Avrupa’yı kenetleyen güç: Hani Ankara biraz daha bastırsa Brexit bile duracak

Avrupa’yı kenetleyen güç: Hani Ankara biraz daha bastırsa Brexit bile duracak

Avrupa Parlamentosu hiç böyle kenetlenmemişti. En sağdaki faşist partilerden en soldaki partilere kadar AP, Ankara’ya karşı adeta bir ittifak oluşturdu. Erdoğan biraz daha bastırsa Brexit’te bile geri adım atılır. Şaka gibi...

Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Korona salgını ile yaşantılarımız allak bullak oldu, ekonomide ve siyasette savruluyoruz. Bir yandan yangınlar, depremler, kuraklık, iklim sorunu diğer taraftan yoksulluk, açlık, savaşlar, göç, Akdeniz’deki mültecilerin dramı ve dünya çapında tırmanan işsizlik.

Tüm bunlar olurken son günlerde gözler sadece bir noktaya kitlenmiş durumda: Doğu Akdeniz.

Gerginlik tırmanıyor.

Avrupalı siyasetçiler Ankara’ya sert mesajlar gönderiyorlar.

Türkiye konulu AB özel zirvesi öncesinde ise Avrupa Parlamentosundaki tüm siyasi gruplar Ankara’ya yaptırım taleplerinde bulundular. AB’nin Türkiye ile ilişkileri haftaya gerçekleşecek Avrupa liderleri toplantısında görüşülecek.

“PARLAMENTODA TÜRKİYE’YE KARŞI DÜŞMANCA RUH HALİ“

Avrupa parlamentosundaki atmosferi tarif eden önemli haber analizlerden biri ise muhafazakâr Alman gazetesi  Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yer aldı. AB, NATO ve Benelux ülkeleri uzmanı gazeteci Thomas Gutschkerl’in “AB Parlamentosunda Türkiye Tartışması: Erdoğan’a karşı birleşik cephe” başlıklı haber analizinde AB özel zirve öncesi Avrupa parlamentosundaki ruh hali tam olarak şu kelimeyle tarif edildi: “Düşmanca”

“YUNANİSTAN VE KIBRIS’A YÖNELİK HİÇ  ELEŞTİRİ DUYULMADI”

Türkiye hakkındaki değerlendirmelerde Avrupa Parlamentosu’nda görüş birliği içinde olunmasının çok ender bir durum olduğuna işaret eden Alman gazeteci Gutschkerl’in Avrupa’yı kenetleyen Ankara’nın ele alındığı özel zirveye ilişkin şu satırlarına bakalım önce:

“İki saat boyunca Doğu Akdeniz’deki tırmanan gerginliği ve Ankara’nın rolünü tartıştılar. Yunanistan veya Kıbrıs’a yönelik eleştiriler ise neredeyse hiç duyulmadı. Tüm gruplar, son haftalarda yaşanan tırmanıştan Türkiye’yi ve ‘gayrimeşru sondajını’ sorumlu tuttu. Türkiye’nin durdurulması gereken ‘Neo-Osmanlı’ adımı hakkında çok şey söylendi. Tüm parlamento grupları sert ekonomik yaptırımlar başta olmak üzere ülkeye yaptırım talebinde bulundular. Sadece aşırı sağdan değil, aynı zamanda merkezden ve soldan da silah ambargosu, gümrük birliğinin askıya alınması ve katılım müzakerelerine son verilmesi çağrıları yapıldı.  Parlamento neredeyse oybirliğiyle Atina ve Lefkoşa’nın yanında olduğunu gösterdi. Görüşler o kadar açıktı ki ve Ankara’ya karşı o kadar düşmanca bir hava vardı ki…”

AP’DE ERDOĞAN “NEFRETİ”

Gazeteci Thomas Gutschkerl’in Avrupa parlamentosunun Türkiye oturumundaki havayı tarif eden bu analizi nedense dikkatlerden kaçtı. Ne Alman medyasında ne de Türk basınında yankı buldu.

