Devlet Bahçeli: “Gara’da akan kan alayınızı boğacak, biliyor musunuz?"

Devlet Bahçeli: “Gara’da akan kan alayınızı boğacak, biliyor musunuz?"

MHP lideri Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında Gara'da 13 vatandaşımızın şehit edilmesiyle ilgili "“Gara’da akan kan alayınızı boğacak, biliyor musunuz? " şeklinde konuştu.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptığı grup konuşmasında Gara'da şehit edilen 13 vatandaşımız için "Bundan sonra terörle mücadele stratejisi bakımından Gara öncesiyle Gara sonrası inanıyorum ki aynı olmayacaktır." açıklamasını yaparak terör örgütü PKK üzerinden HDP'yi hedef aldı.

HDP’nin kapatılması için başvuru yapacaklarını söyleyen Bahçeli, “Yeter artık, sabır taşı çatladı, bıçak kemiğe dayandı. Bu mesele var oluş yok oluş meselesidir. İp inceldiği kadar incelmiştir, kopacağı varsa zaten kopacaktır. Gözümüzün içine baka baka hala provokasyonlarını devam ettiren mazbatalı teröristlerin bulundukları mekan; dualarla, Kuran’ı Kerim tilavetleriyle, kurbanlarla ve bir cuma günü açılan Gazi Meclis olamaz, olmamalıdır” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, özetle şunları söyledi:

GARA ÖNCESİYLE SONRASI AYNI OLMAYACAK

Farklı tarihlerde PKK terör örgütü tarafından kaçırılan 13 vatandaşımız, 13 masum insanımız, 13 kahraman kardeşimiz bir mağara deliğinde baş bölgelerine yakın mesafeden ateş edilmek suretiyle şehit edildiler. Bu katliam yeryüzünde çok nadir görülen bir canavarlık örneğidir. Bir mıh gibi çakıldığı milli hafızadan asla çıkmayacaktır. Suçsuz günahsız, üstelik savunmasız insanlarımıza kurşun sıkmak terörizmin tahammülü ve tarifi olmayan ilkel yüzünü tekraren deşifre etmiştir. Ey şereften ve namustan bihaber hainler, bu kadar mı alçaldınız? Bu kadar mı insanlıkla aranızı açtınız? PKK/YPG’ye kol kanat geren sözde insan hakları savunucuları, özgürlük simsarları şimdi ne diyeceksiniz? Ne yazacaksınız? Neyi anlatacaksınız? Bu cinayetleri nasıl tevil edeceksiniz? Gara’da akan kan alayınızı boğacak, biliyor musunuz? O mağaradaki feryat figan sesleri alayınızı hüsrana uğratacak, farkında mısınız? Bundan sonra terörle mücadele stratejisi bakımından Gara öncesiyle Gara sonrası inanıyorum ki aynı olmayacaktır.

KURŞUNLAR HEPİMİZE İSABET ETMİŞTİR

Bu sefer ateş yalnızca düştüğü yeri yakmayacak, PKK’nın yanında yöresinde saf tutan kim varsa çembere alıp tepeden tırnağa tutuşturacaktır. Türk milletinin izzet-i nefsiyle oynamaya cüret etmenin bedeli, masum evlatlarımızın hayatlarına kastetmenin ağır sonucu silahlı eşkıyaya, şehirlere tutunmuş yandaşlarına, elbet siyasi ortakçılarına felaket olarak yansıyacaktır. PKK terör örgütü ya silahlarıyla birlikte ve son teröristine kadar güvenlik güçlerine teslim olup Türk adaleti önünde hesap verecektir ya da azdan az çoktan çok gidecek, hainlerin kafaları kopartılacaktır. O meşum mağarada aslında Türk milletinin tamamına ateş açılmıştır. Kurşunlar hepimize isabet etmiştir. Biz göreceğimizi gördük, çekeceğimiz çileyi çektik. Acılara dayandık, sıramızı savdık. Bundan böyle gerisini bölücüler, yardım ve yataklık yapan işbirlikçiler, eli ve vicdanı kanlı teröristler düşünmelidir.

