Sevmek bir ömür, haberin doğruluğunu teyit etmek 2 dakika sürer

Geçen sabah erkenden kalkıp da ilk iş telefonuma baktığımda Türkiye’den bir arkadaşımın mesajını gördüm ve uykumdan ayılmam o mesaj sayesinde oldu. Arkadaşım bana bir haber yollamıştı. Emin olamamış olacak ki, -haklı olarak-, sosyal medyada gördüğü Almanya’ya dair bir haberi bana soruyordu, bu doğru mu değil mi diye…

Haber, “Almanya’da dev dalgaların bir feribotun ön camlarını kırdığı video viral oldu” ifadelerinden oluşuyordu.

Habere şaşırmıştım, çünkü günlük düzenli olarak Alman medyasını takip ediyordum ve neredeyse çıkan bütün haberlere hakim olmama rağmen, üstüne üstlük bir gece önce gece 1.30 sularında uyumama rağmen o saate kadar böyle bir haber görmemiş, okumamıştım.

Ve böyle bir haber olsa, eminim, Alman medyası atlamaz, olayı detaylıca anlatırdı.

Şüphelendim…

Bir gazetecinin yol aydınlatıcı feneridir “şüphe”. İyi ki de şüphelenmişim…

YALNIZCA 2 DAKİKAMI ALDI!

Önce sosyal medyadan bu haberi paylaşan hesaplara baktım. Sosyal medya platformu X'te gazeteci Turhan Bozkurt, “gztcom”, “medyanın elli tonu” gibi kuruluşlar bu haberi aynı dilde ve tonda paylaşmıştı…

Telefonu bıraktım ve bilgisayar başına geçtim. İş benim için ciddileşmişti.

Elimizdeki veriler şöyleydi: Olay Hamburg'da geçiyordu, işin için gemi vardı ve dalgalar bulunuyor...

Hamburg’daki gemi olayını Almanca şekilde Google’da arattım ve bingo! Haber 2022 senesine ait çıktı. Birçok Alman basınında söz konusu haber o dönem videolu haliyle yer almış, olay etraflıca anlatılmıştı. Tüm bunlar, bilgisayarımın açılması da dahil olmak üzere, sadece 2 dakikamı almıştı. Bizim Türkiye’deki medyamız ise 2 dakika olayın doğrusunu araştırmak ve bakmak yerine “tık” için insanlara bayat bilgiler aktarmış, 2 sene önce yaşanmış olayı “dün” gerçekleşmiş gibi yayımlamış ve bunu da utanmadan “viral” oldu diye paylaşmışlardı.

Şunu kastediyorum…

Bu tek tek Türk basınındaki isimlerin ve kuruluşların da suçu değil aslında. Maalesef Türkiye, özellikle de son dönemde toplumsal bir çürüme ile birlikte toplumsal bir çöküş de yaşıyor. Bu basit bir “hata” değil. “Hata” denilen haberde, yazım yanlışı olur, “x” ismine “y” demişsindir, bilgiler doğrudur, ancak olay örgüsünü karıştırmış olabilirsin vs. Tüm bunlar anlaşılır nedenlerdir. Ancak 2 yıl önceki bir haberi yeniymiş gibi servis etmenin hiçbir açıklaması olamaz. Hadi bir tanesi fark etmedi, geri kalan ve bu haberi görüp de alanlar da “Dur bir bakalım bu haber neymiş neciymiş, hangi yayın organında çıkmış etmiş, Almanlar bu işe ne demiş” diye hiç sormamış?

Ve tüm bu hesaplar, hiç istiflerini bile bozmadan farklı paylaşımlar yaparak takipçilerini gün boyu “bilgilendirmeye” devam ettiler. Özür dilemek ya da paylaşımı silmek yerine ölüye yatmayı tercih ettiler. Söz konusu hesapların ya da kuruluşların hiçbirini tanımam, kavgam bu isimler üzerine de değil. Bir zihniyet sorunuyla, habercilikle ve gerçeklikle tüm meselem...

Bu basit bir “insan” haberiydi. Belli ki, videonun ilgi çekeceği ya da çok fazla “RT” alacağı düşünülmüştü ki, paylaşıldı. Peki ya konu çok daha ciddi bir olay olsaydı? Siyaseten, iki ülke arasında krize bile neden olabilecek bir yanlış ya da yalan haber yayılsa ve büyüseydi? İnsanlar da bunu görüp zıplasa ve bu krize ortak olsaydı?

