Büyük halk ozanı: Aşık Mahzuni Şerif

Büyük halk ozanı: Aşık Mahzuni Şerif

Ardında 453 plak, 58 kaset bırakan ve şiirlerini "Dolunaya Tül Düştü" kitabında toplayan Aşık Mahzuni Şerif'in vefatının üzerinden 18 yıl geçti.

"Çeşmi Siyahım", "Oy Bizim Eller", "Mevlam Gül Diyerek", "Dom Dom Kurşunu" ve "Mamudo" gibi türküleriyle tanınan Aşık Mahzuni Şerif, ölümünün 18'inci yılında anılıyor.

Asıl adı Şerif Cırık olan Mahzuni Şerif, 17 Kasım 1939'da Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin bugünkü adıyla Tarlacık olarak bilinen Berçenek Köyü'nde, Döndü ve Zeynel Cırık çiftinin oğulları olarak dünyaya geldi.

Afşin'in Alembey Köyü'ndeki Lütfi Mehmet Efendi Medresesi'nde eğitim hayatına başlayan halk ozanı, köylerine ilkokulun yapılmasıyla medrese eğitimini bıraktı ve buradan mezun oldu.

Aşık Mahzuni, 1959'da Mersin 3. Astsubay Hazırlama Okulu'ndan ve 1960'ta ise Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu'ndan mezun oldu. Daha sonra Kuleli Askeri Lisesi'ne kaydolan ozan, maddi zorluklardan ötürü eğitimini yarıda bıraktı.

3 evlilik yaptı ve bu evliliklerden 8 çocuğu oldu

Saz çalmayı ve deyiş söylemeyi küçük yaşlarda amcası Aşık Fezali'den (Behlül Baba) öğrenerek müzik hayatına başlayan halk ozanının mahcupluğu nedeniyle, tasavvuf dersleri aldığı Cırık Baba tarafından "Mahzuni" mahlası verildi.

Henüz 17 yaşındayken dayısının kızı Emine ile dünya evine giren Aşık Mahsuni Şerif'in bu evlilikten Züleyha adında bir kızı dünyaya geldi. İlk eşinden boşanan ozan, Ankara'da okurken tanıştığı İtalyan asıllı Sovina (Suna) ile ikinci evliğini yaptı ve bu evlilikten Ferhat, Şirin ve Emrah adlarında üç çocuğu oldu. Eşi Suna evi terk ettikten sonra üçüncü evliliğini Gaziantep'te bir ilkokul öğretmeni olan Fatma Hanım ile yapan Aşık Mahzuni'nin bu evlilikten ise Derya, Ali Bülent, Şeyda ve Yetiş adlarında dört evladı dünyaya geldi.

İlk plağını 1964'te çıkaran sanatçı, bir süre Gaziantep'te ikamet ettikten sonra göç ettiği Ankara'da Fikret Otyam, Feyzullah Çınar, Nesimi Çimen, Aşık Daimi, Kul Ahmet gibi isimlerle bir araya gelmeye başladı. Aşık Mahzuni, Aşıklar Derneğini kurdu, ressam Fikret Otyam'ın ve Gazeteciler Sendikası'nın desteğiyle konserler verdi.

Aşık Mahzuni, "Dom Dom Kurşunu", "Yedin Beni", "Yuh Yuh", "Fadimem", "Gül Yüzlüm", "Ciğerparem", "Merdo", "Dostum Dostum", "Han Sarhoş Hancı Sarhoş", "Çeşmi Siyahım", "Yalan Dünya", "Ağlasam mı?", "Abur Cubur Adam", "Katil Amerika" ve "Ekmek Kölesi" gibi birçok esere imza attı.

"Balık denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum"

Aşık Mahzuni, 1972'de aşık geleneğinin en büyük temsilcilerinden Aşık Veysel Şatıroğlu'nu Sivas'ın Sivrialan Köyü'nde ziyaret ettiğinde Aşık Veysel tarafından ayakta karşılandı.