GARA’DA YAŞANAN BARBARLIK KIRILMA ANIDIR

Türkiye, terörün insanlık dışı hunhar eylemleriyle 37 yıldır mücadele halindedir. PKK, ihanet yoldaşları FETÖ ve YPG, seferberlikle ele alınması gereken milli güvenlik sorunudur. Ağzı süt kokan bebeklerimizi öldürdüler. Analara, bacılara, babalara, dedelere, ninelere kıydılar. Asker demediler, polis demediler, korucu demediler, hepsine en küçük tereddüt geçirmeden saldırıp kurşun sıktılar. Çocukları yetim, gelinleri dul bıraktılar. Şehirlerimizde canlı-cansız bomba patlattılar, silah ve uyuşturucu kaçaklığı yapıp asayişsizliği ve güvensizliği derinleştirmeyi amaçladılar. Yine şehirlerimizde çeteler kurup haraç toplamayı denediler. Ya pusu kurdular ya da sırttan vurdular. Arkasından insan hakları dediler, özgürlük masalına sığındılar. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki Türkiye’miz ne pahasına olursa olsun bölücülükle ve PKK terör örgütüyle yüzleşmek, hesaplaşmak, bu kanlı sayfayı açılmamak üzere kapatmak zorundadır. Ön şartsız bir şekilde devletimize ve hükümetimize bu mücadelede desteğimiz tamdır ve tartışmasızdır. Şayet huzur istiyorsak, güvenliğimiz kusursuz olsun diyorsak, terörizmin kumpaslarını boşa çıkarmakla kalmamalı, bu vatandan, bu ülkeden hainlerin tamamını söküp atmalıyız. Bunun yanında sınırlarımızda ve mücavir alanlarımızda tek bir örgütün tutunmasına izin vermemeliyiz. Bu ülkeyi seveni severiz, sevmeyeni cehenneme kadar yolun var deriz. Artık bir karar arifesindeyiz. Artık bir kavşak noktasındayız. Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümüne terörü bitirmiş, bölücülüğü yenmiş, milli birlik ve kardeşlik bağlarını tahkim ve tescil etmiş şekilde ulaşmak durumundayız. Bu amaç tarihe boyun borcumuzdur.  Şühedaya vefamız, ecdada bağlılık irademizdir.  Biliyorum, bu zor ve zahmetli bir süreçtir. Ancak Gara’da yaşanan barbarlık bir kırılma anıdır. Evlatlarımızın kurşun yediği mahalde, terörün elebaşları birer birer sallandırılmazsa yüreklerimiz soğumayacak, öfkemiz sönmeyecektir.

