Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı, Doğduğun Ev Kaderindir: Psikolojik diziler Avrupa’da da neden çok izleniyor?
Doğduğun Ev Kaderindir, Kırmızı Oda ve Masumlar Apartmanı hatta İstanbullu Gelin dizisi psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu’nun imzasını taşıyor. Günahın Üç Rengi, Hayata Dön, Kral Kaybederse, Madalyonun İçi gibi kitaplardan uyarlanan ve gerçek hayat hikâyelerinin anlatıldığı son dönem psikolojik dizileri Avrupalı Türkler de yakından takip ediyor.
Türk asıllı Alman psikiyatrist, psikoterapist ve halk sağlığı uzmanı Dr. Elif Cındık-Herbrüggen psikolojik dizilere gösterilen ilgiyi +49 için değerlendirdi.
Dizinin hem hastalar hem hasta yakınları hem psikiyatristler hem de “sokaktaki sade vatandaş” açısından yakın takibe alınmasını, Münih’te iki kliniği yöneten Dr. Elif Duygu Cındık-Herbrüggen “Herkes kendisinden bir şeyler buluyor” sözleriyle açıkladı.
Türk uzman konuyu şöyle değerlendirdi:
“HERKES KENDİNDEN BİR ŞEYLER BULUYOR”
Türkiye’de milyonları ekranlara kitleyen üç dizi psikiyatristler, hastalar başta olmak üzere aslında herkes açısından çok ilginç. Örneğin Masumlar Apartmanı adlı dizide obsesif kompulsif bir karakter var. Safiye. Bir de ona bağımlı olan kardeşi Gülben karakter. Bu dizide insanların davranışlarının şekillenmesinde geçmişlerinin büyük rol oynadığına işaret ediliyor. Onların da birer kurban olduğunu görüyoruz. Annelerinin mutsuzluğunun, çaresizliğinin, saldırganlığının, sevgi açlığının çocuklara nasıl yansıdığını görüyoruz. Bizler de Almanya’da benzer vakalarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu hastalar genellikle davranışlarının doğru olmadığını biliyorlar üstelik. Yardım istiyorlar.
Türk asıllı Alman psikiyatrist, psikoterapist ve halk sağlığı uzmanı Dr. Elif Cındık-Herbrüggen
UZMANLARI YAKINDAN GÖZLEMLEYEBİLİYORUZ
Kırmızı Oda dizisinde ise uzmanlar ve psikiyatristleri de yakından gözlemleyebiliyoruz. Hasta terapist arasında empati ve güvenin çok önemli olduğunu görüyoruz. Doğduğun Ev Kaderindir dizisinde de yaşam kültürü çatışması görüyoruz.
Sözün kısası, sorunları artık ekranlardan görebiliyorsunuz. Eskisi gibi güzel kadın yakışıklı erkek arasındaki aşk hikâyeleri yerine, gerçek hayattaki kişilik sorunları da senaryolara dahil ediliyor. İzleyenler kendilerine pay çıkarıyor, kendi hayatları ve halleri ile kıyaslıyorlar.
“ANLAŞILMA, GÖRÜLME İHTİYACI”
İlk yayınlandıkları günlerden bu yana söz konusu diziler insan ilişkilerini, kişinin kendi ile ilişkisini, bilinçaltının nasıl bizleri yönlendirdiğini seyircilere anlatıyor. İçsel çatışmaları, anlaşılma, görülme ihtiyacını anlıyoruz. Geçmişin ne kadar önem taşıdığına işaret ediliyor.
Diğer taraftan uzman gözüyle şunu da söylemem gerekir: Terapistin hasta ile çok samimi olmaması gerekiyor ve sınır koymak zorunda. Hastaların beklentileri onları zor durumda bırakabilir. Ben de psikiyatrist olarak söyleyebilirim ki, hastalara önemli ölçüde yardımcı olabiliyoruz ve bundan mutlu oluyoruz.”
+49 – MÜNİH