12 Mart Muhtırası sonrasında 8 yıl boyunca sahneye çıkması ve yurt dışına gitmesi yasaklanan Aşık Mahzuni, sanattan ve türkülerden uzak kalmamak için bu süre zarfında küçük bir dükkanda plak satmaya başladı ve bu yılları verdiği bir röportajda şöyle anlattı:

"Türkü söyleyememek beni çok üzüyordu. Canlı bir balığı tutun ve kumun üzerine atın o balık o denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum."

Yaşamı boyunca 453 plak, 58 kaset çıkardı, "Dolunaya Tül Düştü" kitabını yazdı

Duygu ve düşüncelerini sazının yanı sıra "Milliyet", "Meydan", "Anadolu'nun Sesi" gazeteleriyle "Pir Sultan", "Hacı Bektaş", "Kızıldeli", "Ozanca" gibi dergilerdeki yazılarıyla dile getiren Aşık Mahzuni, bazı yazıları ve türküleri sebebiyle birkaç defa hapse mahkum edildi, iki defa idamla yargılandı.

Aşık Mahzuni Şerif, 1989-1991'de Halk Ozanları Federasyonu tarafından dünyanın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi. Halk şiirine gönülden bağlanan Mahzuni Şerif, yaşamı boyunca 453 plak, 58 kaset çıkardı.

Ayrıca TRT tarafından hakkında çekilmiş 2 belgesel olan ozan, 2001 yılı başlarında Almanya'nın Köln şehrinde kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alındı. Halk ozanı, aynı yılın mayıs ayında hastaneden taburcu edilse de bir yıl sonra 17 Mayıs 2002'de, 62 yaşındayken hayata veda etti.

Aşık Mahzuni, vasiyeti üzerine Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesindeki Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınında Çilehane adı verilen yere defnedildi.

Abdurrahim Karakoç ve Aşık Mahzuni Şerif'i Gönül Dağı buluşturdu

Aşık Mahzuni Şerif ile şair Abdurrahim Karakoç'un dostluğu oldukça dikkat çeker. Oğuz Karakoç bu durumu şöyle geçer kayıtlara:

"İlimiz Kahramanmaraş’ta yayın hayatını sürdüren mahalli Birlik TV’de 1997–2000’li yıllarında “Edebiyata Gönül Verenler” ve “Gönül Telimizi Titretenler” adı altında programlar yapıyordum. “Gönül Telimizi Titretenler” programını aynı zamanda öğretmen olan, güzel saz çalan, Âşık Mahzuni Şerif hayranı ve onun eserlerini dilinden düşürmeyen öğretmen Nevzat Başkonuş’la birlikte hazırlıyordum.

Program boyunca ben, ilimizin yetiştirdiği halk şairi, hiciv ve söz ustası Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinden, Nevzat Başkonuş ise âşıklık geleneğini sürdüren, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen Mahzuni Şerif’in türkülerinden okuyordu. İlimizin iki ünlü ismini eserleriyle bu programda bütünleştiriyorduk. Farklı kulvarlarda gözüken bu iki değerli üstadı programımda birleştirmiştik. O dönemlerde her ikimiz de değişik kesimlerden tepkiler aldık, böyle bir şeyi nasıl yaparsınız diye.

Aradan birkaç yıl geçmişti ki Kanal 7 TV’de program yapan Devlet Sanatçısı Bayram Bilge Tokel “Gönül Dağı ”Programına Abdurrahim Karakoç ve Âşık Mahzuni Şerif’i konuk etti. Bu program büyük yankı uyandırdı. Türkiye’de böyle bir şey ilk defa oluyordu.

Programın başlangıcında, Âşık Mahzuni Şerif, Abdurrahim Karakoç için “Sevgili üstadım Karakoç sanat hayatına benden önce başladı. Ondan etkilenmedim desem yanlış olur.” derken Abdurrahim Karakoç ise Mahzuni için “Hemşerim olmasından gurur duyuyorum. İkimiz de kendi çizgimizde, yiğitçe mertçe, inandığımızı yorumladık, inandığımızı söyledik. Ama hiç kimseye zarar vermeyi hedeflemedik, yapıcı olduk.” diyordu."

