Avrupa’ya çıkan bir Ada’nın çembalosu: Gülen Ada Tanır
Gülen Ada Tanır, çembalo üzerinden dünyayla farklı bir ilişki kurabiliyor. Barok müzik, ona göre, tüm duyguları tanımlayıp aktarabilmenin müziği. Trajediden mutluluğa tüm duygu hallerini onunla kavramak mümkün.
İlginç bir enstrümanla, Avrupa’da çok farklı şeyler yapmayı arayan Türkiye’den yetişmiş bir kadın Gülen Ada Tanır. Özellikle Almanya’da pek çok kentte konser serilerini sürdürüyor. Müzik üzerine kurulu bir yaşam öyküsü var.
Annesi, Gökҫeada Atatürk Öğretmen Okulunda Fransızca öğretmeni olduğu dönemde Ankara’da doğan ve adında da adanın imgesel izlerini taşıyan Ada Tanır, Ankara Devlet Konservatuarı’nda piyano ve müzikoloji okuduktan sonra Berlin’e geldi. Berlin’deki Hanns Eisler Müzik Akademisinde Armin Thalheim’ın öğrencisi oldu. Daha sonra, Berlin Sanat Üniversitesi’nde okudu ve onun ertesinde de çembalo eğitimini Essen’deki Folkwang Sanat Üniversitesi’nde Prof. Christian Rieger ile sürdürdü.
Ada Tanır, 2007 yılında yorumda Hanns Eisler Ödülü’nde birincilik, 2011 yılında Ensemble Festina Lente ile 12’nci Biagio Marini Yarışması’nda ikincilik ödülü aldı. Ayrıca “Ombre et Soleil” ile Göttingen Tarih Müziği Dizisi’nde finalist oldu.
20 yıldır Almanya’da eğitim ve ҫalışmalarını sürdüren Tanır ayrıca müzik eğitmeni olarak da ҫalıştı. Cenevre’de çembalo yüksek lisansını sürdüren Ada Tanır, çeşitli orkestra, topluluk ve oda orkestralarında değişik ülkelerde konserler verdi.
Gülen Ada Tanır, sorularımızı yanıtladı:
ÇEMBALO ÇOK FARKLI BİR ENSTRÜMAN
- Bu enstrümanı seçişinizin bir anlamı olmalı...
GÜLEN ADA TANIR - Çembalo ҫok farklı yönleri olan bir enstrüman. Repertuar da ҫok geniş. Erken barok rönesansa kadar gidiyor. Geҫ barok da klasiğe kadar gidiyor. O dönemde besteci adedi ҫok fazla Avrupa’da. Sürekli yeni eserler keşfetme şansınız var. Farklı dönem ҫalma şansınız var, solistik eserler ҫalma, oda müziği, opera, hiҫ bitmeyen keşfedilecek eserler, repertuar, o ҫok hoşuma gidiyor. Piyanoda daha ҫok herkes benzer şeyler ҫalar, ҫok önemlidir filan, o beni boğuyordu piyano ҫalarken, ama çembaloyla ҫok farklı şeyler yaptığım iҫin ҫok memnunum.
- Ailenizin ilgisiyle ve etkisiyle mi bu yola girdiniz?
GÜLEN ADA TANIR - Müziksever, konserlere giden, müzik dinleyen bir aileden geliyorum. Ankara’da oturuyorduk. İlk olarak annem operanın ҫocuk korosu sınavına götürdü kardeşimle beni. Orada temeli sağlam bir eğitim almamız sağlandı. Oradan konservatuara giden ҫok oluyordu. İlkokuldan sonra 11 yaşında konservatuarda orkestra sazları ve piyanoya başladım.
Piyano sonrasında müzikoloji okudum. Ancak müzikte ana akıma değil de, daha ilginҫ olan başka arayışlara merakım oldu hep. Barok müzik ҫalmak istiyordum. Ya da oda müziğine ҫok merakım vardı. Ama Ankara’daki eğitimde hep ana akım eserlerin enstrümanları ҫalınsın eğilimi vardı. Bu başka arayışlarla gittiğim müzikolojide de Türkiye’de o sıralarda yeni kuruluş sürecinde olduğu için ҫok doyurucu değildi; ben de bu akımlarla uyumlu değildim.
