Yeşil politikacı Memet Kılıç: “Avrupa’nın Erdoğan’ı ayakta tutma projesi işliyor”

Yeşil politikacı Memet Kılıç: “Avrupa’nın Erdoğan’ı ayakta tutma projesi işliyor”

Fransızların dünyaca ünlü gazetesi Le Monde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sevr Antlaşması’ndan intikamını aldığını yazdı. Yeşil politikacı Memet Kılıç’a göre, durum farklı.

Le Monde’da yer alan iddianın konuyu bilmeyen biri tarafından yazılmış olabileceğini belirten Birlik’90 / Yeşiller partili politikacı Memet Kılıç, bir başka  amacın da “hedef şaşırtmaca” olabileceğini belirtti. 

Daha önce 17’nci Dönem Federal Meclis milletvekilliği de yapan Memet Kılıç, “Erdoğan, Sevr’den değil, Lozan’dan intikamını alıyor” dedi. 

Avrupa’nın Türkiye’de olup biteni gayet iyi bir şekilde okuyabildiğini kaydeden Kılıç, ancak silah ticareti ve mülteci anlaşması gibi konuların gereken yaptırımların uygulanmasının önünü kestiğini söyledi. Memet Kılıç zamanında yenilen emperyalist güçler için Erdoğan iktidarının bir umut taşıdiğını ve kollandığını da öne sürdü. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi konusunda Avrupa’nın temkinli davrandığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın beklediği tepkiyi de vermediğini belirten Kılıç “Avrupa’dan istediği tepkiyi alamayan Erdoğan, radikal İslamcılara yapmak istediği şovu yapamadı“ dedi. 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE KARŞI ATILMIŞ DÜŞMANCA BİR ADIM

Halen Almanya Yabancı Meclisleri Birliği Başkanı da olan Memet Kılıç Le Monde’la başlayan yeni tartışmanın sonuçlarına dair sorularımızı yanıtladı.

-“Erdoğan, Sevr’den değil Lozan’dan intikamını alıyor” şeklindeki Le Monde’un başlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

MEMET KILIÇ - Yanlış başlık atmış olmalılar. Lozan olmalıydı. Eğer hakikaten kasıtlı attılarsa Fransızların büyük Ortadoğu Projesi yol alamıyor diye, ona ivme kazandırmak için atılmış olabilir. Çünkü bu adım Sevr’e değil Lozan Anlaşması’na Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşuna karşı atılmış düşmanca bir adım . 

- Sizce Avrupa medyası Türkiye’de olup biteni okuyabiliyor mu?

MEMET KILIÇ – Bence herkes belli bir boyutunu görebiliyor. Ayasofya ile ilgili,  “Bu işte siyasi bir mesaj var” deniyor. Güçsüz oldukları dönemde siyasal İslamcıların Avrupa’ya meydan okuyarak, kaybederken de anlı şanlı kaybedelim arzusu ile adım atmış olabileceği söyleniyor.

Popülist bir yaklaşım, görüşü de hakim. Ekonomik sıkıntılar had safhada olduğundan hamasetle halkın duygularının ayakta tutulmasına yönelik yorumlar da var. Ayasofya hamlesi ile kırılanın Ayasofya’nın zincirleri  değil dolar ve avronu zincirleri olduğu ortaya çıktı. Dolar ve avro şahlandı. Laiklik ve Kemalizm’e karşı bir yeltenme olduğu yolunda yorumlar da vardı. Lozan Anlaşmasına denk getirilmesiTürkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna karşı bir adım olabilir. Bazı yorumcular Le Monde’un başlığını şöyle yorumladı: Sevr antlaşmasına karşı neden olsun? Sevr ile İstanbul’daki halife,  kendisine sembolik bir halifelik verilmesi ve kendisinin de kontrolünde olmayan İstanbul’da kalmayı kabullenmişti. Memleket İngilizler Fransızlar, İtalyanlar ve Ermenistan tarafından paylaşılmıştı. Lozan bunu ortadan kaldıran bir anlaşmadır. Lozan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmasıdır. Buna karşı yeltenmek TC’ye karşı  yeltenmektir. . Sevr’i yeniden getirerek ‘sembolik bir saltanat olsun’ anlamına gelebilir. Kendi içinde çelişen bir adım atılmış durumda.

900’DEN FAZLA DİTİB CAMİSİ NE OLACAK?

Diğer taraftan uluslararası hukuk da dikkate alınmadan çatışma ortamı aranıyor. Katar kendisine güvenmiyor. Kraliyet ailesi Katar’ın siyaseten ortadan kalkmasına karşı kendisine satın alacak yer arıyor. Katar’ın sermayesi ve Müslüman Kardeşler yanında siyaset yürüten zihniyet şimdi TC kuruluş sözleşmesine savaş açmış durumda. Diyorlar ki “TC’ye savaş açtık yerine başka bir şey kurmak istiyoruz”. Buradan geri dönmek gerekir. 

Siyasal İslamcılar müzeyi camiye çeviriyor. Siz kılıç hakkından bahsederseniz diğer ülkeler de toprağının üstündekilere ne isterse onu yapar. Almanya’da 900’den fazla DİTİB camisi olduğu unutulmamalı. AKP Başkanı, “Kavga arıyorum, siyaseten sıkıştım, ekonomide bir başarımız yoktur”un çaresizliği içinde. “Popülist çıkışa ihtiyacımız var” dedi. 

