Ege'nin iki yakasından AB liderlerine çağrı

CHP'nin AB Temsilci Kader Sevinç ve Avrupa Parlamentosu'ndaki Yunan Milletvekili Miltos Kyrkos, AB Liderler Zirvesi öncesinde AB liderlerine çağrıda bulundu.

Kader Sevinç

Kader Sevinç, Cumhuriyet Halk Partisi Avrupa Birliği Temsilcisi, Avrupa Sosyalistler ve Demokratlar Partisi (PES) Yönetim Kurulu Üyesi

AB’nin en başarılı politikalarından genişleme populizme yenik düşüyor

Avrupa Birliği'nin en başarılı dış politika araçlarından biri olan genişleme politikası yükselen popülizme rehin olan kendi (Avrupa) siyaseti tarafından etkisiz hale getirildi. Brexit bu gerçeğin mükemmel ve talihsiz bir örneği. AB Türkiye'yi bir katılımcı bir ülke olarak AB’ye entegre etme testini sınavında sınıfta kalmıştır. Ve üyelik müzakereleri fiilen dondurulmuş durumda. Avrupa liderleri ve siyasetçileri samimi taahhüdlerini, zaman ve enerjilerini arkasına koymadıkları AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerini dondurmak için görüşecekler. Bu bize AB'nin sorunları çözmede yetersiz kaldığını ve olumlu dönüştürücü gücünü yitirdiğini gösteriyor..Türkiye'nin ilericileri ve demokratları olarak biz AB'nin sorunun değil, çözümün parçası olması gerektiğine inanıyoruz.

AB üyelik kriterlerini yerine getiren bir Türkiye için başlıklar açılmalı

AB üyelik kriterlerini yerine getiren Türkiye son derece arzu edilen bir müstakbel AB üyesi bir ülke olmalıdır. Bunun için çalışalım, buna karşı değil. Bugün ve yarının zorluk ve sorunlarının merkezinde, çoğunluğu müslüman olan bir toplumun Avrupa tarafından reddedilmesi olduğu gerçeğini görmezden gelmemeliyiz. Türkiye gibi bir ulus tam bir batı demokrasisi olmayı hak ediyor. Ve Kopenhag kriterlerini tam olarak yerine getirme yolundaydı. Bizim inandığımız Avrupa genişleme politikasında zorlandığı konuların üstesinden gelmek için hazır olmalı; demokrasi, temel hak ve yargı alanlarında siyasi olarak engellenen 23 ve 24 numaralı fasılları müzakereye açarak Türkiye'deki milyonlarca demokratı desteklemeli. AB ülkedeki demokrasiyi güçlendirmek için üyelik müzakere çerçevesini daha iyi değerlendirmeli, toplumu kucaklamalı. Aksi takdirde Avrupa Türkiye'yi bütün olarak kaybetmeye mahkum. Bu da geri dönüp Avrupa'yı avlayacak. Hepimizin unutmaması gerekir ki, Türkiye'de bir yangın varken Avrupa'da barış olamaz. Hepinizi anti-demokratlara karşı ayakta durmaya ve her yolla demokrasi için sesinizi yükseltmeye davet ediyoruz.

AB’nin önemli başarıları var ama ciddi hataları da var; Türkiye politikası onlardan biri

AB haklı olarak iddia edebileceği pek çok başarıya sahip: uzun süren barış ve refah, genişleme ülkeleri için demokrasiye geçiş, yaşam standartları ve ekonomik büyüme için serbest ticaret ve serbest dolaşım, Avrupa çapında sorun ve zorluklar üzerine çözüm üretme. Ancak bu önemli başarılara rağmen AB halklarını bir araya getirmek yerine bölün sonuçlar yaratan pek çok hata yaptı ve yolundan çıktı. AB'nin hatalarının çoğu AB'yi yenileyememiş ve Avrupa projesinin vatandaşlarıyla olan bağlantısınının kopmasına neden olan politikacılarının hatalarından kaynaklanıyor. Bunlar AB'yi daha zayıf bir yöne doğru ittiler.

AB’nin Türkiye politikası genel liderlik sorunun bir parçası

Ulusal ve AB düzeyinde siyasetin daha fazla bilgelik içinde hareket etmesi AB'yi daha başarılı ve daha güçlü bir konuma getirebilirdi. AB'nin genişleme politikasının AB'nin genel liderlik eksikliğinden bağımsız olmadığını anlamalıyız.

