Coğrafya kader mi?

Coğrafya kader mi?

ARİF ARSLANER - Dünya’da 60 milyondan fazla kişi mülteci olarak yaşıyor. Avrupa Birliği’nde yaşayan 2 milyon mülteci ve kapıda bekleyen milyonlarcası,...

ARİF ARSLANER - Dünya’da 60 milyondan fazla kişi mülteci olarak yaşıyor. Avrupa Birliği’nde yaşayan 2 milyon mülteci ve kapıda bekleyen milyonlarcası, başta Almanya olmak üzere bütün Avrupa ülkelerini kara kara düşündürüyor. Bu rakamlar gerçekçi ve insancıl bir mülteci politikası uygulamak isteyen Başbakan Merkel’i de zor durumda bıraktı. Gerek CDU, gerekse kardeş partisi CSU kanadından büyük tepkiler var. KUBİ olarak 18 aydır 100’ün üzerinde sığınmacı çocuğun bakımını üstleniyoruz. Çocukların her şeyinden sorumlu olduğumuz için, bir aile kendi öz çocuğuna nasıl bakıyorsa, biz de sığınmacı çocuklarla o şekilde ilgileniyoruz. Bu çocuklardan biri, Ali. İki yıl Türkiye’de kaldıktan sonra Almanya’ya gelmiş. Geçtiğimiz hafta Afganistan’da ağabeyi öldürüldü. Ailesi paramparça. Çoğundan hiç haber alamıyor. Bir diğeri, Hasan. Bir yıl Türkiye’de günlük 50 lira karşılığı 18 saatten çalışmış. Annesi onu uzun saçlarıyla sevdiği için, saçlarını kestirmek istemiyor. Ailesinden haber alamadığı için her gün kabuslar görüyor. Metkhel, iki yıllık bir yolculuğun sonunda İtalya üzerinden Almanya’ya ulaşmış. Ailesi öldürülmüş. Hala hayatta kalabildiği için şükrediyor. Afrikalı Tedors ise arkadaşlarımız tarafından doktora götürüldüğünde düşüp bayılmış. Bunun nedeni, Tedors Avrupa yolundayken yolda tek böbreğinin zorla alınmış olması. Neredeyse bir dünya savaşında karşılaşacağımız boyutta bir insanlık dramı yaşıyoruz. Ortadoğu kan gölüne dönmüş durumda. Müslüman ülkelerin çoğunda savaş var. Ölen de, öldüren de “Allah-u Ekber” diye bağırıyor. Sonuçları değerlendirebilmek için, önce İslam coğrafyasının neden bu durumda olduğunu sorgulamamız gerek. Savaşların içinde olan ülkelerin hepsinde diktatörlük var. Hukuktan, demokrasiden, hak ve özgürlüklerden söz etmek mümkün değil. Diktatörler tek tip insan yetiştirmek istiyorlar. Oysa farklılık insanın doğasında var. Siyah olmadan, beyaz olmaz. Bu açıdan Türkiye’nin değerini bilmeliyiz. Çevremiz ateş çemberi. Bütün eksikliklerine rağmen, işleyen bir demokrasi ve farklılarıyla birlikte büyüyen bir topluma sahibiz. Yozgat’ın bir orman köyü olan Derekemal’de, çok kar yağdığı için kışları yollar kapanırmış. Karlar eridikten sonra, köyden biri çıkıp şehre gitmiş. Bakmış ki, her tarafta bir koşuşturmaca. Sebebini sorunca, Ramazan Bayramı’nın ilk günü olduğunu öğrenmiş. Köye dönünce, “Hey” demiş, “Derekemal”. “Bir ay oruç geldi geçti, haberin bile olmadı...” İbn-i Haldun “Coğrafya kaderdir” dedi. Jared Diamond gibi çağdaş düşünürler de aynı tezi geliştirerek ortaya attılar. Montesquieu, insan davranışlarını bile doğup büyüdükleri coğrafyanın şartlarına göre belirlendiğini söyledi. Şimdi biz, Derekemal’de kardan dolayı sıkışıp kalan köylüler gibi, Avrupa’da gözlerimizi kapayarak dünyanın geri kalanında olup bitene sessiz mi kalacağız? “Coğrafya kaderdir” deyip, sadece kendimizi kurtarmakla mı yetineceğiz, yoksa Hasan Hüseyin’in eşsiz dizelerinde sorduğu soruyu cevaplamak için, önce kendimizle mi hesaplaşacağız: “Hor baktık mı karıncaya? Kırdık mı kanadını serçenin? Vurduk mu karacanın yavrulusunu? Ya nasıl kıyarız insana? ”...

HABERE YORUM KAT