İnternet Ve Sosyal Medyada Öne Çıkan Yurt Haberleri

İnternet Ve Sosyal Medyada Öne Çıkan Yurt Haberleri

Ablasını şiddetten korumak isterken öldürülen üniversiteli Mehmet Ali, ailesine de bakıyormuş

Ablasını şiddetten korumak isterken öldürülen üniversiteli Mehmet Ali, ailesine de bakıyormuş

KONYA'da, eniştesi tarafından şiddet gören ablasının durumunu konuşmak için eniştesinin ailesinin evine giden ve demir çubuklarla dövülerek öldürülen üniversite öğrencisi Mehmet Ali Demirel'in (23) kız kardeşi Emine Demirel (17), "Biz bu insanların gaddar olduğunu bildiğimiz için konuşmak için de olsa ağabeyimi durdurmak istedik. Gitme, etme dedik. Ağabeyim gece hazırlandı ve bize "korkmayın" dedi. Ağabeyim evimizin reisiydi. Babam kanserden ölünce çalışmak zorunda kaldı" dedi. Mehmet Ali Demirel'in eniştesinin ailesi tarafından dövüldüğü gün ise kanserden ölen babası Kadir Demirel'in birinci ölüm yıl dönümü olduğu öğrenildi.

Olay, 27 Mayıs Çarşamba günü saat 01.30 sıralarında merkez Selçuklu ilçesi Mehmet Akif Mahallesi İsmet Bey Sokak'ta meydana geldi. Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi 2'nci sınıf öğrencisi Mehmet Ali Demirel, Avusturya'nın Viyana kentinde yaşayan ve iddiaya göre eşi Mehmet Koç'tan sürekli şiddet gören ablası 3 çocuk annesi Gülsen Koç'un durumunu öğrenince, konuşmak için aynı yaştaki arkadaşı Oğuzhan Ü. ile birlikte eniştesinin ailesinin evine gitti. Demirel, eniştesinin ailesini konuşmak üzere dışarıya çağırdı. Dışarıya çıkan eniştesinin babası Hüseyin Koç (71) ile çocukları Adil Koç (48) ve İsa Koç (46) ellerindeki demir çubuk ve sopalarla Mehmet Ali Demirel'e saldırdı. Aldığı darbeler sonucu ağır yaralanan Demirel, ambulansla Konya Numune Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Baş kısmında ve vücudunun çeşitli yerlerinde aldığı darbelere bağlı olarak kesik ve darp izleri oluşan Mehmet Ali Demirel, yapılan müdahalelere rağmen iki gün önce kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Olayla ilgili gözaltına alınan Hüseyin Koç, emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece adli kontrol kararıyla serbest bırakılırken, Adil ve İsa Koç ise tutuklandı.

'OLAY GECESİ SÜREKLİ TEHDİT EDİLDİK'

Olay gecesi eniştesinin babası Hüseyin Koç tarafından hem kendisinin hem de yakınlarının defalarca aranarak tehdit edildiğini ileri süren Emine Demirel, ablasının da eniştesi tarafından sürekli şiddete uğradığını iddia etti. Yaşananları anlatan Demirel, şunları söyledi:

"Avusturya'nın Viyana kentinde yaşayan ablam, eniştem tarafından şiddet görmüş. Yeğenim de polisi aramış. Poliste ablamı sığınma evine götürmüş. Olay günü gece saatlerinde yurt dışındaki eniştemin babası, bizim buradaki ailemizi, kuzenlerimi, akrabalarımı aramış. Annemin telefonunu bulmaya çalıştılar. "Herkesi aradan çekin, aradan çekmezseniz çok kötü sonuçları olur" deyip, bana da küfretmeye başladı. Polisi ve herkesi aradan çekin diyerek, tehdit edildik. Olay gecesi tekrar tekrar aranarak bizlere küfürler ettiler. 70 yaşındaki dedem yaşında bir insan beni arayarak, "Ben senin gibilerin kafasını çok ezdim. Seninkini ezmek çok zor olmaz. Zaten babanız da yok" gibi konuşmalarda bulundu. Bunlar olurken ağabeyim çalıştığı dondurma fabrikasında gece vardiyasındaydı. Bu olaylardan haberi yoktu. Ağabeyim gece işten eve geldi. Ağabeyim geldikten sonra telefon tekrar çalınca, "Bu saatte arayan kim?" diyerek telefonu açtı. Ağabeyime de telefonda küfredip, kapattılar. Ben de ağabeyime niye küfredip kapattıkları için bir açıklama yapmak zorunda kaldım."

'GİTMEMESİNİ İSTEDİK AMA AĞABEYİM KORKMAYIN DEDİ'

Ağabeyinin "Madem böyle bir problem var. Aile büyükleri olarak oturup konuşalım" düşüncesiyle oraya gittiğini belirten Emine Demirel, "Ağabeyim, "kız çocuğunu arayıp küfredeceğine, madem bir problem var erkek erkeğe oturup konuşalım" dedi. Biz bu insanların gaddar olduğunu bildiğimiz için konuşmak içinde olsa biz ağabeyimi durdurmak istedik. Gitme, etme, dedik. Ağabeyim gece hazırlandı ve bize "korkmayın" dedi. Annem o esnada ağlıyordu. "Oğlum, bu insanlar böyle, gitme" dedi. Ağabeyim bir arkadaşını da alıp, beraber gitmiş. Bizim babamız öldüğü için evimizin reisi ağabeyim. Ağabeyim maden bir problem var aile büyükleri olanak oturup konuşalım diye konuya baktı. Arkadaşına sen arabada bekle ben konuşup geleyim demiş. Baba ve iki oğlu ağabeyimi eve çekmeye çalışmışlar. Arkadaşının dediğine göre ağabeyim konuşmaya çalışırken birden sesler yükselmiş. Demir çubuğu ağabeyimin göğsüne saplamışlar. Kafasına sayısız darbeler vurmuşlar. Orada yere yığılmış. Ağabeyimin arkadaşına yönelik de onu da tutup, öldürün gibi söylemlerde bulununca arkadaşı olay yerinden kaçmış. Polisi arayarak yardım istemiş. Oğulları biz yaptık dese de olayın içerisinde babaları da var. Beni arayıp defalarca tehditlerde bulundu. Babanın kesinlikle tutuklanması gerekiyor. Bütün iş onlardan başlıyor" diye konuştu.

'BABAM KANSER OLUNCA AĞABEYİM ÇALIŞMAK ZORUNDA KALDI'

Ağabeyinin tek isteğinin okuyup babasını gururlandırmak olduğunu belirten Emine Demirel, ağabeyinin babasının kansere yakalanmasının ardından çalışmak zorunda kaldığını söyledi. Demirel, "Babamın kanser hastalığı süreci vardı. Bir anda kanser çıktı. Babamın çok büyük bir isteğiydi ağabeyimin kamu yönetimine girmesi. Ağabeyim de babamın isteğini yerine getirmek istedi. Biraz geç oldu ama yaptı, çalıştı ve başardı. Necmettin Erbakan Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünü 4 yıllık olarak kazandı. Babamın kanser hastalığı ilerlemişti. Babam ondan sonra çalışamamaya ve tedavi görmeye başlamıştı. Ağabeyim evin tek erkeği olarak çalışmak zorunda kaldı. Ağabeyim her zaman güçlü davrandı. Her zaman bize güç verdi. Ağabeyim okulunu dondurmak zorunda kaldı. Ağabeyimin niyeti okumaktı ancak; mecburiyetten çalıştı. Ben kazanıp gireceğim ve babamı gururlandıracağım diyen bir insandı. Bizi de hep böyle teşvik etti. Bize de hep okumamızı söyledi. Benim çalışmama izin vermedi. Bana, "Yeter ki oku, dersine çalış gerekirse ben evlenmem, askerliği de tecil ettiririm sen okuduktan sonra askere giderim sen yeter ki oku" dedi. Hayali hep okumaktı. Nereden, nasıl okurum diye hep araştırırdı. Babam öldükten sonra bize baba olmaya çalıştı. Bu insanlar önce ablamı korkutuyor, yetmiyor yeğenlerimi korkutuyor ve sonunda ağabeyimi katlediyor. Ben adalete güveniyorum ve sesimi duyurmak istiyorum. Başımda ne babam var ne ağabeyim. Babam bunu görseydi kahrından ölürdü. Benim ikinci babam da elimden alındı" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------------------

- Emine Demirel röp.

- Ailesinden detay

- Hastane dışından detay

=======================

Geçmiş bayram kutlaması sonrası 62 kişi, 12 evde karantinaya alındı

GAZİANTEP'in İslahiye ilçesinde, gecikmeli olarak ailesiyle bayramlaşan kişinin koronavirüs testi pozitif çıkınca, temas kurduğu belirlenen 62 kişi 12 evde karantinaya alındı.

Gaziantep'te fabrika işçisi olarak çalışan A.K. (32), bayramda uygulanan kısıtlamanın sona ermesinin ardından İslahiye'nin Şerikanlı Mahallesi'nde yaşayan ailesinin yanına gitti. Ailesi ve yakınları ile bayramlaşan A.K.'nin daha yaptırdığı Covid-19 testinin pozitif çıktığı belirlenince hastanede tedaviye alındı. Durumun anlaşılmasının ardından filyasyon ekibi de A.K.'nin temasta bulunduğu kişilere yönelik çalışma başlattı. Çalışma sonunda, A.K.'nin bayramlaşmak için gittiği baba evinde temas kurduğu 62 kişiye ulaşıldı. İlçe Hıfzıssıhha Kurulu, 12 evde yaşayan 62 kişi karantinaya alındı. Karantinaya alınan evler çevresine jandarma ekipleri tarafından güvenlik şeridi çekilerek giriş ve çıkışlara kapatıldı.

Şerikanlı Mahallesi'nde karantina sonrasında cami hoparlöründen de anons yapılarak karantina uygulaması duyuruldu ve vatandaşlardan birbirlerine misafirliğe gitmemesi istendi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

-Şerikanlı Mahallesi

-Filyasyon ekibi çalışırken

-Jandarma şerit çekip güvenlik alırken

-Belediye ekipleri ilaçalama yaparken

-Mahalle Muhtarı Hakkı Demirel ile röp

-Camide yapılan anons

-Genel ve detay görüntüler

=========================

Yerleşim yerlerinin yanındaki tarım arazilerine 5 ton kimyasal atık dökenlere suçüstü

DİYARBAKIR'da özel bir firmaya ait kamyonların şoförleri, yakınında yerleşim yerlerinin de bulunduğu tarım arazilerine kimyasal atık dökerken suçüstü yakalandı. Arazilere şu ana kadar 5 ton atık döktükleri tespit edilen firma ve sürücüler hakkında yasal işlem başlatıldı.

Diyarbakır- Mardin karayolu ile Şanlıurfa karayolunun kesiştiği bölgede, yakınında yerleşim yerlerinin de bulunduğu arazilere kimyasal atık döküldüğü ihbarı üzerine Bağlar Belediyesi zabıta ekipleri harekete geçti. Bölgeye giden ekipler, sürücüleri kimyasal atık dökerken suçüstü yakaladı. Zabıta ekipleri, polise haber verdi. Şu ana kadar 5 ton kimyasal atık döktükleri tespit edilen firma ve sürücüler hakkında yasal işlem başlatıldı.

'KABUL EDİLEMEZ'

Bağlar Belediye Başkanı Hüseyin Beyoğlu, olayı öğrenir öğrenmez hemen müdahale ettiklerini belirterek, kimsenin milletin sağlığı ile oynamasına müsaade etmeyeceklerini ve gerekli yasal işlemleri başlattıklarını söyledi. Başkan Beyoğlu, bu durumun kabul edilemez olduğunu ifade ederek, "Burada gıda sağlığı ve dolayısıyla insan sağlığı önemlidir. Bu, her şeyin önündedir. Hemen müdahale ederek gerekli işlemleri başlattık. Bu sürecin sonuna kadar takipçisi olacağız. Bu vahim olayı ihbar eden vatandaşlarımızı ve gerekli müdahaleyi yapan ekiplerimizi kutluyorum" dedi.