Piyanoyu hiҫ bırakmadan müzikoloji okudum ve bir şansla Almanya’ya geldim.
- Berlin’de nelerle karşılaştınız?
GÜLEN ADA TANIR - Berlin’de Hochschule für Musik Hanns Eisler’da eğitim gördüm. 20 yıl önce geldim Berlin’e. Armin Thalheim ilk öğretmenimdi ve ҫok severek eski müzik ҫalarak, o şansı kullanmak ҫok iyi geldi bana. Dört yıl sonra tamamladım eğitimimi.
Bilmediğim, öğrenemediğim şeyleri giderecek bir beklentim ve şansım oldu. Tabii ki ҫok şey var öğrenecek. Burada müzikoloji inanılmaz kollara ayrılmış durumda.
BAROK MÜZİK TUTKUSU
Barok müziği ҫok seviyordum, Bach ve eski parҫaları ҫalmak ҫok hoşuma gidiyordu. Bu sürede müzik teorisi ve pratiğini birleştirebiliyordum. Çembalo da ҫok ilgimi ҫekiyordu ve Türkiye’de bu ҫalgının öğretmeni yoktu o zamanlar. Böylece 25 yaşında yan dal olarak başladım çembaloya. Fransızcasıyla “klavsen”, malum.
Hanns Eisler’de “Berlin Flarmoni”de ҫalanlar ders veriyordu. Modern müzik de, barok da ilgi görüyor. Piyano sonradan geliştirilen bir enstrüman.
Çembaloyu devam ettirmek isteğiyle Berlin’den Essen’e geldim. Christian Rieger’in ҫalışını ҫok beğeniyordum. Bu sürerken de yavaş yavaş konserlere ҫıkmaya başladım. Kolay değil tabii ki. Yabancısın. Ayrıca bu bir iletişim ağıyla da ilgili.
- Zorluklar nerede?
GÜLEN ADA TANIR - Sözgelimi İspanyol ya da İtalyan sanatҫılardan oluşan, ҫalanların ağına girmek hiҫ de kolay değildi. Bir İspanyol topluluğunda (“Ensemble”) ҫalma şansı, diyelim ki, bir İspanyol kadar ҫok olmuyordu. Tamamıyla başkalarının tavsiyesine bağlı bir durum da var ayrıca. Sizi beğenecekler, tavsiye edecekler, böyle ancak.
Ayrıca kendi topluluğunu kurmak başlı başına organizasyon, tanıtım ve iletişim gerektirirken diğer yandan da enstrümana yoğunlaşmak gerekiyor, ҫok ҫalışmak gerekiyor, sürekli, ҫünkü her zaman daha ayrıntı ve derinleşme alanları var.
KENDİ TOPLULUĞUNU KURMA DÜŞÜ
- Biraz da barok sayesinde Almanya’da kaldığınızı söylemek mümkün... Ya sonra ne olacak?
GÜLEN ADA TANIR - Barok müzik, tüm duyguları tanımlayıp aktarabilmenin müziği. Trajediden mutluluğa tüm duygu hallerini kavrayıp aktarabileceğiniz bir akışı iҫeriyor, ҫaldığınız eseri ne denli iyi kavrayabilirseniz o duyguları dinleyenlere aktarabilmeniz mümkün olabilir. Bunun yansımalarını konserlerde doğrudan hissedip yaşayabiliyoruz.
Ben hem bu “ҫaldığınız eseri ne denli iyi kavrayabilirseniz o duyguları dinleyenlere aktarabilmeniz mümkün olabilir”de kalabilmek iҫin, hem de yabancılar dairesini gelirimin yeterli olduğuna ikna edebilmek iҫin ҫok piyano dersleri, enstrüman kursları verdim; mücadele birkaҫ yönlü sürdü.
Cenevre’de iki yıldır Leonardo Garcia Alarcon’un hocalığında “cembali meistro” eğitimi görüyorum. Kendi topluluğumu kurma ve yönetebilme düşümde de yavaş yavaş oluşumlar başladı.
- Yanıtlarınız için teşekkürler.
+49 - BELKIS ÖNAL PİŞMİŞLER