Referandumun asıl kaybedeni Erdoğan

Referandumun asıl kaybedeni Erdoğan

Balkon konuşmasında Erdoğan'ın ve AK Partililerin yüzlerinden düşenin neden bin parça olduğunu hiç düşündünüz mü?

OKTAN ERDİKMEN - 1970’li yıllarda yaşanan petrol krizleri, bütün dünyada liberal görüşlere sahip liderlerin iş başına gelmesine neden oldu.

İngiltere’de Thatcher, ABD’de Reagan, Türkiye’de Özal gibi isimler, sermayenin önündeki tüm engelleri kaldırdılar.

Kapitalizm o derece güçlendi ki, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından, dünyada tarihin sonunun geldiğine dair tezler ortaya atılmaya başladı. 

Ancak dünyada teknoloji hayal edilemeyecek boyutlara ulaşmasına rağmen, kapitalizm geri kalmış ülkelerin sorunlarına derman olamadığı gibi, gelişmiş ülkelerde yaşayan orta sınıfın yaşam standardını da düşürdü.

Eski güzel günlere dönmek isteyen Avrupa ve ABD orta sınıfları, Trump, Wilders, Le Pen gibi liderleri destekledi.*

Türkiye’de de Osmanlı dönemindeki eski güzel günleri vadeden bir Erdoğan iktidarı ortaya çıktı. 

Ancak ne dünyada, ne de Türkiye’de, tek adam yönetimleri eski güzel günleri geri getiremeyecek. Çünkü dünyadaki sermaye birikiminin dağılımının bambaşka küresel sebepleri var.

Yani İngiltere’nin AB’den çıktıktan sonra, ABD’nin Trump’ı başa getirince, Türkiye’ninse Erdoğan başkanlığı altında olağanüstü bir ilerleme göstermesi çok zor görünüyor. 

AK Parti, iktidara geldiğinde Türkiye’deki elitlere meydan okuyan ve garibanların sesi olan bir oluşum iddiasındaydı. Aradan geçen süre zarfında, AK Parti’nin bu alandaki mağduriyeti sona erdi. Üniversite kapılarından içeri sokulmayan başörtülü genç kızlar imajı, saraylarda yaşayan ve binlerce korumayla gezen baskıcı, otoriter başkan imajına dönüştü.

AK Parti üst yönetimi ve yakınları, gerek bakanlıklardan gerekse belediyelerden milyarlarca liralık ihaleler alıyorlar.

Asker, polis, hakim, savcı ve bütün kamu görevlileri, AK Parti iktidarı karşısında hazır ola geçmiş durumda. 

Dolayısıyla mağduriyet bitti, lüks arabalarla gezen, yakınlarını zengin eden baskıcı bir iktidar dönemi başladı.

Bu iktidar, seçim öncesi bütün devlet imkanlarını kullandı. Resmi plakalı araçlarla hediye kolileri dağıtıldı. Her tarafa ama her tarafa Erdoğan ve Yıldırım posterleri asıldı.

Herkesin parasıyla hazırlanan ‘evet’ afişleri, herkesin parasıyla maaş alan memurlar tarafından asıldı.

Hayırcıların parasını kendi cebinden ödeyerek astıkları afişlerse, yine herkesin ödediği vergilerden maaş alan polisler ve zabıtalar tarafından söküldü.

Türkiye, bir parti devletine dönüştürüldü ve bu normalleştirildi. Son olarak, AK Parti’nin talebi üzerine 2,5 milyon geçersiz (mühürsüz) oyu geçerli kabul eden Yüksek Seçim Kurulu, seçimin kaderini değiştirdi.

Peki,  AK Parti - MHP oy toplamı yüzde 63’ü bulurken, yüzde 51’e ancak çıkarılabilen ‘evet’ oyları, 4 büyük şehirde ve ülkenin yarısında kaybeden Erdoğan ve destekçilerinin genelde kazanmasına yetti mi?

Erdoğan yönetimi düne kadar dilinden düşürmediği, “Türkiye’deki elitlere karşıyız. Dünya lideriyiz, herkes bize saygı duyuyor” ifadesini bırakıp, “Bütün dünya bize karşı. Haçlıyla hilalin savaşı” noktasına geleli çok oldu.

Çünkü Türkiye’de yeni elitler ve mazlumlar üzerinde baskı kuran insanlar, artık AK Partililerden oluşuyor.

Son 15 yıldaki yolsuzluklar, uluslararası alanda yargılamaya konu olabilecek suçlar, bu iktidarın bir şekilde devam etmek için her şeyi yapacağını gösteriyor.

Seçim gecesi ani bir kararla milyonlarca geçersiz oyu geçerli kabul etmek de dahil.

Peki tartışmalı bir şekilde yüzde 1 oy fazla almak, bütün bir sistemi değiştiren Erdoğan’ı ve AK Partilileri mutlu eder mi?

Buna balkon konuşması esnasında Erdoğan’ın ve yakınlarının yüz ifadelerine bakıp kendiniz karar verin.

Maalesef seçim gecesi balkonda çekilen fotoğraftakiler, seçim kazanan bir liderin yakınlarından çok, aileden birini kaybetmiş akrabalara benziyorlar. 

Çünkü herkes biliyor ki, demokrasi, özgürlük ve yargı bağımsızlığı olmayan bir ülkeye kimse yatırım yapmaz. 

Bu nedenle baskıcı ve otoriter rejimlerin, petrol ve doğal gaz bulunmayan coğrafyalarda yaşama şansı olmaz.

Leonard Cohen’in bir şarkısında söylediği gibi, aslında herkes biliyor:

"Herkes biliyor geminin su aldığını,

Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini,

Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu…"

secim.jpg

* Bu konuda Osman Ulagay'ın 'Dünya Trump'a mı Kalacak? - Tek Adam Çıkmazı' adlı nefis kitabını okumanızı tavsiye ederim.

HABERE YORUM KAT
5 Yorum