Dijital diktatörlük iddiaları: Dr. Yaşar Aydın komplo teorilerinin ardındaki tuzağa dikkat...

Dijital diktatörlük iddiaları: Dr. Yaşar Aydın komplo teorilerinin ardındaki tuzağa dikkat...

Aşı mecburiyeti, dijital kimlik Avrupa’da konuşulan konular arasında yer alıyor. Bill ve Melinda Gates çiftinin “dijital diktatörlük” kurmayı hedeflediği öne sürülüyor.

Salgından sonra elbette hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Peki, bizi eskisinden de kötü ve karanlık bir dünya mı bekliyor? Tüm bunları ve daha fazlasını siyaset ve sosyal bilimci Dr. Yaşar Aydın ile konuştuk.

Araştırmalarını Hamburg Protestan Sosyal Bilimler Yüksek Okulu bünyesinde sürdüren öğretim görevlisi Dr. Yaşar Aydın, salgınla ivme kazanan ekonomik kriz dolayısıyla Avrupa’da Avrupa Birliği karşıtı sağ popülist hükümetlerin kurulabileceğine işaret etti ve salgının şu dört eğilimi hızlandırıp güçlendirdiğine dikkat çekti: Küreselleşme, dijitalleşme, milliyetçilik, demokrasinin zayıflaması…

İstanbul’daki Türk-Alman Üniversitesi’nde misafir öğretim görevlisi olarak derslere giren Dr. Yaşar Aydın, uluslararası ilişkiler, Almanya-Türkiye ilişkileri ve Türkiye’nin ekonomik gelişimi konusundaki araştırmalarına devam ediyor. Çalışmalarını Hamburg’da sürdüren Dr. Aydın‘ın komplo teorilerinin arkasındaki stratejiye, yükselen sağ popülizme de işaret ettiği sohbette öne çıkanlar şöyle:

“DİRENİŞ2020 PARTİSİ POPÜLİST HAREKETİ İÇİNDE BARINDIRIYOR”

– Bill ve Melinda Gates çifti salgın boyunca dünyanın belki de en çok nefret edilen çifti olarak karşımıza çıkıyor. Aşı mecburiyeti, dijital kimlik yolunda son sürat ilerlediğimiz iddiaları ne derece doğru? Her muhalif sesi  komplo teorisi deyip elimizin tersiyle ittirip atmamız doğru mu?

DR. YAŞAR AYDIN – Komplo teorilerini ciddiye almak gerek. Arkasında hedef ve strateji var. İnsanlara ve toplumlara vereceği zararlara karşı uyanık olmak gerekir.

Ekonomi, demokrasi ile kaygısı olan insanların ciddiye almak gerekiyor. Örneğin Almanya’da ilan edilmemiş bir “ohal” yaşandı. Bu dönemde birçok demokratik hak ve özgürlükler askıya alındı. Bunlar yöneticilerde alışkanlık yapabilir. Ayrıca bu otoriter kültürü de besliyor. Ancak Almanya’ya baktığımızda ben bu yönde herhangi bir işaret görmüyorum. Almanya’daki durum Macaristan ve Polonya’dan çok farklı.  Yönetimden değil belki, ama tabandan bir tehlike geldiğini görüyorum. Aşırı sağcı örgütler bunu kullanacaktır. Popülistler “Biz kulis arkasını biliyoruz” iddiasıyla geliyorlar, bu da insana cazip geliyor. Salgında kurulan “Direniş2020” (Widerstand2020) partisine baktığımızda bütün bu popülist hareketi içinde barındırdığını görüyoruz. İktidarları, hükümetleri itibarsızlaştırıyorlar örneğin. Almanya’yı yönetenlerin halktan uzaklaştığını iddia ediyorlar. Aşağıdakiler yani halk ve yukarıdakiler yani iktidardakiler. Çözüm önerisi getirdiklerini göremiyoruz. Sadece toplumu kutuplaştırarak etkinliğini arttırmaya çalışıyor. Ben bunun Almanya için ciddi bir tehlike olduğunu düşünüyorum.

Dr. Yaşar Aydın

“SEÇKİNLERİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”

– Günlük ekonomi gazetesi Handelsblatt‘ta yazan Almanya’nın tanınmış ekonomi yazarı  Norbert Haering nisan ayında “Dünya Ekonomik Forumu’nun Totaliter Distopyası Gerçekleşiyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Makalede küresel vatandaşlık, dijital kimlik taleplerine işaret etti. Microsoft, Apple, Google’un da içinde yer aldığı WorldWideWeb Konsorsiyumu’nun (W3C) elinde özel bilgilerimizi barındırdığı öne sürülüyor. Aşı mecburiyetine uymayanların toplumdan izole edilmesi konuşuluyor. İddia edildiği gibi radikal bir dönüşüme mi  hazırlanıyoruz?

DR. YAŞAR AYDIN – Dijitalleşmenin önem kazanacağını ve otoriterleşme riskini ben de görüyorum. Ancak korkutarak, öfkeyi tek bir insana yönelterek olmaz. Küreselleşmede durgunluk dönemindeyiz. Online ticaretini geliştirdi. Bununla ilgili yeni düzenlemeler yapılması gerekecek. Burada demokratik güçler etkili olabilirse düzenlemelerin şeffaf ve demokratik olması gerekir. Önümüzdeki günlerde küreselleşmeyi çok tartışacağız. Tedarik zincirlerinin geniş alana yayılması ne kadar doğru? Bunun dar alana çekileceğini tahmin ediyorum. Sağlık sisteminde müthiş bir özelleştirme yaşandı. Nasıl bir ekonomi istiyoruz? Özelleştirmeye böyle devam edecek miyiz, yoksa eğitim ve sağlık alanlarını koruyacak mıyız?