Daha açık konuşalım ve yüzleşelim. AB’nin Türkiye politikası başarısız oldu. Ne yazık ki AB 2005 yılında Türkiye resmi olarak AB üyelik müzakerelerine başladığından bu yana ciddi bazı hatalar yapıyor. Müzakere başlıklarını -demokratik ve temel hakların üzerine olanları dahi - siyasi olarak engellemek, katılımcı ülkelerde giderek azalan biçimde görünür olmak, bazı AB politikacılarının karşılığında bir ceza görmedikleri ırkçı ve İslamofobik söylemleri. Meselelerin yanlış analizi ve ortak Avrupa değerlerinin feda edilmesi. Ülke on yıl öncesinden daha demokratik ve ilerici değil. Ülke artık kanun hükmünde karanamelerle yönetiliyor. Olağanüstü hal hala uygulamada. Parlamento yok sayılıyor. Politikacılar ve gazeteciler hapsedildiler. Şuanki durum budur. Üyelik görüşmelerinin yavaşlayarak durdurulmasıyla ülkedeki demokratik değerler ve sivil özgürlükler aşındı. İktidar partisi ve kurucu cumhurbaşkanı iktidarı el elde toplamak için adımlar atıyor ve ülkemizdeki hukuk devleti ve özgürlükleri zayıflatıyorlar. Bu bir suçlama oyunu değil. Avrupa'nın bugünkü Türkiye resminde kendi sorumluluğu olduğunu görmesi gerekiyor.

Türkler AB üyelik sürecini destekliyor

AB'nin son on yıldaki Türkiye politikasının işbirliğini güçlendirmek yerine bozan, zarar verici ve güveni zedeleyen bir yapıda olduğu ortada. Yenilenmesi gerekiyor. Korku dolu, dürüst olmayan bazı Avrupalı siyasetçiler Türklerin güya azalmakta olan AB sürecine desteğinin arkasına saklanmaya çalışıyorlar. Bu doğru değil. Türk düşünce kuruluşu IKV tarafından 2016 yılında yapılan ankete göre Türklerin % 75'i Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyor. Ve bu destek seviyesi bu yıl% 13 yükseldi. Bununla birlikte, katılımcıların sadece % 35'inde, Türkiye'nin AB üyeliğinin yakın gelecekte gerçekleşeceği beklentisi var. Bu bize Türk kamuoyu ve AB arasındaki ciddi güven sorununu iyi biçimde gösteriyor.

Miltos Kyrkos

Miltiadis Kyrkos, Avrupa Parlamentosu Milletvekili (Yunanistan / Sosyalistler ve Demokratlar Grubu), AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Başkan Yardımcısı

Türkiye’nin AB katılım sürecinin tıkanmış olması her iki tarafa da zarar veriyor

Birkaç hafta önce, Avrupa Parlamentosu'nda AB Türkiye katılım müzakerelerinin dondurulmasını talep eden bir kararı oyladık. Avrupa Parlmentosu milletvekilleri, anti demoktatik tutumunu milletvekillerini, gazetecileri içeri atarak, hakimleri, öğretmenleri ve memurları belirli bir suç olmaksızın görevden alarak ve herkesi tehdit eden OHAL uygulamasıyla gösteren Türkiye hükümetine bunların Avrupa değerleriyle uyumlu olmadığı mesajını göndermek istedi. Bu karara karşı duran ben ve diğerleri içeriğini tamamen kabul ediyoruz ancak Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini Türkiye toplumu ile ortak değerlerimiz, yol haritamız ve başlıklar için müdahil olabilmek üzere elimizdeki en önemli araç olarak görüyoruz.

Sadece bu kurumsal araç bize hukukun üstünlüğün, ifade özgürlüğü, yargı reformu, yolsuzlukla mücadele gibi konularda bize her tartışmaya erişim imkânı tanıyor ve her gün Türkiye'de mevcut olmamızı sağlıyor. Bunu etkili bir şekilde kullanıyor muyuz? Hayır kesinlikle değil, AB'nin sesi Türkiye'de olması gerektiği gibi duyulmuyor fakat bu faydasız hale gelen AB katılımını kaldırıp atmamız anlamına gelmiyor çünkü başka alternatif de yok. Yalnızca vizyon sahibi bir şekilde daha çok çalışmak zorundayız.

