Geçmişten günümüze göç meselesi

Geçmişten günümüze göç meselesi

İsmail Demiray yazdı...

Göç kavramı bize Osmanlı’dan kalan bir olgu.
Başka bir deyişle iskan ve kültür coğrafyası daha çok Osmanlı modernleşmesinin bıraktığı mirastır.
Bitmedi gitti bir türlü göçümüz. Hani o okulumuzun ilk yıllarında bize öğretilen şekilde at sırtında Orta Asya’dan gelen atalarımız nasıl yüzlerce yıl oradan oraya gittiyse Anadolu’ya Selçuklular döneminde yerleşen atalarımızın devamı olan Osmanlı’da yayılmış da yayılmış Avrupa, Asya, Afrika ve Arap ellerine yüzlerce yıl.

Bu yayılmanın sona erdiği Avrupa’nın ilerlemeye, Osmanlı’nın gerilemeye başladığı özellikle son 200 yıl içinde bu coğrafyalarda yaşananlar ibret vericidir. Resmi tarihin ifadesiyle “gerileme dönemi” deneyiminin neticesidir. İmparatorluk dışarıda toprak kaybedip parçalandıkça Müslüman / Türk nüfus, ülkenin sınırlarına ve içlerine doğru iskan edilmiştir. Böylece bu coğrafyanın her bir şehrine ve şehirler de ilçelerine farklı nüfus grupları gelmiş, getirilmiş, iskan edilmişlerdir. Aynı şekilde bu coğrafyanın başka bazı kültürleri yerlerinden edilmiştir.
Dedelerim de Makedonya’dan kopup gelmişler Balkan Savaşı öncesi 1910 yılında. Ölümden kaçarcasına üst üste trenlere bindirilerek Uzunköprü’ye kadar geldikten sonra kiraladıkları manda arabalarıyla akrabalarının yanına Vaysal Köyü’ne yerleşmişler.
Vaysal sonrasında 60 yıl kadar sabit kalmışlar köylerinde, torlukçuluk, hayvancılık, çiftçilik derken 70’li yıllarla birlikte bütün Trakya’da olduğu gibi kentlere bir akın başlamış. 1910 yılında dedelerimin Vaysal’a göçünü 1969 yılında babamın Edirne’ye göçü izlemiş. Yaklaşık 50 yıl sonra da oğlumun iş için Ege’ye göçü. Devam etmiş, durmamış göçümüz.

Gidebilen Almanya’lara, diğer ülkelere gurbete çıkarak zor olanı seçmişler. Gidemeyenler büyük veya yakın kentlere, çoluk çocuk yeni bir yaşam kurmak için hayata yeniden başlamışlar. Sil baştan, yeni ev, yeni iş, yeni hayat ve yeni sorunlar.

Bütün Türkiye kendisine düşeni almış bu göç hareketlerinden. Ülkenin her bölgesinde farklı sorunlar yaşanmasına neden olmuş.

Çok çeşitli nedenlerle yaşanmış göçler var Cumhuriyet sonrasında da. Doğu’dan zorunlu iskan ülke içinde göç olgusu yarattığı gibi, terör nedeniyle yerlerinden edilen milyonlarca yurttaşımız, 1934 Trakya olayları, İstanbul’da 1955 yılında yaşananlar Türkiye’den dışarıya, Bulgaristan ve Yunanistan ile mübadele anlaşmaları sonunda dışarıdan Türkiye’ye göçlerle sürmüş göç olgusu. Son Suriye savaşı sonunda ülkemize akıp gelen ve ülkemizin sosyolojik yapısını değiştirecek denli büyük bir göç olan Suriye’lilerin, son günlerde Doğu’dan gelen Afganistan’lıların ülkemize göçü ve her yere yerleşmeleri.

Son yıllarda da farklı bir göç olgusuyla bizim kuşağımız karşı karşıya. Bizim kuşak genelde anne babalarımızın yaşadığı yerlerde yeni bir yaşam kurduk farklı hanelerde. Fakat bizim çocuklarımız şimdi Edirne gibi küçük kentlerde yaşama tutunamadıkları için büyük kentlerde veya aldıkları eğitim sonunda edindikleri mesleklerini yapmak için Türkiye’nin çeşitli bölgelerine çalışmaya gidiyorlar.

Biz emekliler de onların peşinden torun bakmaya. Alın bize bir başka göç olgusu daha.

Torun göçü.

*Bu yazıda Şükrü Aslan’ın BirGün gazetesinde 02.06.2021 tarihinde yayınlanan “Mübadeleler, göçmenler, iskan ve kültür coğrafyası” isimli yazısından alıntılar yapılmıştır.
 

NOT: Bu makale Edirne Hudut gazetesinden alınmıştır.

HABERE YORUM KAT