Görüntü Dökümü

----------

Kimyasal atığın döküldüğü arazi

Kamyondan boşaltılan atık

Genel ve detay

=========================

Karekodla "temassız sipariş" dönemi

KORONAVİRÜS tedbirleri kapsamında kapanan kafe ve restoranlar normalleşme süreciyle birlikte kapılarını açtı. Antalya'daki bir işletmede müşteriler, siparişten hesap istemeye kadar tüm süreci karekodla cep telefonu üzerinden online gerçekleştirecek.

Normalleşme süreciyle birlikte yeniden açılan işletmeler, genelgeyle yayımlanan önlemlere göre işyerlerindeki düzeni değiştirdi. Antalya'daki bir işletme ise "temassız kafe" özelliğiyle öne çıktı. Kafeye gelen müşterilerin 60 santimetre arayla ve çapraz şekilde oturmaları için yeni düzenlemeler yapıldı. Müşterilerin ateşleri girişte kurulan "yüz istasyonu" ile ölçülüyor. Sipariş vermek isteyen müşteriler, masalarda bulunan karekodları cep telefonları ile okutarak online sipariş veriyor. Kafedeki diğer tüm hizmetler de aynı şekilde cep telefonu üzerinden sağlanıyor. Bu şekilde tüm sipariş süreci temassız bir şekilde gerçekleştiriliyor. Masalardaki tüm malzemeler ise tek kullanımlık ürünlerden oluşuyor. Müşterinin kalkmasının ardından masa dezenfekte ediliyor ve bir süre bekletildikten sonra başka bir müşteri alınıyor.

Masalarında kullandıkları ürünlerin tamamını tek kullanımlık olacak şekilde hazırladıklarını belirten işletme sahibi Barış Kurucu, "Uzun bir aradan sonra tekrar işletmemizi açtık. Biz de Sağlık Bakanlığı'nın yayımladığı yönetmelikteki kurallara uyduk. Müşterilerimiz için tüm önlemlerimiz aldık. Maskesiz içeri giriş kesinlikle yasak. Her müşterimizin ateşi ölçülecek. Sipariş vermek isteyen müşterilerimiz ise masalardaki karekodları cep telefonları ile okutarak sipariş verecek. Sipariş süreci tamamen temassız ilerleyecek. Gün sonunda ise işletmemizde mikropları öldüren UVL ışık sistemi ile işyerimizi dezenfekte edeceğiz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

- Restoranın girişinden detay görüntüler

- Dezenfektan maske ve mendillerden detay görüntü

- Yüz tanıma sisteminden detay

- Sosyal mesafeli masalardan detay

- Müşterilerin girişte ateşlerinin ölçülmesi ve dezenfektan kullanımı

- Müşterilerin masada sosyal mesafeli oturmasından detay

- Garsonun QR kare kodlu dijital menüyü tanıtmasından detaylar

- Mekan sahibi Barış Kurucu'nun röportajı

- Ultraviyole ışın sisteminden detay

=======================

Dar gelirli vatandaşlar için toplanan giysileri çaldı

ADANA'da, ismi öğrenilemeyen bir kişi, belediyenin dar gelirli vatandaşlara toplanması için kurulan "giysi toplama kutusu'nu açarak, içerisindeki giysileri çaldı. Bu anlar, bir vatandaş tarafından cep telefonu kamerasıyla saniye saniye görüntülendi.

Olay, merkez Çukurova ilçesine bağlı Toros Mahallesi 78026 sokakta meydana geldi. İddiaya göre, kağıt toplayıcılığı yapan ve ismi öğrenilemeyen bir kişi, Çukurova Belediyesi'nin dar gelirli kişilere dağıtılmak üzere, vatandaşların kullanmadığı giysileri biriktirdiği "giysi toplama kutusu'nun kilidini kırarak açtı. İçerisindeki giysilerden beğendiklerini elektrikli bisikletinin sepetindeki çuvala dolduran şüpheli, daha sonra olay yerinden ayrıldı. Bu anlar, sokaktaki apartmanda oturan Murat Karabuluter tarafından cep telefonu kamerasıyla görüntülendi. Karabuluter'in ihbarı üzerine gelen polis ekipleri, durumu belediye çalışanlarına bildirdi. Olay anını görüntüleyen Karabuluter, "Annem balkondan görüp fotoğrafını çekmiş. Ben de hemen polisi aradım ve cep telefonuyla görüntüsünü aldım. Alt kapının kilidini açıp, giysileri çalıyor. Sonrasında elektrikli bisikletine binip gidiyor" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------

- Eşya toplama kabininden eşyaları motora doldurması

- Apartman sakini Murat Karabuluter ile röp

- Detaylar

===================

Antalyalının deniz hasreti bitti

ANTALYA'da, 1 Haziran itibarıyla denize girme yasağının kaldırılmasıyla sahiller dolmaya başladı. Hava sıcaklığının 20, deniz suyu sıcaklığının 21 derece olduğu turizmin başkentinde, kent sakinleri denize girdi.

Antalya'da, koronavirüs önlemleri kapsamında yaklaşık 2.5 ay önce getirilen denize girme yasağı, 1 Haziran itibarıyla kaldırıldı. Sosyal mesafe kuralı, maske ve hijyen kuralları getirilen sahiller, sabah erken saatlerden itibaren kent sakinlerini ağırlamaya başladı. Dünyaca ünlü Konyaaltı sahiline gelenlerden bazıları denize girdi, bir kısmı ise deniz manzaralı selfie çekti. Sahilde spor yapan vatandaşlar da deniz havasını kokladı.

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından sosyal mesafe kurallarına uygun hazırlanan plaja ilgi olmadı. Şezlong ve karantina alanları boş kalırken, vatandaşlar halk plajlarını tercih etti. Belediye tarafından denize girmek isteyenler için hazırlanan 9 metrekare büyüklüğündeki sosyal mesafeli localar ücretsiz olmasına rağmen tercih edilmedi. Belediyenin şezlong ve şemsiye koyduğu alanın ücretli olması nedeniyle vatandaşlar ücretsiz alanı tercih etti. 1 şemsiye 1 şezlong kullanmak isteyen, 25 TL verecek. Halk plajı tarafında birbirlerine mesafeli oturmayı seçen kent sakinleri, sahilde keyifli saman geçirdi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

- Denize girenler

- Sahilde oturanlar

- RÖP 1: Musa Yılmaz

- RÖP 2: Sudem Çetin

- RÖP 3: Mihriban Hasanzade

- Denize girenlerden detay

- Sahilde oturanlardan detay

- Alparslan ÇINAR'ın anonsu

=======================

Şehit Atakan Arslan'ın faili, ağzında jiletle polislere saldırmış

DİYARBAKIR'da kimlik kontrolü sırasında açılan ateşle şehit olan polis memuru Atakan Arslan'ın (31) faili M.E.C.'nin (25), gözaltına alındığında ağzında jiletle polislere saldırdığı ortaya çıktı. Kıyafetleri çıkarılıp aranan M.E.C.'nin iç çamaşırında da bir jilet bulunduğu bildirildi.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada, Cumartesi günü "dur" ihtarında bulunan polis memuru Atakan Arslan'a tabancayla ateş açıp, şehit eden M.E.C.'nin, dün gözaltına alındığı hatırlatıldı. M.E.C.'nin, elleri önden kelepçeli halde ekip otosuyla götürüldüğü sırada ağzından çıkardığı jiletle polislere saldırıp, tehdit ettiği ve iç çamaşırının lastik bölümünde ikinci jilet ele geçirildiği belirtilen açıklamada, şöyle denildi:

"Bazı sosyal medya hesaplarında ve internet haberlerinde, 30 Mayıs 2020 günü şehit olan meslektaşımız polis memuru Atakan Arslan'ı şehit eden M.E.C. isimli şahsın yakalanması sonrasına ait olduğu bildirilerek çeşitli görüntülerin paylaşıldığının görülmesi üzerine konu hakkında açıklama yapılması gereği duyulmuştur. Olayın faili M.E.C. isimli şahıs, yakalandıktan sonra ilgili adli birime intikal ettirmek üzere elleri önden kelepçelenmek suretiyle ekip otosuna bindirilmiş, şüpheli şahsın araç hareket halinde iken ağzından çıkardığı jilet ile görevli personelimize saldırması ve tehdit etmesi üzerine görevlilerimizce artan oranda maddi kuvvet uygulanmak suretiyle bahse konu jilet muhafaza altına alınmıştır. İlgili adli birime intikal ettirilen M.E.C. isimli şüpheli şahsın, ekip otosunda ağzından jilet çıkarmasıyla oluşan makul şüphe nedeniyle, kendisinin ve görevlilerimizin güvenliği sağlamak adına daha detaylı arama yapılacağı esnada direnmesi üzerine orantılı güç kullanılarak kıyafetleri çıkartılmış ve iç çamaşırının bel bölümündeki lastik kısmında bir adet jilet daha bulunmuştur. Gerçekleştirilen tüm işlemler ve adli inceleme yapmak üzere muhafaza altına alınan kesici aletler, yakalama, arama tutanağında yer almaktadır. Bazı sosyal medyada hesaplarında paylaşılan görüntü üst arama işlemi esnasında çekilmiş olup, konu ile ilgili idari tahkikat, tespit edildikten hemen sonra başlatılmıştır."

ARŞİV GÖRÜNTÜLERLE

=======================

Kimliği kamera görüntüsünden belirlenen hırsızlık şüphelisi tutuklandı

GAZİANTEP'te, okul kantininden hırsızlık yapan ve kimliği güvenlik kamerası görüntüsünden belirlenerek, yakalanan E.B., mahkemece tutuklandı.

Eydibaba Mahallesi'ndeki ilkokulun kantinini işleten kişiler, televizyon ve çeşitli malzemelerin çalındığını fark edince durumu polise bildirdi. Kantindeki güvenlik kameralarını inceleyen polis, pencereden içeri giren ve hırsızlık yapan kişinin, çok sayıda suç kaydı bulunan E.B. olduğunu belirledi. Adresine düzenlenen baskınla yakalanan E.B. gözaltına alındı. Emniyetteki sorgusunun ardından adliyeye sevk edilen E.B., "hırsızlık" suçundan tutuklanarak, cezaevine konuldu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

- Şüphelinin pencereden kantine girişi

- Şüphelinin televizyonu sökmesi

- Şüphelinin çekmeceleri karıştırması

- Genel ve detay görüntüler

========================

Sosyal mesafe kuralına uymayıp, intihar girişimini izlediler

EDİRNE'nin Keşan ilçesinde, ailevi sorunları olduğu iddia edilen H.E. (26), 5 katlı apartmanın çatısına çıkarak, intihara kalkıştı. Sosyal mesafe kuralını hiçe sayan kişiler, intihar girişimini cep telefonlarının kameralarıyla görüntüleyerek, yan yana izledi.

Olay, saat 09.00 sıralarında, İspat Cami Mahallesi İstiklal Caddesi'nde meydana geldi. Eşi ve ailesiyle sorunları olduğu iddia edilen H.E., 5 katlı apartmanın çatısına çıkarak, intihar etmek istedi. İhbar üzerine olay yerine polis, itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi. Polis ekipleri, çevrede güvenlik önlemi alırken, itfaiye ekipleri de binanın altına hava yatağı açtı. Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu da olay yerine gelerek, polis ekipleriyle birlikte H.E.'yi inmesi için ikna etmeye çalıştı. Bu sırada çevrede toplanan ve sosyal mesafe kuralını hiçe sayan kişiler, intihar girişimini cep telefonlarıyla görüntüleyerek, yan yana dururken izledi. Polis ekipleri de uyarılarda bulunup, meraklı kişileri dağıtmaya çalıştı. H.E., yaklaşık 1 saat sonra intihardan vazgeçirilerek, polis ekipleri tarafından indirildi. H.E., ifadesi alınmak üzere emniyete götürüldü.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------------

-Çevrede toplanan vatandaşlar

-Cep telefonuna çekenler

-İtfaiyenin hava yatağı açması

-Çatıya çıkan kişi

-Polis ve belediye başkanının ikna çabası

-Polisin intihar etmek isteyen kişiyi aşağı indirmesi

-Emniyete götürülmesi

-Detaylar

=====================

39 derece ateşi çıkan kaçak Afgan, hastaneye kaldırıldı

SİVAS'ta polisin şüphelenerek kimlik sorduğu, ülkeye yasa dışı yollardan giren Afganistan uyruklu C.A.(39), ateşinin yüksek olduğunu belirtmesi üzerine sağlık ekiplerinin kontrolünün ardından hastaneye kaldırıldı.