Yıllar sonra hastanede yatmakta olan Aşık Mahzuni'yi ziyarete giden Abdurrahim Karakoç, ziyaret sırasında aralarında geçenleri şu şekilde anlattı:

"Kar sesi üstüne Mahzuni ile bir saate yakın konuştuk, tartıştık. Kar sesi ne demekti. Karın rengini değil de niye sesini mevzubahis ediyor şair. Karın sesi nasıl bir şey? Sonunda Mahzuni bir iltifat yaptı bana: 'Lambada titreyen alevin üşüdüğünü yazan kar sesini de bulur."

"Bütün dünya tanımalıydı onu"

Sanatçı Sezen Aksu, ünlü ozanın vefatından sonra 2006'da çıkarılan "Mamudo Kurban" albümü için kaleme aldığı değerlendirmede şunları kaydediyor:

"En az herkes kadar sevdim türkülerini, şiirlerini, hayatı bir çırpıda özetleyen sözlerini. Ama sanırım en çok adaletini sevdim, doğuya, batıya, kimseye yandaş olmadan, ayırmadan, yanımızda ve içimizden biri oluşunu. Doğruya ters düşene verdiği mücadeleyi, başkaldırıyı. Haksızlığa uğradığı bütün yaşadıklarına karşın yılmadan, kızmadan hatta kırılmadan, insanı ve ona ait tüm değerleri sevip, kollamasını. Mücadele ederken kükreyen sazının, aşkı ve sılayı anlatırkenki narinliğini. Artık fizik olarak aramızda değil ama ne hoş ki bu albüm bir yandan yaratıcının ölümsüzlüğünü sonsuza kadar hatırlatırken, bir yandan da zor zamanlarda tutunmak için çırpındığımız hayat ağacının en güçlü dallarından biri olarak ümidimizi taze tutacak. Bu yüzden bütün dünya tanımalıydı onu. yeterince sahiplenip de hakkıyla takdim edemedik şimdiye dek. Aşık Mahzuni Şerif'e ve kültürel geçmişimize bir borç olan bu çalışmanın bu eksiği kapatmasını umuyorum."

Müzisyen Metin Turan, Mahzuni Şerif'in sanat anlayışına ilişkin, "Aşık Mahzuni, Yunus Emre, Şah Hatayi, Pir Sultan, Kul Himmet, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Aşık Veysel silsilesindeki halk ozanı birikimimizi Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Cahit Külebi gibi çağdaş şiirimizin ustalarıyla bütünleştirmiş birisidir. Bu bakımdan da onun özümsenmesi, bütün bir Anadolu kültürünün anlaşılması gibidir." değerlendirmesinde bulunuyor.

Bingöl Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Yılmaz Irmak ise "Aşık Tarzı Şiir Geleneğinde Aşık Mahzuni Şerif ve Şiirleri" isimli eserinde, halk ozanının yazdığı şiirlerden bestelediği türkülerin yaşadığı dönemdeki insan acılarına odaklandığına dikkati çekerek, "1950'li yıllardan itibaren ülkemizde başlayan sanayileşme ve köyden kente göç olgusuna bağlı olarak bazı kırılmalara ve değişimlere uğrayan aşık tarzı şiir geleneği, 1960-1980 yılları arasında Türkiye'de baş gösteren toplumsal ve siyasi olaylardan etkilenmiştir. Bu etkileri, Aşık Mahzuni Şerif’in şiirlerinde de görmek mümkündür. Geleneğin yoğun olarak tekrara düştüğü bu dönemde kendine özgü bir üslup ile sanatını ortaya koyan ozanın yaşadığı dönemdeki sosyal ve siyasi olaylar, sanayileşme, göç, kentleşme, gurbet olgusu, askeri darbeler, gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve işçi sorunları gibi konular, onun şiir evrenini ve şiirlerini ürettiği bağlamı belirleme noktasında bize yardımcı olmaktadır." ifadelerine yer veriyor.

Eserleri

Aşık Mahzuni'nin albümlerinin başlıcaları arasında, "Gel Gizli Gizli", "Zincirli Vize", "Fadimem", "Dargın Mahkum", "Dom Dom Kurşunu", "Benim Neyim Var", "Barışak" ve "Son Acı (Orta Doğu)" bulunurken, türkülerinin yanı sıra serbest vezinde yazdığı şiirleri "Dolunaya Tül Düştü" adlı kitabında topladı.