Önümüzdeki haftanın sonunda, devlet ve hükümet başkanları nasıl ilerleyeceklerini görüşmek üzere Brüksel’de özel bir oturum düzenleyecekler. Josep Borrell, AB dışişleri bakanlarının yeni yaptırım taleplerine işaret etse de  müzakerelere ve son dakikada gerçekleşebilecek Ankara’nın rota değişikliğine de fırsat verilmesini istedi. Frankfurter Allgemeine Zeitung’a göre Borrel bu isteğine destek alamadı. Muhafazakâr demokrat  David McAllister daha fazla yaptırım seçeneğinin konseyde tartışılmasını talep etti. Kıbrıslı parlamento grubu mevkidaşı Loucas Fourlas, “Faşist Erdoğan’a ve savaş tehditlerine çok uzun süre izin verildi” derken, Kıbrıslı sosyal demokrat Kostas Mavridis, Erdoğan’ın, ülkesinin ekonomik bölgesini “işgalinden” bahsetti.

NERELERDEYDİNİZ?

Erdoğan’a karşı cephe oluşturan Avrupa’ya soralım o zaman?

Avrupa Birliği üyeliğine aday olan demokratik, laik ve parlamenter Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri bir bir hedef alınırken sizler nerelerdeydiniz? İnsan haklarına, basın ve ifade özgürlüğüne, insanca yaşama, özgürlüklere, hayatlara saldırılırken tüm bu yaptırımları dile getirmekten neden çekindiniz?

Gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler, işçiler, memurlar, politikacılar onca yıldır “mapus kapılarında” özgürlüklerine kavuşmayı beklerken neden cephe oluşturmadınız?

Gözü dönmüş tecavüzcüler kadınlara, çocuklara dehşet yaşatıp, ellerini kollarını sallayarak içimizde özgürce dolanırken neden sesiniz çıkmadı?

Lafı dolandırmadan soralım: Sizin asıl niyetiniz ne? Hangi tavuğunuza kim kış dedi?

Alman gazeteci bile bu ürküten düşmanca tavır karşısındaki şaşkınlığını gizleyemiyor. Biz nasıl sormayalım? Neden şimdi en sağdan en sola kadar bir olup Erdoğan’a karşı düşmanca tutum içine giriyorsunuz? Bunlar sizi de mi kandırdılar?

Bizler bu çirkin oyunu, bu şike cepheleşmeyi ciddiye almak zorunda mıyız? Oyunun arkasında neler döndüğünü görmeye hakkımız ve kapasitemiz mi yok?

Biz hiç kandırılmadık da...

Başka bir hesap döndüğünün farkındayız. 

RUSYA VE ÇİN’İ GÖZLERİ YEMEDİ

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borell, müthiş bir laf etti: “Eski imparatorluklar geri dönüyor, bunlardan en az üçü Rusya, Çin ve Türkiye’dir.” Anti-Rusya, anti-Çin eğilimli Avrupa anlaşılan gözüne en yakınındaki Türkiye’yi kestirebildi. Şimdi Türkiye’ye diz çöktürmek için sert yaptırımları makinalı tüfek gibi sıralıyor. Ekonomisi koronadan darmadağın olan, ırkçılığın hortladığı, parçalanma korkusu içindeki Avrupa Birliği büyük sarsıntı geçirirken, “Türkiye’ye duyulan düşmanlığın birleştirici gücü” öyle apaçık ortadaki…

ERDOĞAN BASTIRSA

“Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan şu günlerde” Erdoğan’ın Avrupa parlamentosundaki ırkçılarla komünistleri dahi bir araya getirerek Türkiye üzerinde el sıkışmasını sağladığını, AB’yi kenetlediğini görünce şu soru da ister istemez akıllara geliyor:

Erdoğan bir omuz verip biraz daha bastırırsa Brexit’i de durdurabilir mi acaba?

IŞIN TOYMAZ – STUTTGART

FOTO: A.A.

HABERE YORUM KAT
1 Yorum