Olay, Atatürk Caddesi Kepçeli Kavşağı'nda yaşandı. Polisin şüphelenerek kimlik sorduğu C.A. kaçak yollarla ülkeye giriş yaptığını ve kimliğinin olmadığını söyledi. Afganistan uyruklu olduğunu belirten C.A., hasta ve yüksek ateşli olduğunu söyledi. Bunun üzerine olay yerine sağlık ekipleri çağırıldı. Gelen sağlık ekipleri yaptığı kontrolde, C.A'nın ateşinin 39 derece olduğunu tespit etti. Bu sırada polis ekipleri de cadde üzerinde yürüyen vatandaşları C.A.'nın yakınından geçmemesi için uyardı. C.A., ambulansla Sivas Numune Hastanesi Çok Amaçlı Geriatri Merkezinde (ÇAGEM) kaldırılarak tedavi altına alındı.

Görüntü Dökümü:

-Yabancı uyruklu kişinin görüntüsü

-Sağlık ekibinin kontrolü

-Polisin aldığı önlemler

-Hastaneye götürülmesi

=======================

İnternet çekmeyince eğitimlerini Torosların zirvesindeki çardakta yapıyorlar

ANTALYA'nın Serik ilçesinde kırsal bölgede oturan öğrenciler, mahallede cep telefonu ve internet çekmediği için uzaktan eğitimlerini, bölgeye 4 kilometre uzaklıkta, Torosların zirvesindeki bir noktaya kurulan çardakta yapabiliyor.

Serik'e yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki Kozan Mahallesi Araplar mevkiinde oturan öğrenciler, koronavirüs nedeniyle okullar tatil edilince yaşıtları gibi okuldan uzak kaldı. Diğer öğrenciler gibi uzaktan eğitim alması gereken öğrenciler, evlerinin bulunduğu noktada internet ve cep telefonları çekmeyince bu imkandan yararlanamadı. Hayvancılık yapan ailelerine destek vermek için hayvan otlatırken, köye yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta, Torosların zirvesindeki bir noktada cep telefonları ve internetin çektiğini belirleyen öğrenciler, ailelerinin desteğiyle buraya çardak kurdurdu. Cep telefonları aracılığıyla uzaktan eğitime başlayan öğrenciler, her gün bu noktaya gelip, eğitimlerini sürdürüyor.

'EVDE EĞİTİMİ BURADA YAPIYORUZ'

Öğrencilerden Ozan Karakaya, "Köyümüzde telefon çekmiyor. Hayvanları otlatmaya geldiğimizde burada telefonun çektiğini tespit ettik. Mahallemizdeki arkadaşlarımızla her gün buraya geliyoruz. Okullar kapalı olduğu için evde eğitimi burada yapıyoruz" dedi. Öğrencilerden Yunus Sarı, "Gebiz Ortaokulu'nda okuyorum. Evimizde internet çekmediği için burada eğitim yapıyoruz" diye konuştu.

Öğrenci Uğur Kır ise şöyle dedi:

"Gebiz Anadolu Lisesi'nde okuyorum. Telefonumuz mahallede çekmiyor. Eğitimden geri kalmamak için bu tepeye geliyoruz. Aynı zamanda hayvancılık yapıyoruz. Bazen yaya bazen de araçla geliyoruz. Virüsten dolayı okullarımız da kapalı. Eğitimden geri kalmamak için burada ders yapıyoruz. En büyük hedefim orman mühendisi olmak."

Kozan Mahallesi Muhtarı Cafer Yıldırım, "Mahallemizin Araplar mevkiinde cep telefonları çekmiyor. İnternet de yok. Koronavirüsten dolayı okullarımız kapalı. Bu dağın başında çocuklarımız cep telefonunun çektiğini tespit etti. Burası mahallemize 3- 4 kilometre mesafede. Çocuklarımıza bu çardağı yaptık. Yaz- kış burada eğitim yapmaktalar. Eğitimlerinden geri kalmamaları için çardakta değil evlerinde eğitim yapsınlar. Muhtarlık olarak yetkililere sorunu dile getirdim" dedi.

Mahalle sakinlerinden Erdoğan Karakaya, "2 çocuğum var. Biri üniversite, biri lise okuyor. Bu çocuklar ders yapmak için sürekli buraya geliyor. Evimizde internet çekse daha iyi olur. Buraya bir an önce baz istasyonu yapılmasını istiyoruz. Ev telefonumuz vardı. İnternet çekmedi. Cep telefonunun interneti de sadece burada çekiyor" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

- RÖP 1: Ozan Karakaya

- RÖP 2: Yunus Sarı

- RÖP 3: Kozan Mahallesi Muhtarı Cafer Yıldırım

- RÖP 4: Erdoğan Karakaya

- RÖP 5: Uğur Kır

- Öğrencilerin araçlarla çardaklara gidişi

- Çardakta eğitim ve detay

=======================

Mevlana Müzesi, 2,5 ay sonra kapılarını yeniden açtı

KONYA'da koronavirüs salgını nedeniyle alınan önlemler kapsamında 2,5 aydır kapalı kalan Mevlana Müzesi, sema gösterisi ile ziyarete açıldı.

Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınına yönelik alınan tedbirler kapsamında 18 Mart'ta ziyarete kapanan Konya'daki Mevlana Müzesi, bugün yeniden açıldı. Konya Valisi Cüneyit Orhan Toprak ve Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay'ın da katıldığı açılışta Kültür Turizm Bakanlığı Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu, sema gösterisi yaptı. Gösterinin ardından Mevlana'nın mezarı başında dua edildi. Müzeyi ziyarete gelenler Mevlana'ya yeniden kavuşmanın huzuruyla mutlu olduklarını dile getirdi.

'ŞÜKÜR KAVUŞTURANA'

Mevlana'nın 22'nci kuşak torunu Esin Çelebi Bayru, 2,5 ay sonra yeniden Mevlana'nın huzurunda olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, "Koronavirüs sebebiyle 2,5 ay sonra hamdolsun, Rabbime şükür ki türbenin kapıları yeniden açıldı. Biz yaşımız gereği ancak pazar günleri niyaz penceresi tarafından dualarımızı yaptık bütün dünya için, sağlık çalışanları için ve şifa bekleyenler için. Bugün de Rabbim nasip etti içeriye girdik ve duamızı yaptık. Bu süreçte sağlık çalışanlarımız çok büyük rol üstlendi. Hepsinden Allah razı olsun" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

------------------

-Sema gösterisi

-Mevlana Müzesi içerisinden detaylar

-Mevlana'nın 22'nci kuşak torunu Esin Çelebi Bayru röp

-Ziyarete gelen vatandaşlar röp

-Anons

======================

Çocuklar kreşlerine kavuştu

KORONAVİRÜS salgını sürecinde 1 Haziran tarihi itibariyle normalleşme süreci resmen başladı. Tüm Türkiye'de Kovid-19 önlemleri nedeniyle 16 Mart'ta kapanan kreş ve gündüz bakım evleri de bu kapsamda tekrar faaliyete geçti. Çocuklar yaklaşık 3 ay ayrı kaldıkları eğitim yuvalarına büyük mutlulukla geri dönerken, kurumlar ise onların sağlığını korumak için gerekli olan önlemleri büyük bir titizlikle aldı.

Yaklaşık 3 aydır okullarından uzak kalan minik öğrenciler bugün okullarına kavuştu. Sabahın erken saatlerinden itibaren kimi servislerle kimi de anne ya da babasının elinden tutup çok özledikleri okul kapısından giriş yaptı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 1 Haziran'da açılan özel kreş, çocuk kulüpleri ve gündüz bakımevlerinde alınacak tedbirleri belirledi. Bu tedbirler kapsamında temizlik ve hijyen kuralları öne çıksa da artık çocukların oynadıkları oyunlardan beslenme şekillerine kadar okuldaki pek çok kural değişti. Açılış izni verilen özel kreşler, gündüz bakımevleri ve çocuk kulüplerinde, bir grupta en çok 10 çocuk bulunacak. Girişte, ayrılırken ve gün içinde 4 saatte bir çocukların ateşi ölçülecek ve kayıt altına alınacak.

ÇOCUKLARA SOSYAL MESAFE KURALI

İzmir'in Gaziemir ilçesindeki özel bir kreşin kurucu müdürü Şeyma Kılınç da yeni dönem için hazırlık yaptıklarını söyleyerek "Çocuklar gibi biz de okulumuzu çok özlemişiz. 2.5 aydır eğitim veremiyorduk. Onlardan uzak kalmıştık. Şimdi serviste bir koltuk boş, bir koltuk dolu şekilde hizmet veriyoruz. El dezenfektanlarımız var. Çocukları içeri alırken ateşlerini ölçtük, onların notunu aldık, ellerini dezenfekte ettik. Mesafe kurallarına uyarak personelin de ateşi ölçüldü. Yedek kıyafetlerle gelip burada üstlerini değiştirdiler. Çıkarken yine değişecekler. Aileleri bilgilendiriyoruz en ufak bir rahatsızlıklarında çocuklarını okula göndermemelerini istiyoruz. Özellikle ateş varsa grip gibi bulaşıcı hastalık varsa okula gelmesinler" diye konuştu. Çocukları el ele tutuşmamaları konusunda da öğütlediklerini ifade eden Kılınç, şunları söyledi:

"Çocukların gün boyu maskeyle durması çok zor ama elimizden geldiği kadar maskeli kalmalarını sağlıyoruz. Beslenmeleri için gıda mühendisi ile çalışıyoruz. Bağışıklıklarını daha güçlü tutabilecek sebze ve meyvelere ağırlık verdik. Velilerden de kuruyemiş tarzı yiyecekler göndermelerini istiyoruz. Yemek listemizi bu konuyla ilgili daha da güçlendirmemiz gerekiyor. İnşallah sağlıklı günler bizi bekler. Sınıflarımızda mümkün olduğunca cam ve pencere açmaya çalışıyoruz. Havalar ısınsa da klima kullanmıyoruz. Bakanlığın da talimatı bu doğrultuda."

Öğretmen Eda Özbek de çocuklar gibi öğretmenlerin de oldukça heyecanlı olduğunu belirterek "Çok mutluyuz. Okulumuzun ilk gününde tüm heyecanımızla başladık. Çocuklar şuan oyun oynuyor. Oynadığımız oyuncakları akşam tekrar dezenfekte edip ertesi güne hazırlıyoruz" dedi.

VELİLER DE ÇOCUKLAR DA MUTLU

Özellikle çalışan anneler için eğitim yuvalarının güvenilir olması çok büyük önem taşıyor. 4 yaşındaki Feyza'nın annesi Emine Demirhan da okuldan ayrı kaldıkları sürede evde etkinlikler yaptıklarını belirterek sürekli oyunlar oynatmaya çalıştıklarını kaydetti. Demirhan, "Evin içinde bir odadan diğer odaya kızımı oyaladım. Ben çalışıyorum. Bu süreçte dönüşümlü çalıştık. Eşimle birlikte iş düzenimizi ayarlayıp çocukla ilgilendik. Biraz sıkıntı oldu ama idare ettik.