DAĞDA ELDE EDİLEN ÜSTÜNLÜĞÜ TBMM’DE ERİTMEYE TAHAMMÜLÜMÜZ KALMADI

Demokrasiyi yozlaştıranlara sessiz mi kalacağız? Yoksa hakkın ve hukukun safında toplanarak milletin çelikten iradesiyle günahkar bölücüleri doğduklarına pişman mı edeceğiz? Bilinmelidir ki dağda elde edilen stratejik ve mukayeseli üstünlüğü TBMM’de kaybetmeye, TBMM’de eritmeye ne sabrımız ne de tahammülümüz kalmıştır. Türk devletinin ekmeğini yiyip havasını soluyan, hazinesinden geçinip imkanlarından yararlanan, sonra da dönüp bu devletin varlığına diş bileyen, nifak saçan, suikast düzenleyen teröristlere güzellemeler yapan siyasi terör safralarının yakasından tutmak millet vekaletinin iffetini taşıyan her muhterem milletvekili için namus meselesidir. Bebek katiline ‘sayın’ diyen milletvekilleri istemiyoruz. Teröriste gerilla diyen milletvekillerine katlanamıyoruz. Sırtını PKK’ya, YPG’ye dayayan, terörist cenazelerine katılan, icazeti Kandil ve İmralı’dan alan hainlere milletvekilliği haramdır görüşündeyiz. Yeter artık, sabır taşı çatladı, bıçak kemiğe dayandı. Bu mesele var oluş yok oluş meselesidir. İp inceldiği kadar incelmiştir, kopacağı varsa zaten kopacaktır. Gözümüzün içine baka baka hala provokasyonlarını devam ettiren mazbatalı teröristlerin bulundukları mekan; dualarla, Kuran-ı Kerim tilavetleriyle, kurbanlarla ve bir cuma günü açılan Gazi Meclis olamaz, olmamalıdır. Ordular kurup ordular yöneten, Milli Mücadele’den yüz akıyla çıkıp Cumhuriyet’i ilan eden bu kutlu çatı altında düşmana methiyeler düzen suçluların ne işi vardır? Gara’da, savunmasız evlatlarımızın kafalarına kurşun sıkan şerefsizlere sempati besleyenlerle, tasmaları Kandil tarafından tutulan günahkar müptezellerle aynı yerde nasıl bulunacağız? Hak mıdır bu? Reva mıdır bu? Adalet midir bu? Eğer onların demokrasi mücadelesi içinde oldukları iddia ediliyorsa, sorarım sizlere bizim yaptığımız nedir? Onlar siyaset yapıyorsa bizim yaptığımıza ne demek lazımdır?

HDP AÇIKLAMASI İKİ YÜZLÜLÜK

Gara vahşetiyle ilgili bir HDP milletvekili, üstelik bayan, aynen şöyle diyor: ‘Biz barış dedikçe saldırdılar. Esir kampını Türkiye bombaladı ve öldükleri anlaşılınca durdular. Savaş tezkerelerine evet diyenler şimdi ağıt yakıyor.’ Be hey milletvekili müsveddesi, siz kimsiniz? Saldıran kim? Neyin barışından bahsediyorsun? Esir kampı nerede? Esir ne demek? Türkiye’nin kendi evlatlarını bombaladığını nasıl söyleyebildin? Hiç mi vicdan yok sende? Hiç mi insan sevgisi kalmadı yüreğinde? Bu kadar mı insanlıktan koptunuz? Bu kadarda mı esfel-e safilinliğe talip oldunuz? Bir başka HDP milletvekili de şu namert ifadeleri kamuoyuyla paylaşmış:  ‘Mesele kim olursa olsun insanı yaşatmak olmalıydı, ölümle çözüm olmaz, insanlarımızı yaşatmalıyız’ Bu sözlerde PKK’ya bir tepki var mı? Hangi insanı yaşatalım diyor? Özne kim ya da kimlerdir? Çözüm olarak görülen nedir? HDP’li bir yöneticiden Gara katliamını kınayan; hadi bunu geçtik, insanlık namına eleştiren cılız da olsa bir itiraz duyanınız oldu mu? Ben duymadım, duyacağımı da hiç zannetmem. HDP Merkez Yönetim Kurulu’nun açıklaması ise tam bir ikiyüzlülük, çirkeflik ve suçluluk telaşıdır. HDP, geçmişteki sözde diplomatik çabalardan bahsediyor. Neyin diplomasisi, kiminle diplomasi, Allah için söyleyiniz, terör örgütüyle diplomasi ne zamandan beri söz konusudur? HDP diyor ki ‘İktidar kayıpların ailelerine ve topluma hesap verme konumundadır.’ Utanmazlar, yüzsüzler, PKK’nın değil, iktidarın hesap vermesi gerektiğini ileri sürüyorlar. HDP, PKK’nın giriş kapısı, bagaj kapağıdır. HDP, PKK’nın mekapı çıkarıp kundura giymiş halidir. Yani HDP, PKK’nın ta kendisi, aynadaki akisidir. Kaldı ki seri bir katilin işlediği cinayetleri lanetlemesi abesle iştigaldir. HDP’nin ipi ve iradesi Kandil’dedir.

