Merkel'den itiraf gibi sözler: Türkiye olmasaydı Avrupa'ya çok büyük bir göç dalgası gelecekti
Eski Şansölye Angela Merkel'in, "Freiheit. Erinnerungen 1954–2021" (Özgürlük. Anılar 1954–2021) adlı anı kitabı, raflardaki yerini aldı.
16 yıl boyunca Almanya'yı yöneten eski Başbakan Angela Merkel, söz konusu kitapta Türkiye'ye ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da yer verdi.
"Türkiye" itirafı
736 sayfalık kitabın içerisinde Şansölyelik koltuğuna oturduğu 22 Kasım 2005'ten 2021'e kadar 12 kez Türkiye'ye ziyarette bulunan Merkel, Erdoğan ile olan temaslarını, görüşmelerini, göçmen krizini ve diğer konuları yakından ele alıyor. Özellikle de "göç" konusuna dair ifadeler dikkat çekiyor.
Merkel kitabında, "Türkiye olmasaydı Avrupa'ya çok büyük bir göç dalgası gelecekti" itirafında bulundu. Kitap, Alman medyasında ve Alman kamuoyunda da 2 gündür konuşuluyor ve tartışmalara neden oluyor.
Almanlar da Merkel'i, 2016 yılında Almanya'nın kapılarını sınırsızca göçe açmasını eleştiriyor. Merkel ise dün çıktığı yayında bu eleştirileri kabul etmiyor.
"AB ile Türkiye arasında bir anlaşma olmasaydı..."
Merkel'in kitabında yer alan ifadeler şu şekilde:
"İstanbul ziyaretim sert bir şekilde eleştirildi. Bundan iki sandalye, daha doğrusu iki altın taht sorumluydu. Birine Erdoğan oturdu, diğerine ben oturdum. Sadece fotoğrafçıların kesitleri için değil, sohbetimiz sırasında da bu koltuklarda oturduk. Bunlar harika diye düşündüm, ancak bunun dışındaki duruma odaklanmadım. Bunun yerine içerik açısından neyi başarmak istediğime odaklandım. Ama sonradan 'Bir resim bin kelimeye bedeldir' şeklinde, Erdoğan'ın karşısında sarayında bir hükümdar gibi sindiğim ve gerekirse kendimi onun önünde yerlere bile çökebileceğim yazıldı.
Daha da kötüsü, ziyaret Türkiye'deki parlamento seçimlerinden iki hafta önce gerçekleştiği için, ziyaretimi Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AK Parti) seçim yardımı sağlamak için kullanmakla da suçlandım.
AB ile Türkiye arasında bir anlaşma olmasaydı, ölümüne yola çıkan insan sayısını kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde azaltmak ve böylece Ege'deki korkunç ölümlere son vermeyi başaramazdık.
Türkiye'nin, eğer Avrupa bu zorluğun üstesinden gerçekten gelmek istiyorsa, oynayacağı önemli bir rol vardı. Bu yüzden bu ülkenin cumhurbaşkanıyla müzakere ettim ve Erdoğan'ı sadece mülteci politikasında değil, tüm siyasi yelpazede rol alabilecek bir siyasetçi olarak algıladım. Aramızda bir anlaşma olduğunda çok nazik davrandı ve bana 'sevgili dostum' dedi. Görüş ayrılıklarımız olduğunda ise bitmek bilmeyen bir şekilde her türlü çelişkiyi ön plana çıkararak, aleyhte konuşurdu. Bu durum işlerin oldukça uzamasına neden oluyordu."
ARTI49