Okulların açılmasına en çok Feyza sevindi. O çok özlemişti. Ben de sevindim. Öğretmenlerimizden memnunuz. Takip ettim okulumuzda hazırlıklar yapıldı. Temizlik yapıldı. Normalde de sınıflar 10 kişiyi geçmiyordu. Gönül rahatlığıyla getirdim" dedi. Feyza Demirhan da "Okulumu özledim. Öğretmenimi özledim. Burada oyun oynuyoruz" dedi. Duru Demir (5) ise şöyle konuştu:

"Okul arkadaşlarımı özledim. Oyuncaklarla oynamayı özledim."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

- Çocukların servisten inmesinden görüntü

- Kapıda ateşlerinin ölçülmesi ve ellerini dezenfekte etmelerinden görüntü,

- Sınıfta öğretmenlerinin öğrencilerle konuşmasından görüntü

- Bahçedeki oyun parkında oynayan çocuklardan görüntü

- Şeyma Kılınç ile röp.

- Öğretmen Eda Özbek ile röp.

- Veli ve çocuklarla röp.

=======================

Mersin sahillerinde temizliğe "caretta caretta" hassasiyeti

DÜNYADA koruma altında, nesli tükenmekte olan caretta carettaların en önemli üreme alanlarından biri olan Mersin'in sahil bandında bulunan hassas noktalara dokunmadan düzenleme çalışmaları sürüyor.

Mersin Büyükşehir Belediyesi Yol Yapım Bakım ve Onarım Dairesi Başkanlığı'na bağlı ekipler, kentin doğal güzelliğiyle hayran bırakan kıyı şeridinde yürüttüğü temizlik ve düzenleme çalışmalarına hız verdi. Ekipler, özellikle kış aylarında yaşanan deniz kabarması ve dere taşkınlarıyla kıyıda biriken çeşitli atıkları kepçe makinası ile temizliyor. Ekipler ardından greyder ile tesviye çalışması gerçekleştiriyor. Büyükşehir ekipleri, nesli tükenmekte olan caretta carettaların dünyada en önemli üreme alanlarından biri olan Mersin'in sahil bandında bulunan noktalara dokunmadan düzenleme çalışmaları yürütüyor. Yumurtalar ve yeni dünyaya gelen yavrular, doğada yaşayan canlılara yem olma tehlikesiyle karşı karşıya geliyor. Ekipler, denize kavuşana kadar pek çok tehlikeyle karşılaşan yavrulara bir de insan faktörü ile engel olmamak için bu alanları koruma altına alarak, temizlik ve düzenleme çalışmalarının dışında bırakıyor.

Mezitli ile Silifke arası sahil bandında devam eden temizlik ve düzenleme çalışmaları ile yaz aylarında yoğun olarak kullanılan plajlar, aralarında taş, sazlık ve odun parçalarının bulunduğu atıklardan temizleniyor. Yağışlar sonucunda bölgede bulunan dereden gelen sazlık, kamış, odun parçaları, plastik atıklarını da kepçe yardımıyla temizleyen ekipler, ardından greyder ile tesviye işlemi gerçekleştiriyor. İzmarit ve taş toplama makinesi ile ince temizliği yapılan sahil, Mersinliler için cıvıl cıvıl bir görünüme kavuşturuluyor.

SAHİLDE DETAYLI TEMİZLİK

Büyükşehir Belediyesi Erdemli Koordinatörü Vedat Uzunbağ, belediye olarak bu yıl, önceki yıllara kıyasla sahil şeridinde detaylı bir temizlik çalışması başlattığını belirterek, "Denize doğru yürürken vatandaşlarımızın ayağına taş, diken, çalı temas etmemesi için özel bir çalışma yapıyoruz. Mezitli ve Silifke arasındaki bütün sahil bandımızın temizliği için bir kampanya başlattık. Çalışmalarımız bayram tatili süresince de sokağa çıkma yasaklarının olduğu sürede de devam etti. Hala da devam ediyor. Bütün sahili pırıl pırıl yapıncaya kadar sahildeyiz, sahadayız" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------------------------

-Sahilde çalışan iş makinesinin görüntüsü

-İş makinesi kumsalı düzeltirken

-İş makinesi sahildeki çöpleri toplarken

-Kaplumbağa yuvasını gösteren tabela

-Büyükşehir Belediyesi Erdemli Koordinatörü Vedat Uzunbağ'ın konuşması

-Vatandaşların konuşması

***ARŞİV***

-Kaplumbağa yuvalarının görüntüsü

-Kaplumbağanın yumurtlaması

-Kaplumbağanın yumurtaların üstünü kapatması

-Kaplumbağanın denize ulaşması

-Yavrunun toprak altından çıkması ve denize ulaşmaya çalışması

=======================

İşbaşı yapan kebapçılardan davulu zurnalı kutlama

KEBABIN başkenti Adana'da, yaklaşık 3 aydır kapalı olan restoranların ilk iş gününde, işletme sahipleri davullu zurnalı kutlama yapıp, kurban kesti.

Yeni tip koronavirüs salgınında vakaların azalması üzerine restoranlar yaklaşık 3 aylık aradan sonra bugün ilk kez masa ve sandalyeleriyle hizmet vermeye başladı. Tüm Restoran ve Turizmciler Derneği (TÜRES) üyesi restoran sahipleri, Turgut Özal Bulvarı'ndaki bir kebapçıda buluşarak, davullu zurnalı kutlama yaptı. Açılışın bereketli olmasını isteyen TÜRES üyeleri, kurban kesip dualar ederek, işbaşı yaptı. Açılışın ilk kebaplarını da yine TÜRES üyeleri yedi.

KURALLARI DAHA SIKI TUTUYORUZ

TÜRES Adana Şube Başkanı Bilal Serttaş, masalar arası sosyal mesafe kuralına uyduklarını ve restorana girenlerin ateşlerini ölçtüklerini belirterek, "Yaklaşık 3 aydır kepenk kapatan esnaf arkadaşlarımıza moral vermek ve işlerimizin berketli olması için böyle bir program yaptık. Salgını önlemek için restorandaki temizlik çalışmalarımızı 2-3 kat artırdık. Daha önce de bu kurallara dikkat ediyorduk ancak artık daha sıkı tutuyoruz. Tüm bu kuralları da üye iş yerlerimize önerdik" dedi.

Görüntü Dökümü

-----------------------

- Restoranda masa mesafelerinin ayarlanması

- Masaların arasının ölçülmesi

- Kurbanlık koyunun görüntüsü

- Davul zurna çalınması

- Restorana girenlerin ateşlerinin ölçülmesi

- Biral Serttaş ile röportaj

- Et ve ciğerlerin pişirilmesi

========================

Ormanda bulunan yavru karaca ile puhu kuşu korumaya alındı

TEKİRDAĞ'ın Saray ilçesinde ormanlık alanda vatandaşların bulduğu her ikisi de yavru olan karaca ile puhu kuşu, korumaya alındı.

Saray'da ormanlık alanda vatandaşlar farklı zamanlarda bir yavru karaca ile puhu kuşu buldu. İhbar üzerine bölgeye giden Tekirdağ Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) İl Şube Müdürlüğü ekipleri, yavru hayvanları aldı. İlk müdahaleleri Tekirdağ'da yapılan yaralı hayvanlar, İstanbul Polonezköy Yaban Hayvanı Üretim Şefliği'ne teslim edildi.

Yavru hayvanların kendi başlarına yaşayabilecek erişkinliğe ulaşmalarının ardından yeniden doğaya salınacağı belirtildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-Yavru puhunun kafeste beslenmesi

-Beslenmeden detaylar

======================

Kaynakçının "Maşuk" ismini verdiği kargası ile dostluğu şaşırtıyor

Bursa'nın İnegöl ilçesinde, kaynakçılık yapan Recep Evren'in (60), tarlada yaralı halde bulduktan sonra iş yerinde beslediği karga ile dostluğu, görenleri şaşırtıyor.

İnegöl ilçesindeki Cerrah Mahallesi'nde kaynakçılık yapan Recep Evren, bir süre önce tarlasında ağaçtan düşmüş yavru kargayı gördü. Köpeklerin saldırısına uğrayan ve uçmakta zorlanan kargayı iş yerine götüren Evren, burada besleyerek, sağlığına kavuşmasını sağladı. Evren'in ilgisini gören karga iş yerinden ayrılmazken, Evren ise kendisini bırakmayan kargaya "Maşuk" ismini verdi.

Yaşananları anlatan Recep Evren, "Ben aynı zamanda çiftçilik de yapıyorum. Tarlama gitmiştim. Baktım köpekler kargayı yiyecek kurtardım onu. İş yerimde duruyor. Salıyorum gitmiyor. Elimle besliyorum. Beni sevdi, omzumdan ayrılmıyor, muhabbet kuşu gibi. Çocuğum gibi bakıyorum" dedi. Müşteri Hasan Ayar ise çok şaşırdığını belirterek, "Hayvan sevgisini gördüm. Karga yavrusunu besleyip evcilleştirmiş. Çok güzelö ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-Karga ile işyeri sahibinin dostlu

-Omzunda görüntüsü

-Beslerken görüntüsü

-Açıklamalar

-Detaylar

====================

'Gök taşını izlerken gözümden rahatsızlandım'

KARS'ın Arpaçay ilçesine bağlı Tomarlı köyünde yaşayan İrfan Oruç, geçen günlerde gökyüzünde oluşan ve gök taşı düşmesi olduğu iddia edilen ışığı izlerken gözlerinden rahatsızlandığını söyledi. Hastaneye götürülen Oruç, kullandığı damla sonrası gözlerindeki rahatsızlığın geçtiğini belirtti.

Türkiye'de, geçen çarşamba saat 20.30 sıralarında göktaşı düşmesi olduğu ileri sürülen olay yaşandı. Gökyüzünde beliren ışık Ağrı, Erzincan, Erzurum, Kars, Van, Trabzon ve Artvin dahil bazı kentlerde izlendi. Kentlerde vatandaşlar bu anı cep telefonları ya da kameralarıyla görüntülerken, düşme anını Arpaçay ilçesine bağlı Tomarlı köyündeki evinin bahçesinde ailesiyle çay içerken izleyen İrfan Oruç, bir süre sonra rahatsızlandı. Işığı izlerken gözlerinde şiddetli bir ağrı oluşan Oruç, kolları ve yüzünde sızı hissetti. Çocuklarıyla birlikte yere kapanan Oruç, gözlerindeki rahatsızlığın artması üzerine yardım istedikler jandarma tarafından Arpaçay Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Buradan Kars Harakani Devlet Hastanesi'ne sevkedilen Oruç'un gözleri serumla yıkandı. Göz doktoru tarafından damla verilen Oruç, evine gönderildi.

'YANACAĞIZ DİYE YERE KAPANDIK'

Kullandıkları ilaçlar sonrası gözlerindeki ağrı ve batmanın gittiğini ifade eden eden 2 çocuk babası İrfan Oruç, evlerinin bahçesinde otururken yaşananları çıplak gözle izlediğini söyledi. Kendisinin aya baktığı sorada patlamanın yaşandığını ailesinin bunu o anda görmediğini anlatan Oruç, "O sırada gözlerim bu alev topuna kilitlendi ve çocuklara da bir şey diyemedim, adeta donup kaldım, dilim tutuldu. O sırada bu indikçe büyüdü, indikçe büyüdü, bayağı büyüdü. Yaklaşık 10 saniye sonra bir alev topu sanki bizim bu kapının önünü sardı. Yanacağız diye yüz üstü yere kapandık. Sonra ışık sönünce kalktık ve baktım ki kollarım uyuşmuş. Elektrik çarpar gibi kollarımda ve ensemde uyuşmalar oldu. Kararmaya başlayan gözlerimde iğnelenmeler oldu. Nasıl kaynağa bakarsın gözlerin sızlar ya aynen öyle oldu. Gözlerim batmaya başlayınca eve gidip yüzümü, gözlerimi yıkadım. Ağrısı sızısı geçer dedim ama geçmedi. Ben bağırmaya başlayınca çocuklarda korktular. Saat 01.00'e doğru ağrılarım artınca 155'i aradım. Polisler de beni jandarmaya yönlendirdi. Yaklaşık 20 dakika sonra eve gelen jandarma ellerinde fenerle çevreyi gezdiler ama bir şey bulmayınca beni alıp Arpaçay Devlet Hastanesi'ne götürdüler. Burada sağlıkçılar gözlerimi serumla yıkadılar. Nöbetçi doktor Kars Harakani Hastanesi'ne sevkimi yaptı. Ambulansla götürüldüğüm hastanede yine gözlerimi serumla yıkayıp kontrol ettiler. Sabah saat: 08.00 sularında göz doktoru geldi ve gözümü muayene etti. Gözlerimi ve damarlarını aletlerle incelediler. Göz doktoru bana bir damla verdi ve bu damlayı kullanmamı, sıkıntının devam etmesi durumunda hastaneye tekrar gitmemi istedi. İlaçları kullandıktan sonra gözlerim normale döndü. Şu an damlayı halen kullanıyorum" diye konuştu.