HDP’NİN KAPATILMASINA ÜÇ MAYMUN OYUNU DEVAM EDECEK Mİ

Peki tüm bu olan bitenler karşısında HDP’nin kapatılmasına yönelik kısa metrajlı üç maymun oyunu sahne almaya inat ve ısrarla devam edecek midir? HDP kapatılmadan, PKK’nın ayağını TBMM’den kesmenin bir başka formülünü bilen ve bizi de bilgilendirmeye hazır olan aslan parçası bir demokrat var mıdır? Gara katliamıyla ilgili Türkiye’yi suçlayan, mağaranın bombalandığını ileri süren bölücü milletvekillerinin Gazi Meclis’ten tasfiyesi bugün değilse ne zaman yapılacaktır? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu kapsamda açtığı soruşturmayı hayırlı bir gelişme olarak değerlendiriyor, taviz verilmeden alayının üstüne gidilmesini temenni ediyorum. Bu milletvekillerinin ve diğer HDP’lilerin milletin vergileriyle aldığı maaş haramdır, zıkkımdır. Ve bu HDP’nin kapatılması için zaman kaybetmek devletimizin egemenlik haklarına ileri düzeyde zarardır.

HUSUMETİN AĞZI

Sipariş haberciliğin önde gideni, bölücülüğün amigosu Halk TV’nin sosyal medyadan Gara’yla ilgili yaptığı şu paylaşıma lütfen kulak veriniz: ‘Başlarından vurulmuşlar: Irak’ta bir mağarada 13 vatandaşın naaşı bulundu.’ Bir başka paylaşımı da şu şekildedir: ‘PKK’nın öldürdüğü 13 esirle ilgili kimlik tespitleri başladı.’ Bölücü terör örgütünün kaçırıp alıkoyduğu vatan evlatlarına esir demek halkın ağzı değil, hıyanetin, hüsranın, husumetin ağzıdır. Halk TV, tıpkısının aynısıyla PKK TV’si haline gelmiştir. Ya HDP’nin dostu olan CHP’ye ne demeli, bu partinin yönetimine musallat olan HDP lobisini nasıl değerlendirmeli? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, kes kopyala yapıştır türünden taziye mesajı yayımlayan CHP’li yöneticilerin PKK’yı açıkça, dosdoğru biçimde ve ismini zikrederek lanetlemediği anlaşılmıştır. PKK’yı afişe etmeden, yalnızca terör örgütü sözleriyle melanet terör saldırısını kınamak kirli ve kurnaz bir taktiktir. Akıllarınca ittifak ortaklarını rahatsız etmek istemiyorlar, ama şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaktan da gocunmuyorlar. Böylelikle dostlar birbirlerini yalnızca alışverişte görürken, alınganlık gösteren, darılan, kırılan veya küsen de akıllarınca olmayacaktır. Hesap budur, plan budur, danışıklı dövüş açıklamalar buna hizmettir.

GIGINIZ ÇIKMIYOR

CHP yönetimine sesleniyorum; Gara katliamcısı PKK’yı saklamak ne size ne de gayri meşru dostunuza hiçbir şey kazandırmayacak, bilakis aziz milletimizin gözünden ve gönlünden daha da düşürecektir. Korkmayın, çekinmeyin, HDP’ye ve bölücü terör örgütüne verilmiş bir sözünüz yoksa PKK’ya katil demek, eşkıya demek, terörist demek, cani demek size ancak onur, ancak şeref, millet nezdinde de itibar kazandıracaktır. Fakat arkadan dolanarak, kapı kapı dolaşarak ne kızı vereyim ne de dünürü küstüreyim havasındaysanız, biliniz ki ya nal toplarsınız ya da yal paklarsınız. Türk milleti böylesi bayat numaraları yutmaz. Ucuz etin yahnisinin yavan olacağını gayet iyi bilir. CHP’yle birlikte terörist Demirtaş’ı neredeyse demokrasi kahramanı haline getiren sözde aydınlar, merak içindeyiz, Gara’ya ne diyorsunuz? Bakıyorum da hiç gıgınız çıkmıyor, ortaklıkta görünmüyorsunuz. Hiçbir zaman unutulmayacak Gara katliamına Boğaz’ın iki yanına yuvalanmış kaymak tabaka, ayrıcalıklı kesim, mutlu azınlık nasıl yaklaşıyor? Beyzadelere soruyorum, nasıl, manzara güzel mi oralarda? Martılar uçuşuyor mu ortamlarınızda? Boğaz’a bakıp bakıp demlenirken insan hakları ve özgürlük edebiyatını da meze yapıyor musunuz?