Ken Jebsen gibi demagogların konuşmalarında bu ciddi tartışmaları göremiyorum. Üslubu saygısız ve saldırgan. Demek ki argümanları yok. Demokrasiler nasıl otoriter rejimlere dönüşür? Seçkinlerin itibarsızlaşmasını görüyoruz. 1930’lar dönemine benzer bir süreç yaşayacağız. O dönemde de ekonomik kriz vardı. Yöneticilere olan kuşku çok yoğundu. Almanya’ya, İtalya’ya baktığımızda öyleydi. İngiltere faşizm batağına saplanmadı.

Merkel üzerinden itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar yöneticileri, Merkel’in anayasayı ihlal ettiği öne sürülüyor. Buna bir de ekonomik kriz eklendiğinde kritik bir durum ortaya çıkıyor.

KÜRESELLEŞME DE DURGUNLUK DEMOKRASİDE ZAYIFLAMA

Toplum bambaşka bir yöne gitmeyecek. Korona öncesi var olanlar güçlenecek. Birincisi küreselleşmenin yavaşlaması. Önümüzdeki 10-20 yıl içinde daha da yavaşlayacak. İkincisi dijitalleşme derinleşecek. Örneğin üretim Çin’den Afrika’ya Türkiye’ye, Ortadoğu’ya aşama aşama kaydırılacak. Üçüncüsü ise demokrasinin zayıflaması. II. Dünya Savaşı’ndan sonra 70’li yıllara kadar demokrasiye geçildi. Sonra duraklar gibi oldu. Demokrasinin ilerlediği yılları geride bıraktık. Son on yıla baktığımızda birçok ülkenin otoriterleştiğini görüyoruz. Bunlardan biri de, ne yazık ki, Türkiye. Demokratik temayüllere uyulmayan, kuvvetler ayrılığının olmadığı bir ülke. Dördüncüsü ise milliyetçiliğin güç kazanacağını görüyorum. Geçtiğimiz yıllarda ulus devletinin miyadını doldurduğu yönünde tezler öne sürmüştük. Bunun böyle olmadığını salgında gördük. Önümüzdeki yıllarda ulus devlet anlayışının daha da güçleneceğini düşünüyorum. Hatta ekonomik anlamda da içe kapanma olacağını da düşünüyorum.

-Salgında  Avrupa Birliği de ciddi bir sınavdan geçiyor.  Kriz, AB ülkelerinin ulusal çıkarları uğruna birbirine saldırır hale getirdi; Avro tahvilleri talebi reddedilen İtalya’da adeta bir AB düşmanlığı gözleniyor, Birliğin geleceğinden söz etmek sizce de artık zorlaştı mı? Alman ekonomisi ise İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en ağır resesyona giriyor. Ekonominin bu yıl yüzde 8,4 daralabileceğinden söz ediliyor. Ekonomideki bu daralma Almanya’nın Avrupa siyasetindeki etkisini nasıl etkiler?

DR. YAŞAR AYDIN – Avrupa gerçekten de ciddi bir krizle karşı karşıya. Bir dayanışma krizi içinde. İtalya, Almanya’nın kendisiyle dayanışmadığını düşünüyor. Avrupa tahvillerine Almanya karşı çıktı. Bu da güney ülkelerinde hem milliyetçiliği tetikliyor hem de Almanya karşıtlığını tetikliyor. Almanya’daki bir kesimde de “Neden bizim vergilerimizle bu ülkelere yardım yapılıyor?” gibi bir eğilim var. Bu da Almanya’da AB karşıtlığını tetikliyor. Avrupa Merkez Bankası’nın piyasaya fazla para sürmesi de paranın değerini düşürüyor. Buradan kaynaklanan bir hoşnutsuzluk var Almanya’da AB’nin hem kriz hem de artan milliyetçilikten dolayı tehdit altında olduğunu düşünüyorum. İtalya’da sağ popülist bir parti iktidara gelirse ya da Fransa’da Le Pen iktidara geldiğini düşünün, durum birdenbire çok farklı bir hal alabilir.

ALMANYA ÇEKİCİLİĞİNİ KAYBETMEYECEK

– Şansölye Angela Merkel korona krizindeki tedbirlerde gevşeme konusunda ısrar eden  Eyalet Başbakanlarına sert çıktı. “Sorumluluk size ait” dedi. Baskılardan bunaldı ve “O zaman bensiz yapın” dedi. Almanya Başbakanı Angela Merkel salgın ortasında bırakıp gider mi gerçekten?

DR. YAŞAR AYDIN –  Şansölye Angela Merkel uzun yıllardan bu yana Almanya’yı yönetiyor. Gelecek seçimlere de katılmayacağını bildirdi. Ancak bırakırsa ardından neler olur? Şu aşamada bırakması Almanya için kaos olur. Yerine kim gelecek? Hangi kriterlere göre seçilecek? Bu tür krizler, eğer ciddi hatalar yapmıyorlarsa, aslında iktidardakileri güçlendirir. Bu Türkiye için de Almanya için de geçerli. Her şeye rağmen Almanya’daki durumu çok daha iyi görüyorum. Salgınla mücadeledeki performansına baktığımızda, çok iyi olduğunu görüyorum. Almanya’nın uluslararası arenadaki çekiciliği daha da artacak. Soft Power endeksinde Almanya 3. sırada. Bu çekiciliğini arttıracağını düşünüyorum. 

IŞIN TOYMAZ – STUTTGART

FOTO: NASA on Unsplash