'KÖPEKLER DE SAKLANDI'

Alev topunun ışığının fazlalığından gözlerinin kapandığını belirten Oruç, şunları söyledi:

"Ben böyle bir şeyi ömrümde görmemiştim. Yani güneş yere inse insanı o kadar etkilerdi. Kulaklarımda sızı oldu, yüzüm ateşlendi. O anda yüz üstü yere kapanmasaydık belki de bizi çok olumsuz etkilerdi. Gözü kapatacak kadar bir ışıktı. O kadar tesirli bir ışık oldu ki gözünüzü yeniden açıp bakmanız mümkün değildi. Şu anda burası gündüz ışığı ve hava güneşli ya bunun iki katı aydınlık vardı. "Yandık" diye yere kapanınca bir daha bakamadım zaten. Işık topu ardında da uçağın bıraktığı bir sis gibi iz bırakmıştı. Şu anda gündüz vakti güneş gözüne nasıl yansıyorsa o bundan daha tesirliydi. O sırada kalp rahatsızlığı olan biri olsaydı ölürdü. Gecenin karanlığında o ateş topunun üzerinde dolanması bir de patlaması enteresan bir şeydi. O sırada havlayan köpekler bile korkudan köşelere saklandılar."

İrfan Oruç'un kızı Merve (10) de o gece çok korktuklarını, kolları ve boynunda ağrılar olduğunu belirterek, babasının yaşadıkları karşısında çok üzüldüklerini ve bir süre panik yaşadıklarını aktardı.

AĞRI, YANMA, KIZARIKLIK ŞİKAYETİYLE GELDİ

Harakani Hastanesi göz doktoru Remzi Mehmet Sezgin, daha önce acilde göz yıkama tedavisi uygulanan hastanın kendilerine ağrı, yanma ve kızarıklık şikayetiyle geldiğini söyledi. Muayenesinde kızarıklık tespit ettikleri hastanın korneasında hasar olmadığını belirten Dr. Sezgin, "Parlak ışığa maruz kalmalarda korneada hasar görülmektedtir. En sık kayak yapanlarda ve kaynak yapanlarda görülür. Hasta çok parlak biri ışığa maruz kaldığını ifade etti ancak korneasında her hangi bir bulgu yoktu. Ama polikiliniğe geç başvurduği için bulguları düzelmiş olabilir. Eğer yüksek miktarda ultraviyole ışığa maruz kaldıysa buna bağlı olarak şikayetleri meydana gelmiş olabilir. Hastanın tedavisi düzenlenerek evine gönderildi. Genel durumu iyi antibiyotik ve enfeksiyona karşı suni gözyaşı damlası reçete edildi" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-İrfan Oruç'un kızı Merve'yle evin önünde oturması ve olayı anlatması

-İrfan Oruç'un konuşması

-Evin önünde oturması

-Evin çevresi ve güneş detayları

-Gözlerinden ve yüzünden detaylar

-Gözlerine damla sıkılması

-Kızı Merve'nin konuşması

-Dr. Remzi Mehmet Sezgin ile röp.

Haber Kodu : 200601044

======================

Roma zenginlerinin anıt mezarları zamana direniyor

MERSİN'de Kilikya antik coğrafyasında bulunan Roma zenginlerinin anıt mezarları zamana direnirken, bazıları yıkılmakla karşı karşıya kaldı. Uzmanlar, M.S. 2'nci yüzyıldan günümüze gelen bu yapıların korunarak restorasyonunun bir an önce yapılması gerektiğini söyledi.

Anadolu'nun güneyinde bulunan Alanya Burnu'ndan Suriye'ye kadar uzanan antik bölge olarak bilinen Kilikya'nın Mersin sınırları içindeki alanda Roma zenginlerinin anıt mezarları, zamana meydan okuyor. Silifke ve Erdemli ilçesindeki bölgede bulunan M.S. 2'nci yüzyıldan günümüze kadar gelen Roman zenginlerinin anıt mezarları, zamana karşı direnirken, günümüzde görkemli yapıları ile dikkat çekiyor.

ROMA'NIN ZENGİNLİĞİ MERSİN'E YANSIDI

Kentin arkeolojik yapısı ile Türkiye'nin en zengin bölgesi olduğunu belirten Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Durukan, şöyle konuştu:

"M.S. 2'nci yüzyılda bir tapınak mezarının önündeyiz. Bölgenin zenginlerinden birisinin kendisi ve ailesi için yaptırmış olduğu bir anıt mezar. Etrafta başka mezarlar da var. Burası bir çeşit mezarlıktır. Bu kadar güzel korunmuş, bu kadar yoğun tapınak formu mezar, Anadolu'nun çok fazla yerde bulunmuyor. Kilikya bölgesinin bu kesiminde Demircili'de, Canbazlı'da, Elaiussa Sebaste de, Olba'da bunların yaklaşık 40 civarına örneğini biliyoruz. Bunlar M.S. 2'nci yüzyılda birinci yarısında M.S. 3'ncü yüzyılın ilk yarısına kadar olan bir zaman diliminde inşa edilmiş anıt mezarlardır. Bu mezarları prestij yapıları, zenginlik göstergesidir. Bölgede belli dönemlerde, evrelerde ciddi bir zenginlik süreci yaşanmıştır. Roma İmparatorluğunun M.S. 2'nci yüzyılda yaşamış olduğu zenginlik evresi Kilikya bölgesine de yansımıştır diyebiliriz. Aynı şey M.S. 5'nci yüzyıl için de geçerlidir. Ticaretin son derece yoğun olduğu, savaşların olmadığı dönemlerde bu tip yapılar inşa ediliyor, prestij yapıları olarak veya zenginlerin kendilerini göstermek için inşa ettirmiş olduğu yapılar olarak tanımlayabiliriz."

'RESTORASYON ŞART'

Yapıların geleceğe taşınması ve korunması için mutlaka iyi bir restorasyonun yapılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Durukan, şöyle devam etti:

"Bunlar son derece iyi olarak korunmuş yapılar olarak görünse de detaylarına baktığınızda tapınak mezarlarında ciddi ayrılmalar olduğunu, bunların restorasyona ihtiyacının olduğunu hemen anlayabilirsiniz. Küçük bir sarsıntı sırasında bu yapıları kaybedebiliriz. Yarıklar artık rahatlıkla bir insan elinin girebileceği kadar genişlemiş vaziyette, yapı ortasından ikiye ayrılıyor gibi duruyor. Dolayısıyla bu yapının acil müdahaleye ihtiyacı var. Benzeri yapılar bu bölgenin turizm alt yapısını oluşturan arkeolojik malzemeler olarak tanımlayabiliriz. Burada harika fotoğraflar çekmek mümkün. Dolayısıyla ilgisi olanların Mersin'e geldikleri zaman bu bölgeye mutlaka uğramalarını tavsiye ediyorum."

Görüntü Dökümü

-----------------------

-Mezarların drone ile çekilen görüntüsü

- Prof. Dr. Murat Durukan, anıt mezarın fotoğrafını çekerken

- Prof. Dr. Murat Durukan, anıt mezar çevresinde incelemeler yaparken

- Anıt mezarın görüntüsü

- Anıt mezarın içinden görüntü

- Anıt mezarın duvarlarında oluşan çatlaklardan genel ve detay görüntü

- Prof. Dr. Murat Durukan ile röp

- Anıt mezar görüntüsü

- Anıt mezarın içinden genel ve detay görüntüler

Haber Kodu : 200601061

=======================

Güneydoğu'da herkesi "düğün" heyecanı sardı

GÜNEYDOĞU Anadolu Bölgesinde insanlar, koronavirüs salgını nedeniyle zorunlu olarak iptal edilen düğünlerin normalleşme ile birlikte yeniden yapılmasını heyecanla bekliyor. Birçok çift yarım kalan düğün hayallerinin gerçekleşmesi için düğünlerin yapılacağı tarihin açıklanmasını merakla beklerken, düğün salonlarında da koronavirüse karşı önlemler alınıyor. Düğün salonları maske, dezenfektan ve halay çubukları ile davetlilerini ağırlamayı beklerken, yeni süreçte takı takma merasiminde ise değişikliğe gidilecek. Düğün salonları bundan sonra davetlilere girişte zarf verecek ve takılarını isimlerini yazarak takı kutusuna atmasını sağlayarak, gelin ve damat ile temas etmelerini önleyecek.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de etkili olan koronavirüs salgını nedeniyle toplu etkinliklerin iptal edilmesiyle, evlilik hayali kuran çiftler de düğünlerini yapamadı. En mutlu günlerinde yakınları ve sevdikleriyle bir arada olarak dünya evine girmek isteyen çiftlerin düğünlerini ne zaman yapabileceklerine ilişkin tarih açıklanmazken, normalleşme planı ile çeşitli alanlardaki kısıtlamaların kaldırılması evlenmek isteyenleri de umutlandırdı. Normalleşme sürecinde düğünlerin yapılabileceği tarihin açıklanmasını bekleyen çiftler, hazırlıklarına başlarken yeni dönemde düğünlerin nasıl yapılacağı sorusunun da yanıtını arıyor.

DÜĞÜN SALONLARINA REZARVASYON BAŞVURULARI

Normalleşme planının devreye girmesinin ardından birçok çift, düğünlerini yapabilmek için düğün salonlarına başvuruda bulunmaya başladı. Salonların ne zaman açılacağı henüz netlik kazanmazken, düğün salonlarına gelenler ise açılış tarihine göre rezervasyonlarının yapılmasını istiyor. Başvuruları alan ve tarihin biran önce belirlenmesini bekleyen salon işletmecileri de kendi önlemlerini almaya başladı. Düğün salonlarını dezenfekte eden işletmeciler, kapasitelerini de yüzde 25'e göre yeniden düzenledi.

GELİN VE DAMAT İZOLE EDİLECEK

Salonlardaki masaların yarısını, kalan masalardaki sandalyelerin de yarısını depoya kaldırarak kapasitelerini yüzde 25'e göre düzenleyen işletmeciler, hazırlıklarını tamamladıklarını ve düğünlerin yapılacağı tarihi beklediklerini ifade etti. Gaziantep'teki düğün salonu işletmecilerinden Sait Karaşahin, salonlarını günlük olarak dezenfekte ettiklerini söyledi. Henüz ellerine genelge ulaşmadığını ancak kendilerinin şu anda yüzde 25 kapasite ile hizmet verecek şekilde düzenlemeye gittiklerini anlatan Karaşahin, yeni süreçte düğünlerde kişisel teması önlemeye yönelik tedbirler aldıklarını ifade etti. Karaşahin, düğünde gelin ve damadı davetlilerden izole edeceklerini söyledi. Salonda gelin ve damat için ayrılan bölümü, şeritle kapatarak davetlilerle temasını önleyeceklerini anlatan Karaşahin, "Geleneklerimizde herkes gelin ve damadı kutlamak ister, onlarla birlikte halay çekmek ister. Biz de davetliler ile çiftlerimizin temasını gelin ve damadın bulunduğu bölümü izole ederek önleyeceğiz" dedi.