ANAYASA MAHKEMESİ MİLLETİN MAHKEMESİ OLMAYACAKSA DERHAL KENDİSİNİ FESHETSİN

Anayasa Mahkemesi’nin bir kereye mahsus kabul edilen geçici 20’inci maddeyi yanlış yorumladığı açıktır. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi’nin yerindelik denetimi yapamayacağı da bilinen bir yasa kuralıdır. Ne hikmetse hak ihlalleri hep şaibeli ve hakkında soru işaretleri olan isimlerle ilgili verilmektedir. Aynı Mahkeme, 25 Şubat 2016 tarihinde Can Dündar, 9 Haziran 2020 tarihinde terörist Demirtaş hakkında hak ihlali yapıldığını kararlaştırmıştır. 22 Mayıs 2019 tarihinde de Osman Kavala’nın tutuklanmasının hukuki olmadığı gerekçesiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı da oybirliğiyle kabul etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararlarını fütursuzca verirken milletin haklarını hiç hesaba katmadığı, dikkate almadığı çok net bir şekilde görülmektedir. Bu Anayasa Mahkemesi kime hizmet etmektedir? Kimin mahkemesidir? Hak konusu sırf Türkiye’nin anayasal düzenini bozmak için uğraşan ve ihanete kapı kulluğu yapanlar için mi geçerlidir? Yurt dışında yaşayan bir casusun nasıl bir hakkı vardır ki ihlal edilmiş olsun? Bir teröristin ne hakkı olacaktır ki, Anayasa Mahkemesi buna çanak tutsun? Bizim görüşümüz şudur: Anayasa Mahkemesi milletin mahkemesi olmayacaksa, Türkiye’nin egemenlik ve tarihsel haklarını çiğneyenlere ihlal gerekçesiyle destek vermeyi sürdürecekse, derhal kendini feshetsin, başındaki zat da gecikmeden istifa etsin. Yeniden milli varlığımıza layık, adalet ve hukuk ölçülerimize müzahir bir yüksek mahkemeyi kurmasını Allah’ın izniyle başarırız, buna da muktediriz. Ne tuhaf bir tecellidir ki, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarıyla küresel çevrelerin ülkemize dikte ve dayatmaları manidar düzeyde benzerdir.  ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün, geçtiğimiz hafta Osman Kavala’nın serbest bırakılma çağrısında bulunması egemenlik haklarımıza, hukukun üstünlüğüne kategorik bir saldırı ve saygısızlık değil midir? Bağımsız Türk mahkemelerine binlerce kilometre uzaklıktan talimat vermeye cüret etmek nezaketsizlik, kabalık, gayri ciddilik, gayri ahlakiliktir.

BABACAN’I UYARIYORUM

İlk dört maddeyi tartışacak babayiğit henüz doğmadı, tartışmaya hazırlanan, buna meyleden Babacan’ı ise uyarıyorum, böyle giderse tarihin ve milletin hışmından asla kurtulamaz. ‘Stratejik hedefimiz Ada’daki Türk işgalini bitirmektir’ diyen Yunanistan Başbakanı’yla, Anayasa’nın ilk dört maddesini mesele yapan çürük çarık zihniyet aynı muhasım çevrelerin piyonudur. Siyaset piyon işi değil misyon ve millete hizmetkarlık işidir. Allah aziz milletimizi bunlardan korusun, varlığımız ve birliğimiz daim olsun.

HABERE YORUM KAT