''Almanya'nın Türkiye'ye yönelik politikasında radikal değişiklik mümkün değil!''

''Almanya'nın Türkiye'ye yönelik politikasında radikal değişiklik mümkün değil!''

CHP Parti Meclisi Üyesi ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak Almanya’daki seçimleri ve Türk-Alman ilişkilerini yazdı…

Almanya’da sol bir koalisyonun yönetime gelmesi Türkiye-Almanya ilişkilerine farklı şekillerde yansıyacaktır. SPD’nin Federal Parlamento Başkanlığı için Türk kökenli vekil Aydan Özoğuz’u önermesi, ülkemizde seçimle meclise girmiş partilerin bile meşruiyetinin tartışıldığı, etnik köken tartışmalarının öne çıkarıldığı anımsandığında, demokrasi anlayışı, siyasi ve toplumsal barış adına örnek alınması gereken bir tablodur. 2015’teki büyük mülteci dalgası sırasında ve sonrasında Avrupa’da yükselişe geçen göçmen, Müslüman karşıtı milliyetçi akımın yanı sıra merkez sağ ve muhafazakâr demokrat partiler gerileme sürecine girdi.

Son olarak Norveç seçimlerinde iktidarı kazanan sol-sosyal demokrat partiler, Finlandiya, Danimarka, İsveç’te de seçim başarısına imza atmıştı ve iktidar ya da iktidar ortağı oldular. Güney Avrupa’da ise İspanya ve Portekiz’de sosyal demokrat, sosyalist partiler halen iktidardalar. Almanya’da 26 Eylül’de yapılan parlamento seçimlerinde uzun bir aradan sonra ilk kez Sosyal Demokrat Parti (SPD) 16 yıllık Merkel döneminin sona ermesiyle Hristiyan Sosyal Birlik Partileri CDU-CSU’yu 1,6 puanlık farkla geride bırakarak birinci parti çıktı.

KOALİSYON SEÇENEKLERİ

Merkez sağ ve muhafazakâr Hristiyan Sosyal Birlik partileri ağır oy kaybına uğrarken, parlamento seçimlerinde oylarını artıran diğer 2 parti ise Yeşiller ve Hür Demokratlar (FDP) oldu. SPD’nin Başbakan adayı Olaf Scholz, büyük koalisyon dışındaki seçeneklere yoğunlaştı.  Scholz seçmenin SPD ile birlikte Yeşiller ve FDP’nin oylarını yükselttiğini belirterek ortaya bir tercih çıktığını, koalisyonu seçimden seçmen desteğini artırarak çıkan bu üç partinin kurması gerektiğini savunuyor. Yeşiller ile FDP arasında ortaklık görüşmelerinde ilerleme kaydedildiği açıklanırken daha sonra ise SPD ile müzakere masasına oturulacak. Hristiyan Sosyal Birlik Partilerinin Başbakan adayı Armin Lanschet ise hükümeti kendisinin kuracağını diğer partilerle koalisyon görüşmelerine başlayacağını duyurdu.

Ancak Alman seçim yasası ve siyasi teamüllere göre Cumhurbaşkanı’nın görevi seçimden birinci çıkan ve Federal Parlamento’da en çok sandalyeye sahip olan partinin başbakan adayına vermesi gerekiyor.

Yeni hükümet kurulana kadar başbakanlık görevini sürdürecek olan Angela Merkel’in koalisyon pazarlıkları süresince bu göreve devam edeceği kaydediliyor.

SPD ve Yeşiller’in yer alacağı bir koalisyonun göreve başlaması durumunda Türkiye ile ilişkilerde demokratik adım taleplerinin, siyasi özgürlükler ve insan hakları alanında iktidardan bazı adımlar atmasının istenmesinin söz konusu olabileceği, özellikle Yeşiller’in bu konuda ısrarlı davranacağı kaydediliyor. Uzun süre Claudia Roth ile birlikte Yeşiller Partisi’nin eş başkanlığını da yapan Türk kökenli parlamenter Cem Özdemir’in Stuttgart’tan rekor düzeyde oyla yeniden seçilmesi, olası bir koalisyon ortaklığı durumunda Yeşiller’in iktidara özgürlüklerin genişletilmesi yönündeki baskısını artırmasını gündeme getirebilecek.

RADİKAL DEĞİŞİKLİKLER OLMASI ZOR

Alman iş dünyası, sendikalar, ticaret ve sanayi odaları yöneticileri ise siyasi partilere bir an evvel hükümeti kurmaları çağrısında bulunurken, COVID19 salgını nedeniyle yaşanan ekonomik sorunların üzerine uzun süre hükümet pazarlıklarının da eklenmesinin ekonomik olumsuzlukları artıracağını duyurdular. Almanya’da Merkel kabinesinde Maliye Bakanı olan ve korona sürecinin ekonomik boyutunu başarıyla yöneten SPD adayı Olaf Scholz’un bu başarısı ve sağladığı güven ortamı, kendisine ve partisine seçim zaferini getirdi. Türkiye-Almanya ekonomik ilişkilerinin boyutları gündeme getirilerek, SPD yeşiller koalisyonunun Türkiye’ye yönelik politikalarda fazla radikal değişikliğe gidemeyeceği, iş dünyasının bu konuda olası sol koalisyonu frenleyebileceği de Alman medyasında öne sürülen değerlendirmelerde öne çıkıyor.

Diğer yandan 26 Eylül seçimlerinde Federal Parlamento’ya Türk kökenli 18 vekil girerken, Federal Meclis Başkanlığı için de SPD’nin Türk kökenli vekili Aydan Özoğuz’un önerileceği, başkanlığa seçilmesine kesin gözüyle bakıldığı belirtiliyor. Ülkemizdeki siyasi tartışmalarda seçilmiş milletvekilleri, seçimle TBMM’ye girmiş siyasi partilerle ilgili olarak meşruiyet, kapatma, TBMM’den tasfiye etme, etnik köken üzerinden tartışmalar yapılıyor. Bun karşın Almanya’nın seçimden zaferle çıkan birinci partisinin göçmen bir aileden gelen, Türk kökenli birisini etnik kökenine, kimliğine, dini inancına bakmaksızın Federal Parlamento Başkanlığı’na önermesi ve diğer partilerin buna destek vermesi demokrasi anlayışı, siyasi hoşgörü, uzlaşma, siyasi ve toplumsal barış adına örnek alınması gereken bir tavırdır.

KAYNAK: POLİTİKYOL

HABERE YORUM KAT