HALAY ÇUBUKLARI HAZIRLANDI

Düğünlere gelecek davetlilerin salona girişte ilk olarak ateşinin ölçüleceğini, ardından maske dağıtılarak ellerinin dezenfekte edileceğini belirten Sait Karaşahin, "Davetlilerimiz masalarda sosyal mesafe kuralına uygun olarak oturacak. Masaların da birbirine uzaklığı yine sosyal mesafeye göre ayarlandı. Böylece hem masalar arası hem de aynı masadaki kişilerin temasını en aza indiriyoruz. Salonda da görevlilerimiz davetlileri sosyal mesafeye dikkat etmeleri için sürekli uyaracak. Düğünlerin olmazsa olmazı halaya da çözümümüzü bulduk. Hazırlattığımız 1,5 metre uzunluğunda tek kullanımlık veya dezenfekte edilebilir çubuklarımız ile davetlilere sosyal mesafeye uygun halay çekme imkanı tanıyacağız. Davetlilerimiz düğünlerde çubuklar ile birbirine temas etmeden halay çekebilecek. Her halayın ardından da çubukları tek kullanımlık ise imha edeceğiz, değilse anında dezenfekte edeceğiz" diye konuştu.

TAKIYI GÖĞSÜNE TAKMAYIP, ZARFLA KUTUYA ATACAKLAR

Sait Karaşahin, yeni süreçte takı merasiminin de olmayacağını söyledi. Geçmişte düğünlerde davetlilerin yanlarında getirdikleri takıları gelin veya damadın göğsüne taktığını ve sarılarak kutladığını hatırlatan Karaşahin, salgın nedeniyle bundan sonraki süreçte bunun mümkün olmayacağını ifade etti. Kendilerinin de bu noktada çözüm ürettiklerini kaydeden Karaşahin, "Biz davetliler ile çiftlerin temasını önlemek adına girişte maske ile birlikte birer de zarf vereceğiz. Düğün sonunda davetliler takılarını isimlerini yazacaklarını zarfa koyacak ve ardından gelin ve damadın bulunduğu noktadaki kutuya atacaklar. Böylece hem takısını takmış olacak hem de sosyal mesafeye uygun noktadaki takı kutusunun olduğu bölgeden gelin ve damadı tebrik etmiş olacak."

KIYAFET VE AKSESUAR ESNAFI DA DÜĞÜNLERİ BEKLİYOR

Gaziantep'te aksesuar ile kıyafet satışı yapan esnaf da düğünlerin başlamasını bekliyor. Mart ayından bu yana salgın nedeniyle düğünlerin ertelendiğini anlatan esnaflar, biran önce düğün sezonunun açılmasını istiyor. Tarihlerin açıklanmaması nedeniyle satışların durgun olduğunu belirten esnaflardan Yunus Emre Akbulut, "Düğün sezonu kapandığından bu yana işlerimiz çok düştü. Yeniden düğünler ile ilgili tarih belirlenirse işlerimiz açılır. İnşallah biran önce hayat normale döner, çiftlerimiz birbirine kavuşur biz de onların en mutlu günlerini güzelleştiririz" dedi.

Abiye kıyafeti satan Gökhan Arsoy da koronavirüs salgını nedeniyle ara verilen düğünlerin başlamasını herkesin dört gözle beklediğini dile getirerek, "Yaz sezonu düğün sezonu olduğu için bölgemiz çok hareketli geçerdi. Şimdi yeni tarih belirlenmesi ile o eski canlı ve mutlu günleri yeniden yaşamayı arzuluyoruz" dedi.

ŞANLIURFA'DA RENGARENK DÜĞÜNLERE ÖZLEM

Güneydoğu'nun önemli kentlerinden olan ve renkli kıyafetlerin giyildiği düğünleri ile dikkat çeken Şanlıurfa'da da herkes eski günlerin özlemini duyuyor. Normalleşme planı ile salonların açıklanmasını bekleyen abiye kıyafeti satıcıları, rengarenk elbiseler ile mutlu düğünler yapılmasını arzuluyor. Nisan ile Ekim aylarının düğün sezonu olduğunu anlatan esnaflardan Ahmet Kaynak, "Şanlıurfa'da düğünler oldukça renkli oluyor. Bunun nedeni hem insanların mutluluğuna ortak olması hem de giyilen kıyafetlerdir. Biz her renkten abiye kıyafetler yapıyoruz ve herkes zevkine göre alıyor. Bu kıyafetleri giyen davetliler de düğünlerde renk cümbüşü oluşturarak ortaya unutulmaz bir tablo çıkarıyor. Şimdi işte o eski günlere dönmeyi bekliyoruz" diye konuştu.

1 Haziran'da başlayan normalleşme planının ardından özellikle kadınların elbise siparişi vermeye başladığını bazılarının da terzilerde özel dikim yaptırdığını anlatan esnaflardan Hüseyin Korkmaz, "Urfa'nın yöresel kıyafetleri bölge kadınları için vazgeçilmezdir. Düğünlerde de en çok tercih edilen yöresel kıyafet oluyor. Düğünler başlayınca çok ciddi yoğunluk yaşayacağız" şeklinde konuştu.

ÇİFTLER BİRAN ÖNCE TARİHİN AÇIKLANMASINI İSTİYOR

Hayalleri yarım kalan çiftler de biran önce düğünlerin yapılacağı tarihin açıklanmasını istiyor. En mutlu günlerini sevdikleriyle paylaşmak için düğün yapmayı isteyen çiftler, "İsteğimiz biran önce tarihin ve uyulacak kuralların belirlenmesi. Hayatı birbirimizle paylaşırken, sevdiklerimizin yanında olmasını istiyoruz" dedi.

Şanlıurfa'da nikah kıyan ve düğün yapamayan genç bir çift ise gelinlik ve damatlık ile fotoğraf çektirdi. Düğün yapamadıklarını ancak fotoğraf çektirerek mutlu olduklarını anlatan damat İbrahim Tüten, "Salgın nedeniyle düğün yapamadık. Nikah kıydık ve fotoğraf çekimine çıktık. Hakkımızda böylesi hayırlıymış. İnşallah süreç normale döner ve herkes düğününü yapabilir. İçimiz buruk oldu ancak sağlık her şeyden daha önemlidir" şeklinde konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

---------------------------------

GAZİANTEP

-Düğün Salonu

-Salondaki hazırlıklar

-Çubuklar ile halay çekilmesi

-Davetlilere verilecek zarf, maskeler

-Takı kutusu ve zarf atılması

-Düğün salonu işletmecisi ile röp.

-Düğün malzemeleri satan iş yerleri

-Düğünde kullanılan eşyalar

-Giysiler

-Esnaflar ile röp.

ŞANLIURFA

-Çarşıda gezen vatandaşlar

-Yöresel kıyafetlere bakan kadınlar

-Yöresel kıyafetler

-Balıklıgöle gelen gelin damat

-Esnaflar ile röp.

-Genel ve detay görüntüler

Haber Kodu : 200601037

=========================

Katil arılar Zonguldak'ta görüldü

KESTANE ve arı üreticileri arasında "katil arı" olarak adlandırılan gal arısının bu yıl Düzce'den sonra 20 bal ormanı bulunan Zonguldak'ta da görülmesi, üreticileri endişelendirdi. Zonguldak İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Abdurrahman Canlı, kestane ağaçlarının çiçek açmasını engelleyen ve kurumasına neden olan gal arısına karşı acil önlem alınmasını istedi.

Ana vatanı Çin olan gal arısı, Türkiye'de ilk olarak 2014 yılında Yalova, Bursa'da görüldü. Bu yıl ise geçen günlerde Düzce'de görülen gal arısı, şimdi de Zonguldak ormanlarında görüldü. Kestane ağaçlarının tomurcuklarına yumurta bırakarak çiçek açmasını engelleyen gal arısı, zamanla ağaçları tamamen kurutmasıyla biliniyor. Zonguldak'ın Kilimli ilçesine bağlı Göbü köyünde, geçimini kestane ve bal üretimiyle sağlayanları, gal arısı korkusu sardı. Ormanda ki kestane ağaçlarında tespit edilen kurumalar nedeniyle bu yıl yeterli verim alamayacaklarını düşünen üreticiler, yetkililerden destek istedi. Düzce'den sonra Zonguldak'ta da görülen gal arısına karşı önlem alınmaması durumunda, birçok ilde ki üreticilerin gal arısından etkileneceği ifade edildi. Köylüler, Gal arısının üremesini engelleyen yırtıcı böcek olan Torymus sinensis'ın bölgeye salınımı yapılarak mücadele edilmesini istedi.

Zonguldak İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Abdurrahman Canlı, gal arısına karşı önlem alınmaması durumunda kestane ağaçlarının kuruma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve bir daha verim alamayabileceklerini söyledi. Bölgede birçok kişinin kestane ve bal üretimiyle geçimini sağladığını belirten Canlı, "Kestane gal arısı dedikleri bir zararlı. Bu yıl ilk defa Zonguldak'ın Kilimli ilçesine bağlı Göbü köyünde tanık olduk. Arkadaşlarımızın duyarlılığı sayesinde fark ettik. Bu zararlıya karşı dünyada ne düşünülüyor, devletimizin, Tarım Orman Bakanlığı'nın bilgisi var. Ama ne bu zararlıyla ilgili ne düşünüldüğünü bilmiyoruz. Hemen bir girişimde bulunacağız" dedi.

'KESTANE AĞAÇLARINI ÖLDÜRÜYOR"

Gal arısının Zonguldak'ın diğer ilçelerinde olup olmadığını almamak için çalışma yapacaklarını ifade eden Canlı, şöyle dedi:

"Elimizdeki bilgilerle gerekli mercilere başvurup takip edeceğiz. Bu mesele arıcılık, Zonguldak acısından koronavirüs salgını kadar etkili. Çünkü virüs ile ilgili ne yapılacağı biliniyor. Şu anda gal arısı zararlısıyla ilgili hiçbir şey yok. Ağaçların üzerinde bu zararlıları gördük ve elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz. Gal arısı kestane ağaçlarını öldürüyor. Kestane ağaçlarının yeniden büyümesi, filiz vermesi ve çiçek açması mümkün değil. Burada yaşayan insanların geçim kaynağı kestane. İnsanların geçim kaynağının büyük bir bölümünü kestane balından karşılanıyor. Çok büyük bir vahim bir olayla karşı karşıyayız ve tüm yetkililerin desteğini bekliyoruz."

'DESTEK BEKLİYORUZ"

Göbü köyünde kestane balı üreticiliği yapan Ziraat Teknisyeni İsmail Aydın ise gal arısının verdiği zarar nedeniyle bu yıl ki kestane ve bal üretiminde düşüş beklediklerini söyledi. Endişe altında olduklarını ifade eden Aydın, "Kestane toplayarak geçinen ve arıcılık yapıp bal üretenler adında büyük kaybımız var. Devlet tarafından yapılacak çalışmayla bu soruna çözüm bulunması lazım. Yetkililere haber verdik. Geldiler baktılar. Bekliyoruz şu an elimizden gelen bir şey yok. Burada arıların kestaneden başka bal yapma imkanı yok. Başka çiçekli yerimiz yok. Burada insanlar bundan gelir kaynağı yaratıyor. Topyekun çok büyük zararımız var" diye konuştu.

ORMAN BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN AÇIKLAMA

Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı açıklamada, kestane ağaçlarının tomurcuklarına yerleşerek, çiçek açmasını engelleyen, kestane üreticileri arasında "katıl arı" olarak adlandırılan gal arısının 20 Mayıs'ta Kilimli ilçesinde tespit edildiği belirtildi. Gal arısının Zonguldak'ta ilk defa görüldüğü ifade edilen açıklamada, "Bölge müdürlüğü olarak tüm ormanlarımızı tarayarak bu zararlının yayılış alanlarını araştırıyor ve ilgili Tarım ve Orman İl Müdürlükleri ile dayanışma halinde mücadele sürecini belirliyoruz. Kestane gal arısına karşı yırtıcı böcek olan Torymus sinensis'ı kendi laboratuvarımızda üretebilmek için, ilgili teknik elemanların Bursa Orman Bölge Müdürlüğü'ne bağlı bulunan laboratuvarda yapılan çalışmaları yerinde inceleme ve akabinde Zonguldak Gökçebey de bulunan Orman Zararlılarıyla Mücadele Teşhis ve Tanı Laboratuvarı'nda üretim gerçekleştirilmesi amacıyla görevlendirilecektir. Takiben zararlı ve yırtıcı böceklerin biyolojik yaşam seyirlerine göre üretim işlemlerine başlanacaktır" denildi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

-Ormandaki kestane ağaçları

-Çiçeklerin gösterilmesi

-Arı kovanları

-İsmail Aydın ile röp.

