Almanya-Türkiye ilişkilerinde fırtına öncesi sessizlik mi yaşanıyor?

Almanya-Türkiye ilişkilerinde fırtına öncesi sessizlik mi yaşanıyor?

Scholz’un başbakanlığındaki yeni Alman hükümeti için Türkiye ile ilişkilerin bu yılın en zorlu dış politika başlıklarından birini oluşturduğu, ilişkilerde ‘fırtına öncesi sessizlik’ endişesinin hakim olduğu belirtildi

Alman resmi ajansı DW’nin Türkçe servisindeki bir analize göre ABD Başkanı Biden gibi Scholz’un da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a mesafeli tutumu dikkat çekiyor.

Diplomatik kaynakların, ‘zor ama zorunlu muhatap’ olarak görülen Erdoğan’ın atacağı adımların ilişkilerin geleceğinde belirleyici olacağını belirttiği vurgulandı.

Türkiye’de demokrasi alanındaki gerilemenin sürmesi, Ankara ile Berlin arasında siyasi birçok konuda görüş ayrılıklarının devam etmesi, ilişkilerin zorlu geçeceğinin işaretleri olarak görülüyor.

Suriye, Doğu Akdeniz, Libya ve Afganistan gibi gerilim ve ihtilaf konularının bu yıl da gündemde önemli yer tutması beklenirken, uluslararası alanda endişelere neden olan Rusya-Ukrayna krizi ve Bosna Hersek’teki gerilimin de öne çıkması bekleniyor.
 

Analize göre Scholz’un ilk dış ziyaretleri ve telefon görüşmeleri, yeni hükümetin dış politikasında öncelikleri ve Türkiye’ye nasıl konumlandırdığı konusunda önemli ipuçları veriyor.

Scholz’un Erdoğan’la telefon görüşmesini, göreve gelmesinden 11 gün sonra yapması, üstelik aynı gün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’le görüşmesi dikkatlerden kaçmamıştı.

Görüşmeye ilişkin, liderlerin ikili ve dış politika konularını ele aldıkları, tarafların ‘yakın istişarelerin sürdürülmesi konusunda mutabık kaldıkları’ söylemekle yetinilmişti

Merkel hükümetinde olduğu gibi, Scholz hükümetinde de, Türkiye denince akla gelen ilk konuların başında, Suriyeli mülteciler bulunduğu belirtildi.

Almanya’nın yeni bir istikrarsızlık ve gerilim durumunda, tekrar bir sığınmacı akınıyla karşı karşıya kalmaktan endişe ettiği ve böyle bir durumu engellemek için Türkiye’yle işbirliğini devam ettirmek istediği kaydedildi.

Alman siyasetçilerin, Erdoğan’ın söylemleri, bunların beraberinde toplumda görülen kutuplaşma ve Avrupa ülkeleriyle yaşanan gerginlikleri de kaygıyla izlediği ifade edildi. Alman hükümet çevrelerinin Türkiye’de bir baskın seçim kararının alınması durumunda, geçmişte yaşanan olumsuzlukların tekrarlanmaması için gerekli adımların atılacağını, Almanya’nın iç güvenliği tehlikeye sokacak gelişmelere izin verilmeyeceğini vurguladığı belirtildi.

Türkiye’deki gelişmeler belirleyici olacak

Analize göre Almanya’da 13 Şubat’ta düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlanması ve yeni koalisyon hükümetinin de göreve ısınmasıyla, Berlin ile Ankara arasında temasların da, öncelikle bakanlar düzeyinde başlaması bekleniyor.

İlişkilerde önemli rol oynayacak isimlerden birinin de, Dışişleri Bakanı Annalena Bearbock olacağı belirtildi.

Yeşiller Partisi’nin eş başkanı olan Bearbock, göreve gelmesinin hemen ardından yaptığı açıklamada, hükümetin değerler temelinde bir dış politika izleyeceğini, demokrasi ve insan hakları konularına ağırlık vereceklerin söylemişti.

Buna göre, Almanya’nın yeni dışişleri bakanının Türkiye konusunda izleyeceği politika, AB-Türkiye sığınmacı mutabakatı konusunda takınacağı tavır, Doğu Akdeniz’deki gerilimler konusunda yürüteceği diplomasi, Berlin ile Ankara arasında ilişkilerin geleceğini de şekillendireceği düşünülüyor.

Diplomatik kaynakların, Almanya’nın Türkiye’ye yönelik politikasında yeni hükümetin yaklaşımı kadar, Türkiye’deki iç siyasi gelişmelerin ve dış politikada atılacak adımların da belirleyici olacağını vurguladığı kaydedildi.

Özellikle demokrasi ve insan hakları konularında gerilemenin sürmesi durumunda, bunun gerek ikili ilişkileri, gerekse de AB ile Türkiye arasında, Gümrük Birliği’ni güncelleme ve siyasi diyaloğu geliştirme konusundaki görüşmeleri olumsuz etkileyeceği ifade edildi. 

Haberin tamamını DW Türkçe ‘den okuyabilirsiniz.

 

HABERE YORUM KAT