AB’nin kendisini yenilemesi şart

Avrupa uçurumun eşiğinde duruyor. Uzun süredir gecikmiş ancak kaçınılmaz bir seçimle karşı karşıyayız, ya birleşmeye doğru atlıyoruz ya da kaçınılmaz dağılmaya doğru sürükleniyoruz.

Yatırımları artırmak ve iş yaratmak için entegre bir ekonomik-yönetişim modeli için çalışmalıyız; yoksa devam eden mali kriz sürerek sosyal hareketliliği engelleyecek ve sosyal adalete zarar verecektir.

Küreselleşmenin bir sonucu olarak kaderine terk edilen insanların ihtiyaçlarına cevap vermeliyiz, aynı zamanda hızlı ve kolay çözüm efsanelerini de yok etmeliyiz. Popülistler Yunanistan'da olduğu gibi nerede iktidara gelirerse sözlerinin budalaca olduğunu net bir şekilde gösterdiler. Ancak AB net alternatifler sunmuyorsa, popülist ve basit konuşmaların cazibesi Avrupa'yı uçuruma itecektir.

AB katılım araçlarını vizyonsuz ve çoşkusuz kullanıyoruz

Üyelik yolunda olan tüm ülkeler için Avrupa demokrasi, istikrar ve ekonomik büyümenin bir feneri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak doğu Avrupa’ya doğru hızlı genişlememizden öğrendiğimiz dersler, liderlerimiz 2019 yılına kadar olan görev süresince herhangi bir genişlemeye aşırı tepki vermeye ve reddetmeye zorladı. Kriter yok? Yol haritası yok? Bu bizim bugüne kadar başarılı olduğumuz Avrupalı tarz değil. Bu bağlamda elimizdeki katılım araçlarını tereddütlü, vizyonsuz, coşkusuz bir şekilde kullanıyoruz. Müzakerelerin durması ve ilerlemesinin tersine çevrilmesi mümkün değil mi?

Türkiye’de ekonomik ve sosyal gelişmeyi AB sürecini canlandırarak garanti edebiliriz

Meslektaşımın bilgece söylediği gibi, Türkiye tam bir batı demokrasisi olmaktan daha azını hak etmiyor. Bu hedefi destekleyen tüm toplumsal güçlerle birlikte çalışmamız gerekiyor, aynı zamanda daha muhafazakâr, derin geleneksel diğer toplumsal güçleri de bir biçimde ikna etmeyi başararak AB ile daha yakın ilişkilerin Türkiye'deki ekonomik ve sosyal gelişmeyi güvence altına almasını en iyi şekilde sağlayabiliriz.

Başarılı bir gümrük birliği, 140 milyarlık ortak ticaret ve Türkiye'deki yatırımlar büyük oranda AB ülkelerinden geliyor, yönetim süreçlerimizi ve yasal çerçevemizi bütünleştirerek bu işbirliğimizi daha fazla ürün ve hizmetle modernize edebiliriz.

Mart 2016'da imzalanan anlaşma ile yönettiğimiz ortak meselemiz mülteciler sorunu var. Enerji, iklim değişikliği, ulaşım, turizm ve daha bir çok konuda açık tartışmalarımız var. AB'nin mümkün olduğu kadar çok ekonomik ve siyasi bağları olan istikrarlı bir Türkiye'ye ihtiyacı var.

Bizden açık bir cevap bekleniyor: Modern, batılılaşmış, laik bir Müslüman ülkeyi mi ortağımız olarak tercih ederiz yoksa muhafazakâr, içe dönük ve dini bir ülkeyi mi sınırlarımızda tercih ediyoruz? Eğer ilkini istiyorsak bizimle aynı rüyayı paylaşan Türkiye'deki insanlarla birlikte daha da sıkı çalışmalıyız. Kopenhag kriterlerine ve tüm başlıklara sahibiz ama sahte sözler vermemeliyiz.

Türkiye'de demokrasiyi destekleyelim. Birlikte çalışalım.

VİDEOYA YORUM KAT
Benzer Videolar