-Abdullah Canlı ile röp.

-Drone ile orman görüntüsü

Haber Kodu : 200601040

========================

Kızını görebilmek için Sakarya'dan Çanakkale'ye bisikletle gitti

SAKARYA'nın Serdivan ilçesinde yaşayan Mustafa Akçay (45), şehirler arası seyahat kısıtlaması nedeniyle otobüsle seyahat izni alamayınca, kızını görmek için Sakarya'dan Çanakkale'ye bisikletle gitti.

Sakarya Adliyesi'nde uzlaştırıcı olarak görev yapan Mustafa Akçay, annesiyle birlikte Çanakkale'de yaşayan 14 yaşındaki kızı Hale Akçay'ı görmek için Ramazan Bayramı'ndan 2 gün önce yola çıkmak istedi, ancak yolculuk için seyahat izni alamadı. Bunun üzerine bisikletle yola çıkan Mustafa Akçay, kontrol noktalarında imza karşılığı geçişine izin verildiğini belirterek, yaklaşık 2 gün süren yolculuk sonrasında Çanakkale'ye ulaştı. Bayramı kızıyla birlikte geçiren Mustafa Akçay, mesleki eğitim için yurtdışına çıkacak olması nedeniyle izin alarak Sakarya'ya otobüsle geri döndü.

14 yaşındaki kızının yanına gidebilmek için Sakarya'dan Çanakkale'ye bisiklet kullanan Mustafa Akçay, "Kızım annesiyle Çanakkale'de yaşıyor ve orada eğitim görüyor. Ramazan Bayramı'ndan 2 gün önce izin alamayınca bisikletle yola çıkmaya karar verdim. İlk molamı Karamürsel'de verdim. Daha sonra buradan tekrar yola çıkarak Mudanya üzerinden Bandırma ilçesine oradan da Çanakkale'ye geçtim. Günde ortalama 12 saat sürdüm. 2 gece konaklayarak Çanakkale sınırlarına ulaştım" dedi.

Arkadaşlarının kendisinin başarabileceğine inanmamasına rağmen yolculuktan vazgeçmediğini ifade eden Mustafa Akçay, "Yoldayken gelen telefonlarda arkadaşlarım bu yolculuğun kaçıklık olduğunu, anormal olduğunu belirtti. Bunu başaracağıma inanmayanlar oldu. Hatta annem geri dönmem için mesaj attı ama ben dönmedim ve kızıma gittim. Kızım 14 yaşında, ortaokul son sınıfa gidiyor. Hem bayramda yanında oldum, hem de sınavlar öncesinde kızımı ders çalıştırdım. Araçla gidemeyince bu yolu seçtim. Atalarımız at sırtında Viyana'ya kadar gitmiş, bizde buradan Çanakkale'ye kadar bisikletle gittik. Profesyonel değilim ama bisiklet kullanıyorum. Her gün en az 1 saat kadar bisiklet kullanıyorum" diye konuştu.

Çanakkale'den dönmeden önce izin aldığını, test yaptırdığını ve Sakarya'ya otobüsle döndüğünü söyleyen Mustafa Akçay, şöyle konuştu:

"Yolculuğumda şehir girişlerinde polisler durdurarak benden imza aldı ve gittiğim noktada 14 gün karantina da bulunmamı istediler. Prosedürlerin gereğini yerine getirdik ve yolumuza devam ettik. 2 gün sürdü yolculuk ve amatör bir bisikletçi için fena bir süre değildi. Türk gençlerini bisikletlerle yollarda olmasını daha fazla görmek istiyoruz. Monoton hayattan kopalım, oyun konsollarından kopalım bisikletlerle yola çıkalım. Bu bir gereklilik, tarihten gelen bir vecibe."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Bisikletle yolculuk detay

Mustafa Akçay röp.

Detay

Haber Kodu : 200601042

=========================

Mardinli gencin köyden CERN'e uzanan büyük başarısı

MARDİN'de lise 3'üncü sınıf öğrencisi Markus Acar, İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan dünyaca ünlü Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nin (CERN) lise öğrencileri arasında düzenlediği yarışmada 500 proje arasından finale kalarak büyük bir başarıya imza attı. Çin'den 2 ve Şili'den 3 öğrenciyle birlikte hazırladığı "E-dedektör" projesi ile ilk 20'ye kalan Markus Acar, Türkiye adına kazanan ilk takım olarak CERN'e gitmek istiyor.

Mardin'in Artuklu ilçesine bağlı Eskikale köyünde yaşayan, küçüklüğünden beri bilime ve teknolojiye olan ilgisi nedeniyle ortaokuldan sonra Fen Lisesi'ni kazanan Acar, ailesi dar gelirli olduğu için köyden liseye yürüyerek gitmek zorunda kalıyordu. Bu olumsuzlukluklara rağmen 2 yıl önce arkadaşından ödünç aldığı bilgisayarla katıldığı yarışmadan bilgisayar kazanan ve çalışmalarını hızlandıran Acar, okuldan arta kalan zamanında da ailesine yardımcı olmak için tarlada çalışmaya devam etti. Acar, Çin'den 2 ve Şili'den 3 öğrenci arkadaşıyla CERN'in 12 Eylül 2019'da lise öğrencileri arasında düzenlediği ve farklı ülkelerden 500 projenin katıldığı "CERN Beamline" yarışmasında finale kalarak büyük bir başarıya imza attı.

BİLGİSAYARI OLMADAN YARIŞMALARA KATILDI

Ailesinin maddi durumu bir bilgisayar almaya yetmediği için 2 yıl önce arkadaşından aldığı ödünç bilgisayar ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen Bilim Kampı Proje Yarışması'nda Türkiye üçüncüsü olan Acar, "Şartlar ne olursa olsun fırsat ve imkan buldukça aralarında sosyal projelerin de olduğu birçok bilim ve teknoloji tabanlı projelere katılmaya çalıştım. Hepsinden derece aldım. Bilgisayarım olmadan Lise 2'nci sınıfı okurken akıllı şehir planlaması üzerine bir arkadaşım ile geliştirdiğimiz proje ile Türkiye üçüncülüğüne layık görüldük. İlk defa o zaman bilgisayar sahibi oldum. Sonraki katıldığım projelere ise Mardin Valiliği tarafından bana hediye edilen bilgisayar ile devam ettim. Ülkem ve dünya için nitelikli insan kaynağına dahil olabilmem için eğitimim ve kariyerim boyunca elimden geleni yapacağım" dedi.

'BİRİNCİ OLACAĞIMIZA İNANIYORUM'

Final'de birinci olacaklarının inandığını aktaran Acar, "Hazırladığımız e-dedektör projesi ile ilk 20'ye kaldık. Finallerden de birinci olacağımıza inanıyorum. Geçen yıl da bu yarışmaya katılmıştım ama başarılı olamamıştık. Bu yıl Türkiye adına kazanan ilk takım olarak CERN'e gitmek istiyorum. Takımımız SIMES Science Academy olarak 6 öğrenci ve bir koçtan oluşmaktadır. Aslında böyle uluslararası bir takımı kurmanın ilk adımlarını Çin'den arkadaşım Jimmy ile sosyal medya üzerinden tanıştıktan sonra yaptık. Sonrasında Şili'den Manu arkadaşımızın başarılı ekibi ile birleşerek takımı tamamladık. Projemiz kısaca düşük maliyetli olan etkili transistör tasarımına dayalı Grafen katmanları kullanarak CERN ve DESY gibi parçacık fiziği merkezlerinde kullanılabilecek bir e-dedektör oluşturmak ile ilgili bir proje. Finalde birinci olmamız halinde İsviçre'deki CERN tadilatta olduğu için Almanya'da bulunan CERN'e bağlı DESY LAB'da deneyi gerçekleştirmek için Eylül ayı gibi gideceğiz" diye konuştu.

'EVRENİN SIRLARINI AYDINLATMAYA YARDIMCI OLMAK İSTİYORUM'

Hazırladıkları dedektörün gerek boyut, gerek maliyet açısından CERN'de şu an kullanılan dedektörlerden çok daha avantajlı olduğuna dikkat çeken Acar, "Evrenin yeniden oluşumunu, Big Bang'ı canlandırmak için on binlerce dolar değerinde ve metrelerce büyüklükteki parçacık çarpıştırıcı dedektörler yerine bizim önerimiz yaklaşık 100 dolar değerinde bir dedektörle bunu yapabileceğimiz. Bilgisayar ortamında hazırladığımız ve ilk denemelerimizde başarı sağladığımız projemiz sayesinde evrenin oluşumundaki sırları aydınlatmaya yardımcı olacağımızı düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

UZAY ALANINDA SES GETİRECEK BİR ÇALIŞMA YAPIYOR

Süryanice, Arapça, Kürtçe ve İngilizceyi iyi derecede bilen son dönemde de Almanca ve Çince'yi öğrenen, bağlama çalan, resim yapan ve tenis oynayan Acar, başarısını düzenli ve belirlediği bir hedefinin olmasına bağlıyor. Son zamanlarda uzay sektöründe ses getirecek bir çalışma yaptığını anlatan Acar, şunları kaydetti:

"Evrenify isimli girişimimiz ile ilgilenmekteyim. Evrenify, Avrasya'daki en güçlü ve fonksiyonel roketleri tasarlamak ve inşa etmek hedefiyle yola çıkan bir grup girişimcidir. İlk hedefimiz alçak dünya yörüngesinde sürdürülebilir çalışmalar yürütebilen roket programını tamamlamaktır. Bu hedeflere "Milli teknoloji hamlesi" sloganına destek vererek çıkan Evrenify, uzay teknolojileri alanında maksimum yetkinlikte, dinamik bir mühendis ekibi oluşturmayı da hedefliyor."

'OĞLUMLA GURUR DUYUYORUM'

Markus Acar'ın babası 44 yaşındaki Acar Acar oğlu ile gurur duyduğunu belirtirken anne Roza Acar da kendisi hiç okula gidemediği için oğlunun eğitimine çok önem verdiğini kaydetti. Anne Acar şöyle konuştu:

"Zor şartlar altında yaşıyoruz. Köyde kalmamıza rağmen oğlum fen lisesini kazanınca ona yakın olmak için Mardin merkeze bağlı bir köye yerleştik. Köye servis gelmediği için oğlum her sabah okula gitmek için 15 dakika yürümek zorunda kalıyordu. Her okula gidip geldiğinde yüreğim ağzımda kalıyordu ama çok şükür bu yıl okulu bitiriyor. Kendisi ile gurur duyuyorum. Başarısı ile de Mardin'in de Türkiye'nin de gururu oldu.ö

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------------------------

Köyden detay

Markus Acar'ın tarlada çalışması

Çapa yapması, ot toplaması

Ders çalışması

Projesini anlatması

Projenin şeması

Aldığı başarılar

Markus Acar ve annesinden detay

Bağlama çalması

Resim yapması

Bilgisayarda çalışması

Arkadaşları ile online görüşmesi

Markus Acar'ın konuşması

Anne ve babasının konuşması

Genel ve detay

Haber Kodu : 200601082

===========================

Fransız kazlarıyla çiftlik kurdu, siparişlere yetişemiyor

GÜMÜŞHANE'nin Köse ilçesinde Fransız cinsi kazlarla çiftlik kuran Seyhan Tok, yumurta ve civciv üretimine geçti. Tok, iklim koşullarına dayanıklı olma özelliğine sahip, ürettiği yumurta ve civcivlere yoğun talep olunca siparişlere yetişmez hale geldi. Satış yoğunluğu yaşayan Tok, 200'den 4 bin kaz sayısına çıkaracağı çiftliğinden yıllık 300 bin lira gelir elde etmeyi hedefliyor.