“AYASOFYA’DA NAMAZ KILARKEN MALİYETİNİ DE DÜŞÜNMELEİR GEREKECEK”

-Avrupa Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinden sonra temkinli davrandı. Sessizliğin ardında başka bir düşünce mi var?

MEMET KILIÇ - Avrupa iki anlamda kazanma istikametine gidiyor. Türkiye’de bu adımı atan Müslüman Kardeşlere bu kozu vermek istemediler. Avrupa’dan ciddi  tepkiyi bekleyip tabanlarına gaz vermek istediler. “Bakın, Avrupa’yı karşımıza aldık” demek istiyorlar. Tepki gelmeyince bir kıymeti kalmadı. Avrupa, ticaretine bakıyor. Türkiye’ye Almanya 29 milyon avroluk silah satmış. Müşteri velinimetimiz. Sizin namaz kılabildiğiniz Ayasofya’da namaz kılarken maliyeti nedir? Avrupa böyle bakıyor. Suriyeli sığınmacılar var, diğer taraftan. “Türkiye’nin sürekli ülkeden göndermekle tehdit ettiği sığınmacıları nasıl orada tutabiliriz” diye bakıyor Almanya.  

AVRUPA’NIN ERDOĞAN’I AYAKTA TUTMA PROJESİ

- Sol Parti Grup Başkan Vekili Sevim Dağdelen Türkiye’deki muhaliflere yönelik baskılara, saldırgan dış politikalarına rağmen Avrupa’nın Erdoğan’a kol kanat germeye devam ettiğini ileri sürdü. Avrupa siyaseti gereken yaptırımları uyguluyor mu?

MEMET KILIÇ - 29 milyon avroluk silah satışı da Dağdelen’in soru önergesi ile ortaya çıktı. Avrupa’daki birçok ülkenin özellikle Almanya’nın Erdoğan rejimini ayakta tutmak için çabası var. Ortadoğu projesini hayata geçirmek için ihtiyacı var. 1 Kasım 2015 seçimlerinden 15 gün önce Almanya Başbakanı Angela Merkel Türkiye’ye gitti. Erdoğan, Merkel’i yaldızlı tahtta oturttu. Dünyada izole olmuşken, Recep Tayyip Erdoğan’a devlet adamı muamelesi yaptı Almanya. Erdoğan’ı ayakta tutma projesiydi bu. Ekonomik yardımları oldu. 

2014 yılına kadar Avrupa Yatırım Bankası 10,4 milyar avro  verdi Türkiye’ye. Sırf ayakta kalsın diye sıcak para gönderiliyordu. Şimdi Katar’ın gönderdiği parayı Avrupa gönderiyordu. Avrupa Komisyonu eleştiri içeren bir rapor sundu. 2016’da da müzakereler durduruldu. Katılım yardımları düşürülse de verilmeye devam ediliyor. Avrupa kamuoyuna “Sığınmacılar gelmesin diye yapıyoruz” diyorlar. Ama sığınmacılarla sınırlı bir konu değil tabii bu. 

Lozan’a düşmanlık, Sevr’e dostluk eden bir iktidardan umutları var. Zamanında emperyalist güçlere karşı aldıkları yenilgiyi belki tersine çevirip Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek istiyorlar.  “Müslüman Kardeşler sayesinde sembolik hilafeti ellerine oyuncak gibi veririz, Ertuğrul Diriliş dizisini izleyip heveslerini alırlar” diye bakıyorlar. 

AVRUPA’DAKİ TÜRKÇE BASIN YETERSİZ 

- Burada Türkiye’de olup bitenleri de aktaran, Türkçe habercilik yapan yayınları nasıl değerlendiriyorsunuz?

MEMET KILIÇ - Bana göre +49, Deutsche Welle, WDR Türkçe ve Halkweb önemli ve bağımsız haberler yapıyor. Türkiye’ye bakışı objektif görebilmek için bu gazetelere ve kanallara yöneliyoruz. Bir de sosyal medyaya bakıyoruz. Şimdi Türkiye sosyal medyaya da el attı. Türkiye’de yaşayanları bu bilgilerden koparmak istiyor. Sosyal medyaya savaş açmış durumdalar. Türkiye’deki halkla haberleşebilmek için sizlerin yayınlarını çok önemsiyoruz. Bunun dışında  Türkçe haber yapan sitelerde çok ciddi bir şey göremiyorum. AA çizgisinde giden bir yönelim var.

Türkiye’ye baktığımızda ise kamuoyuna başka, dışarıya başka mesaj veriliyor. Ayasofya  Unesco’nun dünya mirası listesinde. ‘Oraya bilgi verilmeden bu adım atılmıştır’ eleştirisi geldiğinde Çavuşoğlu içeride meydan okurken, dış dünyaya ‘Biz Unesco ile attığımız her adımı konuşacağız. İçerideki nasıl mozaikleri örteriz, turist nasıl girer’ diye izahat verdi. Bunu iç kamuoyuna söyleyemiyor. 

Siyasal İslamcılar iki dilli konuşuyor, hamaset yapıyor. Turistlerin giriş parasından ne kadar feragat edebilirler, göreceğiz. Zamanlamanın manidar olduğunu düşündüren bir şekilde, buna paralel olarak Türkiye’deki bazı siyasilerin İsviçre bankalarında paraları olduğu ise Alman basınında çıktı. 

IŞIN TOYMAZ – HEİDELBERG

HABERE YORUM KAT