Almanya’dan Erdoğan ve “Boğaziçi” tepkisi: Diploması yok ve  anayasayı ihlal ediyor

Almanya’dan Erdoğan ve “Boğaziçi” tepkisi: Diploması yok ve anayasayı ihlal ediyor

Boğaziçi Üniversitesi’ne atamaya bir tepki gösteren WUS Alman Komitesi’nden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üniversitelerin özerkliğini ihlal ettiği ileri sürüldü.

Dünya Üniversite Servisi (World University Service-WUS) Başkanı Kambiz Ghawami Boğaziçi Üniversitesi’ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kayyum atamasını sert ifadelerle eleştirdi. 

Türkiye’nin geçmişte Nazi Almanyası döneminde Alman bilim insanlarına ve sanatçılarına kapılarını ardına kadar açtığını belirterek şimdi Almanya’nın Türk bilim insanlarına, akademisyenlerine ve öğrencilere sahip çıkmasını isteyen Dr. Ghawami, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’deki üniversitelerin özerkliğini yok ettiğini, anayasayı ise ihlal ettiğini kaydetti.

Erdoğan’ın diplomasının sahte olduğunu ileri süren, atadığı rektör Melih Bulu’nun da intihal ile suçlandığına işaret eden WUS Başkanı Kambiz Ghawami’nin açıklamalarında öne çıkanlar şöyle:

ANAYASANIN İHLALİ 

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın amacı, demokratik, laik ve sosyal hukukun üstünlüğünü sistematik olarak kaldırmaktır ki, bu Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2’nci maddesinde yer alıyor. Aynı zamanda, herkesin bilim ve sanatı özgürce öğrenme ve öğretme, ifade etme, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma yapma hakkına sahip olduğuna işaret eden anayasanın 27’nci maddesini de ihlal ediyor ve üniversitelerin özerkliğini kaldırıyor.  Bu maddelerin artık geçerli olmadığını ise öğrenci ve akademisyenlerin tutuklanmaları ve mahkûmiyetleri, mesleki yasaklar ve bugüne kadar devam eden sürgünlerle görüyoruz. 

MERKEL, ERDOĞAN, EİNSTEİN: “BİLİMDE ÖZGÜRLÜK”

Ancak daha bir yıldan daha kısa bir süre önce İstanbul’daki Türk-Alman Üniversitesi kampüsünün açılışında Başbakan Dr. Angela Merkel yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu halde Albert Einstein’ın huzurunda şunları söylemişti: ‘Merak dürtülmeye değil özgürlüğe ihtiyaç duyan narin bir bitkidir. Temel olarak, basit bir formüle indirgenebilir: Bilimsel özgürlük ne kadar büyükse, bilimsel çıktı da o kadar büyük olur. Bilim, yeni alanlarda düşünme konusunda özgür olmalıdır. İlerlemeyi sağlamak için eleştirel söylem ve entelektüel açıklığa ihtiyacı var.’ Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan bu entelektüel açıklığı kaybetti.

TÜRK BİLİM İNSANLARINA ALMAN KAPILARI AÇILMALI 

“Uluslararası bilim dünyasını, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olayları açıkça kınamaya ve üniversitelerinin özerkliğine kendini adamış öğretmenler ve öğrencilerle dayanışma içinde olduklarını ilan etmeye çağırıyorum. Sürgündeki Türk bilim adamlarının, idari çalışanların ve öğrencilerin de acilen kabulüne ihtiyaç var. Nazi diktatörlüğü sırasında Ernst Reuter, Paul Hindemith, Fritz Neumark gibi Almanya’dan çok sayıda sürgünü Türk üniversiteleri koruma altına almış ve kabul etmişti. Bu konuda özellikle Almanya’nın Türkiye’ye karşı bir sorumluluğu var. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitelerde sadece ortadan kaldırılması gereken teröristleri görüyor ve bunu başarmak için her türlü yolu deniyor. 2016’dan beri toplam 15 özel üniversiteyi kapattı ve varlıklarına el koydu. 122 üniversitede 6 binden fazla öğretim görevlisi ve 1500 idari çalışan mahkeme kararı olmaksızın görevden alındı ve binlerce öğrencinin kaydı zorla silindi. Diğer taraftan 2011 gibi erken bir tarihte doktora tezinde intihal iddialarıyla karşılaşan Melih Bulu’nun atanmasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gözdesi ABD dışındaki ilk ABD üniversitesine rektör olarak atandı. Üniversite, 1863 yılında Robert Koleji adıyla kurulmuş ve 1971 Boğaziçi Üniversitesi adını almıştır. Anayasal ilkelere ve akademik normlara ne Erdoğan’ın AKP’nin uzun süredir destekçisi ve 2015’te de milletvekili adayı olan Melih Bulu ne de Recep Tayyip Erdoğan uyuyorlar. 

“SAVCILAR GÖREVİNİ YAPMIYOR”

Bulu intihal yaptı ve Erdoğan, Marmara Üniversitesi’nden 1981 tarihli sahte üniversite diploması aldı. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olabilmek için Türk anayasasının temel gereklerini (Madde 101) yerine getirmek için buna ihtiyacı vardı. Marmara Üniversitesi 1982 yılına kadar kurulmamıştı. Her ikisinin de belgelerini imzaladığı söylenen dekan ve üniversite rektörü 1982 yılına kadar ise görevde yoktu. Bu konu sessizliğini koruyan Türkiye’deki savcıları harekete geçirmelidir.” 

+49 – WİESBADEN

Foto: www.wusgermany.de

 

HABERE YORUM KAT
1 Yorum