Köse ilçesinde memur olan Seyhan Tok, 2 yıl sürdürdüğü araştırmalar sonunda yumurta üretimi için kaz çiftliği kurmaya karar verdi. Bölge yapısına en uygun Fransız G 35 ve G 36 cinsi kaz olduğunu belirleyen Tok, 200 yavru kaz satın aldı. Veteriner hekim kontrolünde yetiştirdiği ve 6 ila 9 kiloya ulaşan kazlar, bu yıl, yumurtlamaya başladı. Tok'un çiftçiliğinde, yumurtlama dönemi sonrası civcivler de üremeye başladı. Çiftliğinde kaz sayısını 4 bine çıkarmayı düşünen Tok, yıllık 300 bin lira gelir elde etmeyi hedefliyor. Tok'un iklim koşullarına dayanıklı olma özelliğine sahip, ürettiği yumurta ve civcivler, yoğun talep görüyor.

'BU KADAR TALEBİ BEKLEMİYORDUM'

Kaz çiftliğini hobi olarak kurduğunu anlatan Seyhan Tok, ürettiği civcivlere bu kadar çok talep olacağını tahmin etmediğini söyledi. Tok, "ilk bu işe başlarken bir hevesti, severek başladık. Böyle bir talep beklemiyorduk. Hobi olarak girdiğimiz, sevdiğimiz bir işten para kazanması çok güzel bir duygu. İlk olarak bu şekilde kar edeceğimizi ve büyüyeceğimizi bizde beklemiyorduk. Hayvanlarımızın da kaliteli bir ırk olması nedeniyle şuan da civciv satışına yetişemiyoruz. Bölgenin iklim koşullarına uygun olan civcivlerimiz şuan da otlama dönemine başladı. Köse'mizde Fransız G35, G36 kazlarını yetiştirmeye başladık. 1 yıl önce aldığımız kazlar yumurtlamada döneminden sonra civcivlerimiz geldi. İlk önce ilimize daha sonra piyasadan yoğun bir talep gelince biz de civcivlerimizi satmaya başladık. Kazlarımız etinin dolgun, yumurtlama sayısı fazla ve iklim koşullarına karşı dayanıklı olması talebi artırdı. Şuan da taleplere yetişemiyoruzö dedi.

'TALEBİ KARŞILAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUZ'

Satışların sürdüğünü belirten Tok, "Şuan da yumurta, civciv üretimimiz ve satışımız devam etmektedir. Ana fiyatımız 300 TL olup civciv fiyatlarımız 60 TL'den gitmektedir. Şuan da bölgenin talebini karşılamakta zorluk çekiyoruz. Kars, Ardahan, Erzincan gibi bölgemizin dışında bulunan şehirlerden de talepler çok fazlaö diye konuştu.

Görüntü Dökümü

-Kaz Çiftliği Görüntüleri

-Kazların Görüntüsü

-Civcivlerin Görüntüsü

-Seyhan Tok röportajı

-Genel ve Detay Çekimler

Haber Kodu : 200601036

=======================

Dr. Öğr. Üyesi Kara'dan kreşlerde yeni dönem önerileri

AKDENİZ Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Covid-19 Virüs Salgını Danışma Kurulu Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Tuğçe Tural Kara, yeni normalleşme sürecine giren kreşlerde kullanılacak oyuncakların su ve sabunla yıkanabilir tarzda olması gerektiğini söyledi. Pelüş ve top havuzu gibi oyuncakların kullanılmaması uyarısında bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kara, ders içi aktivitelerin daha çok açık alanlarda tercih edilmesi gerektiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, koronavirüs tedbirleri kapsamında uzun süredir kapalı olan kreşlerin, yeni normalleşme sürecinde 1 Haziran itibarıyla açılacağını duyurdu. Bu karar doğrultusunda yeni süreçte kreşlerde de önlemler alınmaya başladı. Dr. Öğr. Üyesi Tuğçe Tural Kara, kreşlerde eğitimcilere, çocuklara ve ailelere dikkat etmeleri gereken konular hakkında bilgi verdi. Sosyal mesafe kurallarına uyularak kreş sınıflarının eskisi kadar kalabalık olmaması gerektiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Kara, kreşin girişinde çocukların ateşinin ölçülerek içeri alınması gerektiğini söyledi. Sınıfların en az 1 saat havalandırılması önerisinde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kara, klima kullanılmaması gerektiğini, gerektiği takdirde etkinliklerin bahçede açık havada yapılmasının faydalı olacağını belirtti. Çocukların oynadıkları oyuncakların temizlenebilir olmasının çok önemli olduğunu açıklayan Dr. Öğr. Üyesi Tuğçe Tural Kara, pelüş ve top havuzu gibi oyuncakların temizliği zor olduğu için kullanılmaması önerisinde bulundu.

KULLANILAN OYUNCAKLAR TEMİZLENMELİ

Koronavirüs sonrası yeni normalleşme sürecinde kreşlerde alınan önlemlerin çocukların sağlığı için çok önemli olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Kara, kreşteki eğitimcilerin çocukların el hijyenlerine özen göstererek bilgilendirme yapmasının hijyen güvenliği açısından önemli olduğunu söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Kara, "Çocukların ortak oynadığı oyuncakların hijyenine dikkat edilmesi gerekiyor. Bu tür oyuncakların yıkanabilir, sabun veya su ile temizlenebilir özellikte olması gerekir. Özellikle yıkanabilir plastik oyuncaklar bu dönemde tercih edilebilir. Top havuzları veya pelüş oyuncaklar gibi yıkaması ve temizlenmesi zor olan oyuncaklardan kaçınılmalı. Kreşlerde toplu yemek yenilen alanlarda bazı önlemler almak gerekiyor. Çocukların 1'er metre arayla sosyal mesafe kurallarına göre oturtulması gerekiyor. Çocukların uyuyacağı alanda da sosyal mesafe kuralına dikkat etmek lazım" diye konuştu.

'SINIFLARDA KLİMA KULLANMAYIN'

Sınıf odalarının en az 1 saat havalandırılması gerektiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Tuğçe Tural Kara, "klima kullanmayın" uyarısında bulundu. Dr. Öğr. Üyesi Kara, "Çocukların bastıkları alan, sınıf yüzeylerinin temizliği çok çok önemli. Su ve sabunla her gün temizlik yapılmalı. Özellikle kapı kolları, tuvaletler, lavabo gibi çok kullanılan alanlar su ve sabunun ardından çamaşır suyuyla temizlenmeli. Yerlere ilk olarak ıslak, ardından kuru paspas çekilmeli. Klimaların bu dönemde çok aktif kullanılmaması lazım. Klima kullanmayı önermiyoruz çünkü klima bulaşı riskini artırıyor" dedi.

AKTİVİTELER AÇIK ALANDA YAPILMALI

Havanın sıcak geçmesiyle birlikte açık hava aktivitelerinin artırılması önerisinde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kara, "Küçük gruplar halinde öğrenci sayısını azaltarak etkinlikler yapılmalı. Bir gruptaki çocuğun başka bir gruptaki çocukla kesinlikle temas etmemesi gerekiyor. Bu dönemde temas en aza indirilmeli. Daha az gruplarda daha küçük oyunlar tercih edilmeli. Bahçe içerisinde bulunan kaydırakların oyuncaklar gibi gün içerisinde temizlenmesi çok önemli" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

- Akdeniz Üniversitesi Hastanesi dış plan görüntüsü

- Doktordan detay

- Dr. Öğr. Üyesi Tuğçe Tural Kara'nın röportajı

Haber Kodu : 200601035

========================

Bu yıl dünyadaki ilk "Ironman" Antalya'da

KORONAVİRÜS nedeniyle birçok sportif etkinliğin iptal olduğu 2020'de, 100'ü aşkın ülkedeki Ironman (Demir Adam) etkinlikleri de iptal edildi. Bu yıl dünyanın ilk Ironman etkinliği, kasım ayında Antalya'da yapılacak.

Turset Project Genel Müdürü Özgür Emeklioğlu, koronavirüs sürecinde dünyada birçok yarış, maraton ve Ironman etkinliklerinin iptal edildiğini veya 2021'e ertelendiğinisöyledi. Ironman'in 1 Kasım'da Türkiye'de düzenlenmesiyle ilgili çok olumlu görüşler olduğunu aktaran Emeklioğlu, "Biz de yarışımızı iptal etmedik, 1 Kasım'da gerçekleştirmeyi planlıyoruz" dedi.

SOSYAL MESAFELİ YARIŞLAR

Pandeminin artık sönüşe geçtiği ve sosyal kuralların netleşmesi sonrasında uyum sürecine geçileceğini anlatan Emeklioğlu, "Aynı zamanda bölgemizin geniş hacimlerde verebileceği imkanlar var. Çok geniş sahillerimiz var. Sporcular farklı zamanlarda veya metrajlarda suya girebilir. Sosyal mesafe yarış sırasında bile korunabilir, bunu planlıyoruz" dedi.

100'Ü AŞKIN ŞEHİRDE İPTAL OLDU

Bu yarışın Türkiye'de yapılmasının dünya için de bir model olacağını belirten Özgür Emeklioğlu, "Bu anlamda da çok önemli. Çünkü 100'ü aşkın şehir ve 70-80'i aşkın ülkede iptal oldu ve yönetimler ciddi anlamda bu süreci gözlemliyor. Diyorlar ki, "Türkiye'de bu yarış yapıldığı anda bunun bütün sonuçlarını uygulama olarak farklı ülkelerde yansıtacağız." Yarışı yapacağımız. Land of Legends ile beraber çok ciddi bir çalışma yürütüyoruz" diye konuştu.

ŞAŞIRTICI TALEP

Yarışta sporcular ve izleyicilerin sosyal mesafeleri, bazı brifing ya da toplantıların dijital ortamda yapılması gibi farklı deneyimler olacağını belirten Emeklioğlu, "Başvuruların yavaş olacağını düşünürken şu anda 48 ülkeden 700 sporcu halihazırda kayıt oldu. Biz devlet yetkilileriyle beraber çıkıp "buyrun" dediğimiz anda, bu yarış belki iki güne çıkıp 4-5 bin sporcu ve 100 ülkeyi geçecek. Bu anlamda şaşırtıcı bir talep var, Türkiye ilgi görüyor" dedi.

START NOKTASINDA SÜRE UZATILACAK

Yarışlar sırasında uygulanacak yeni kurallar hakkında da bilgi veren Emeklioğlu, "Örneğin sporcular belli mesafelerde start alacak. Normalde yarım saat süren start noktasında sürenin 1- 1.5 saatte uzaması, kitlerin insanlara randevuyla verilmesi, çalışan tüm personelin maske, siperlik takması, bisikletler arasında belli mesafeler gibi kurallar konuluyor. Türkiye Triatlon Federasyonu, Spor Bakanlığımız, yurtdışı, hepimiz sürekli diyalog halindeyiz" diye konuştu.

100'Ü AŞKIN ÜLKEDEN 3 BİN SPORCU BEKLENİYOR

Herkes için farklı bir uygulama olacağını anlatan Emeklioğlu, geçen yıl 78 ülkeden 2 bine yakın sporcunun katıldığı yarışların, direkt 10 milyon dolar kazandırdığını kaydetti. Türkiye'nin birçok konuda olduğu gibi bu konuda da tüm dünyaya örnek olmasını ümit ettiklerini söyleyen Emeklioğlu, "Tesislerimiz, bölgemiz ve bilinç olarak hazırız. Spor olarak da hazırız ve 100'ü aşkın ülkeden 3 bin sporcu bekliyorum" dedi.

FOTOĞRAFLI

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

- Ironman arşiv görüntüleri

- RÖP: Özgür Emeklioğlu

Haber Kodu : 200601045

=======================

DHA

HABERE YORUM KAT