Tüm bunlar mümkündü…

ARTI49’UN ÖNEMİ BURADAN GELİYOR…

Haberi takip eden insanların, “bu haber doğru mu, bir Alman medyasına göz atayım” deme lüksü de şansı da isteği de haklı olarak yok. Zaten Alman medyasına açıp bakabilecek durumda olsalar ya da bunu isteseler, bu yalan haberi yayan hesapları takip etmezler. Sosyal medya denilen yer, her şeyin çabuk tüketildiği, bir olayın arkasını önünü, sağını solunu kurcalamadan ya “gülerek” ya “söverek” geçtiğin bir alandır. İnsanlar da bu habere en fazla “şaşırıp” geçtiler, doğrusunu yanlışını kurcalamadılar. Tekrarlıyorum, haklı olarak…

Ancak kendisine “gazeteciyim” ya da “haber servisiyim” diyen, amacının “insanlara bilgi aktarmak” olduğunu söyleyen ve savunanların bu rahatlıkla hareket etmesi söz konusu bile olamaz.

İşte, Artı49 bu noktada önem kazanıyor! Zira, Almanya’da neler olduğuna dair doğru ve gerçek her şeyi bu sayfadan okuma şansı bulabiliyorsunuz. Bazı haberleri, okuyucunun yorumuna bırakıyoruz bazılarında ise okuyucuya bakış açısı katmaya çalışıyoruz. Bazı haberlerimizle bazen okuyucunun sesi oluyoruz bazen okuyucuyu sesinin daha gür çıkması için cesaretlendiriyoruz.

Ama haberi okuyucuya ulaştırırken, doğru ve gerçek kadar yalın ve bir o kadar da sadeleştirerek vermeyi, okuyucunun bir “hap” alır gibi değil ama aynı zamanda da sıkılmadan bilgiye erişmesini hedefliyoruz.

Almanya’daki siyasi atmosferi de, zam ve market haberlerini de, göçmen olaylarını da, polisiye hikayeleri de, grev ve eylemleri de, başta Türkler olmak üzere tüm göçmenleri ilgilendiren sosyal konuları da, Artı49’dan okuyabiliyorsunuz.

Ve tabii ki, Almanya’da çıkan yeni düzenlemeler ve yasalardan da, yeni çıkacak olanlardan da haftalar ve aylar öncesinden bu sayfalarda haberdar olabiliyorsunuz.

Hem de tüm bu haberleri ilk kez Artı49’un sayfalarında görüyorsunuz…

BİLD VE HÜRRİYET GERİDEN TAKİP EDİYOR…

Bir örnek vermem gerekirse; bundan birkaç ay kadar önceydi… Kaçak göçmenlerle ilgili bir haber yapmıştık. Olay önemliydi. Bu haberi hiç vakit kaybetmeden hazırlamıştık. Ve haberi girdikten günler sonra fark ettik ki, aynı haberi Almanya’dan Bild 1 gün sonra, Türkiye’den Hürriyet ise 1 hafta sonra sayfasında yer vermişti.

Yani bu şu demek oluyor; Artı49 sitesinin siz okuyucuları, söz konusu haberi, Almanya’nın en önemli gazetelerinden biri olan Bild’den ve Türkiye’nin en büyük gazetelerinden olan Hürriyet’ten daha önce okumuştunuz. Buradaki “başarıyı” atlamamak gerekiyor. Bunu çiğ bir “övünme” olarak görmüyor ve söylemiyorum, aksine yaptığımız işi ne kadar ciddiye aldığımızı ve sizlere en doğru ve hızlı şekilde bir haberi ulaştırmanın bizim için ne kadar önemli olduğundan bahsetmek için yazıyorum. Ayrıca bizim ne Bild ne de Hürriyet kadar çalışanımız ne de imkanımız bulunuyor. Haliyle, böyle bakılınca az önceki anlattığım olay bizim gözümüzde daha da değerleşiyor…

Peki, tüm bunları bugün neden anlattım?

En başta yazdığım konudan ötürü…

Almanya’dan bu derece bihaber olup da düpedüz yalan/eksik/yanlış haber yayanlara karşı Arıt49’u daha da çok kişiye ulaştırmak gerekiyor. Çünkü yalanla mücadelenin en önemli kısmı doğruyu büyütmek, onun sesini kalınlaştırmak kadar gürleştirmektir…

Artı49, daha çok hem Almanya’nın hem de Türkiye’nin gündemine damga vuran haberler yapmayı sürdürecek. Çünkü işimiz gazetecilik. Doğrunun ve hakikatin peşinde olmayı sürdüreceğiz.

Artı49’u takip etmeyi unutmayın…

Bu yazı toplam 1943 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Hakan Erol Arşivi