Vicdan ve insanlık

Vicdan ve insanlık

Halit Çelikbudak: “Dietzenbach kasabasında ağırlıklı olarak kökleri Kahramanmaraş‘ta, Pazarcık’ta olanlar yaşıyor. Toplanan eşyalar dağlar gibiydi. TIR’lara yükleniyordu. Yardımlaşma, karagün dostu olmak en büyük hasletlerin biri Türklerin…”

Bazen bir konu üzerinde yazı yazmak gerçekten zordur. Hatta zorun da zorudur. Türkiye’de yaşanan felaketi yazmak da böyle bir şey. Televizyonları izliyorum, yazılanları okuyorum. Bu felaket, boyutları açısından yakın tarihteki tüm diğer depremleri geride bırakıyor. Binlerce kişi yaşamını kaybetti, on binlerce yaralı var. Hataylı gazeteci dostumun akrabaları da göçük altındaydı. Kurtulan bir akrabası ‘Halit abi, o kadar şiddetli sallandık ki önce kabus gördüğümü zannettim sonra her şey bitti, yolun sonu geldi artık diye düşündüm‘ diyordu telefonda. Can havliyle kendini dışarı atabilmiş.

* * * *

‘Buz gibi soğukta etrafıma bakınıyorum, ne duygumu yaşayıp ağlayabiliyordum, ne de bir şey düşünebiliyordum. Beynim tutulmuştu sanki. Bağrışlar, feryatlar, göçen, yıkılan binalar, uğultu içinde sanki boşlukta asılı kalmıştım. Bir süre sonra kendime geldiğimi hatırlıyorum‘ diye devam ediyordu. Hatay en ağır darbeyi alan yerlerden biri. Felaketin on ili, yaklaşık 13 milyon nüfusu etkilediği söyleniyor.

* * * *

Duydukça, gördükçe insan düşünmeden edemiyor. Daha önceki depremlerden ders alarak en azından son 20 yıldır evler depreme dayanıklı yapılacak veya bu şekilde inşa edilecekti. Japon uzmanlara göre, ‘Depreme dayanıklı inşa ettik‘ demek yetmiyor. Bir yandan sismik analizlere dayalı bina tasarımları da geliştirilmeli. ‘Büyük çapta pencereler, geniş kapılar, açıklıklar, giriş katlarında geniş mağazalar apartmanların zayıf yönü oluyor‘ diyor Japon uzmanlar. Aksi takdirde katların birbirinin üzerine yassı bir şekilde yığılarak çökmesinde bunun da etkisi olabileceğini işaret ediyorlar.

* * * *

Görünüşe göre, yeni binalar da kartondan evler gibi çökmüş. Bu nedenle, inşa edenlere ve bu projeleri onaylayan yetkililere sorular sorulmalı. Bilimin, uyarılarının neden dikkate alınmadığı sorulmalı. Türkiye'nin önde gelen deprem araştırmacıları, bir sonraki yıkıcı depremin buralarda olacağı konusunda uyarıda bulunduklarını söylüyorlar. Görünüşe göre, onların tavsiyeleri de dikkate alınmamış. Hayatını kaybeden binlerce kişinin hatırası için bu yapılmalı.

* * * *

Almanya’da da Türkler, Türk kökenliler de yardım seferberliği başlattı. Türklerin yoğun olduğu bölgelerde yardım paketleri toplanıp Türkiye’ye gönderiliyor. Sosyal medya aracılığıyla adresler paylaşılıyor. Yaşadığım Frankfurt‘un yakınlarındaki Dietzenbach kasabasında ağırlıklı olarak kökleri Kahramanmaraş‘ta, Pazarcık’ta olanlar yaşıyor. Toplanan eşyalar dağlar gibiydi. TIR’lara yükleniyordu. Yardımlaşma, karagün dostu olmak en büyük hasletlerin biri Türklerin…

* * * *

Alman halkı da Almanya'dan kuruluşlar da Türkiye’ye yardımlara katılıyorlar. Almanya depremi yaşamamış bir ülke. En şiddetli deprem 6,4 olarak 1756 yılında yaşanmış. Daha sonra 1978’te 5,7 şiddetinde güney Almanya’da ve 1992’de Almanya-Hollanda sınırında oldu. Bu depremlerde toplam 30 kişi yaralanmış, onlar da hafif ve orta derecede. Alman Cumhurbaşkanı da kısa video mesajında ‘Depremde her şeyini kaybeden insanların şimdi yardımımıza ihtiyacı var. Sizin acınız bizim acımızdır‘ dedi.

* * * *

Yüzyılın felaketin acısı yüreklere kazındı. Maddi kayıplar mutlaka telafi edilecek ama can kayıpları hiç unutulmayacak. Nesilden nesile anılacak, anlatılacak. Çaresizlik, göz yaşları, ağlamalar, feryatlar hafızalara kazınacak. Fransız haber ajansı AFP'nin fotoğrafçısı Adem Altan’ın çektiği fotoğraf da bunlardan biri. Mesut Hancer, kızının elini bırakmak istemiyor. Türkiye'nin güneyindeki Kahramanmaraş'taki evinin kalıntılarına çömelmiş. Ölen 15 yaşındaki kızı Irmak bir şilte üzerinde yatıyor. Sadece eli çıkmış, vücudunun geri kalanı beton levhaların altında kalmış. Kızının elini bırakmak istemiyor. Şokta konuşamıyor.

* * * *

Böyle acı bir daha yaşanmasın, hayatını kaybedenlere rahmet, sevenlerine sabır diliyoruz. Yaralıların da bir an önce iyileşmesi dileğimizdir. Milletler büyük felaketleri ancak kenetlenerek, birlik, beraberlik içinde aşmışlardır. Şimdi gün kenetlenme günü başkaca sözlere gerek yok. Ama 15 yaşındaki Irmak ve diğer tüm hayatını kaybedenlerin anısına bu doğal felaketin bu kadar büyük boyutlarda can kaybına, bedeni hasarlara yol açmasında varsa ihmali olanlara gereken sorular da sorulmalı. Sadece yasalar değil insanlık ve vicdanlar bunu gerektiriyor.

HABERE YORUM KAT