemelen küresel ekonomiyi mahvedeceğiz. Muhtemelen hayatta kalamayacağız da. Aslında amaçlanan davranışlarımız ve bakış açımızda aşamalı, hafif ve belli belirsiz değişim. Akıllı telefonumuzu sabah işemeye gitmeden önce mi yoksa işerken mi kontrol ediyorsunuz? Çünkü sadece iki seçenek var” diyor.

KUTUPLAŞMA ÇEVRİMİÇİ TUTUYOR

Youtube tavsiyelerinin bir dönem başında bulunan Guillaume Chaslot ise, “Üzerinde çalışılan algoritma toplumdaki kutuplaşmayı artırıyor. Ama izleme süresi açısından bakıldığında bu kutuplaşma insanları çevrimiçi tutmak konusunda son derece etkili” saptamasını yapıyor.

Çevrimiçi yaptığımız her şeyin görüldüğünü, izlendiğini ve hesaplandığını vurgulayan Twitter’den Jeff Seibert, “Bütün olay bir paylaşıma ne kadar baktığımızla alakalı. İnsanlar kendilerini ne zaman yalnız hissettiklerini, ne zaman depresif olduklarını, eski sevgililerinin fotoğraflarına ne zaman baktıklarını, gece geç saatte ne yaptıklarını kısaca her şeyi biliyorlar…” diyor. Kişisel ve siyasi kutuplaşmaya ilişkin “Pew Araştırma Merkezi”nin on bin Amerikalı üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre Cumhuriyetçilerin üçte birinden fazlası Demokrat Parti’nin ülke için tehdit olduğunu düşünüyor. Demokratların yüzde 25’nden fazlası da Cumhuriyetçiler için aynı görüşte.

Bu örneği Türkiye için de rahatlıkla söyleyebilir; yüzde elliyi zor tutma durumları…

BİZ “CİP”İ GÖNÜLLÜ TAKIYORUZ!

Facebook’un en büyük özelliği “şimdiye kadar yaratılmış en iyi ikna aracı olması”dır. Covid-19 ile mücadele sürecinde gördüğümüz, bilgi ekosistemimizin tamamında olup biten şeylerin uç bir örneği. Sosyal medya ilgilendiğimiz sorun ne olursa olsun hızla yayılan dedikodu ve söylentileri öyle güçlendiriyor ki neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemeyecek hale geliyoruz. “Aşıyla bize cip takacaklar” görüşü sosyal medyada oldukça sık karşımıza çıkıyor.

 Oysa biz o “cip”i gönüllü olarak yıllardır takıyoruz zaten. Üstelik binlerce Euro veriyoruz o cipi taşımak için. Cebimizdeki cip; cep telefonlarımız. Nelerle ilgilendiğimizi, nerelere gittiğimizi, neler satın aldığımız ve duygu dünyamızın nasıl olduğunu gönüllü olarak bildiriyoruz, baktıklarımız ve paylaşımlarımızla. Sonra da sadece sosyal medya okumaları üzerinden aşıya karşı çıkıyoruz…

FİKRET AYDEMİR - BRÜKSEL

[email protected]

FOTO: Merakist on Unsplash

HABERE YORUM KAT