Artık Almanya'nın Türkiye'yi "Kıskanmasına" gerek kalmadı!

Almanya hiç olmadığı kadar bir kriz yaşıyor. Özellikle son 6 aydır siyaset sahnesi çok hareketli. 8 Ekim’de Bavyera ve Hessen seçimlerinden birkaç hafta önce başlayan ve seçimlerden hemen sonra ise artan bu sıcaklıkla gündem iyice yoğunlaştı.

Alman medyasında daha önce sıklıkla görülen, “bisikletli vatandaş az kalsın düşecekti" şeklindeki yumuşak haberler yerini artık çok sert politik sözlere ve tartışmalara bırakmış durumda…

Peki Almanya’da neler oluyor?

GREVLER, EYLEMLER, GİZLİ TOPLANTILAR…

Çok uzağa gitmeye gerek yok, son birkaç aya bile baksak Almanya’da bir şeylerin "olduğunu" görebiliyoruz.

Deutsche Bahn’da yeni bir grev yaşandı. Daha önce 15-16 Kasım’da 20 saatlik grev yapan Alman Makinistler Sendikası, 7 Aralık’ta ise 24 saatlik uyarı grevi yapmıştı. Ancak, talepleri yerine gelmeyince demiryolu işçileri 10 Ocak’ta yeniden greve çıktılar ve 12 Ocak akşamına kadar grev yaptılar.

Bu grevde ülkede demiryolu ulaşımı adeta felç oldu. Tek tük seferler dışında trenler hareket de etmedi.

DB, grev öncesi mahkemeye giderek bir yasak kararı almaya kalksa da mahkeme grevin yasallığına vurgu yaptı ve greve onay çıkarttı. Özellikle bu durumun üzerinden atlanılıp geçilse de, mahkemenin basit gibi gözüken bu kararı, aslında çok önemli bir ayrıntıydı.

Sendika, makinistler de olmak üzere demiryolu şirketlerinde çalışanların maaşlarına aylık 555 Euro zam ve enflasyonla mücadele için bir defaya mahsus 3 bin Euro’ya kadar ödeme talep ederken, vardiyalı çalışanların çalışma saatlerinin haftada 38 saatten 35 saate düşürülmesini istiyor.

Demiryolu işçileri, seslerini duyurdular mı?

Fazlasıyla…

Peki, taleplerini kabul ettirebilecekler mi? Hep birlikte göreceğiz…

ÇİFTÇİLER EYLEMDE!

Almanya’da koalisyon hükümeti, bir bütçe krizi yaşıyor. Yaşadığı bu krizi de aşabilmek için bazı vergileri artırırken, yaptığı bazı teşvikleri de kaldırma yoluna gidiyor. Yılda yaklaşık 1 milyar Euro tasarruf sağlamaya yönelik yaptığı bütçe kesintilerine ise çiftçiler de eklendi.

Bu kapsamda hükümet, “Çiftçiler için vergi muafiyetlerini kaldırmak” ve “Tarımsal dizel sübvansiyonunu sonlandırmak” istiyor.

Bu kararlardan sonra eylemler patlak verdi. Alman Çiftçiler Birliği ile birlikte birçok sendika eylem kararı aldı. “Koşulsuz şartsız”, bu kararların geri çekilmesini savunuyorlar.

İlk eylem 18 Aralık’ta başladı. Buradaki protestoya Federal Tarım Bakanı Cem Özdemir de katıldı. Bir konuşma yapmak istedi, ancak Özdemir konuşurken, yer yer yuhalandı. O konuşurken, “Koalisyon hükümetine son” sloganları atıldı. Cem Özdemir, protestoları anlayışla karşıladığını ifade ederken, bazı şeylerin farklı olmasını istediğini ancak bütçenin durumunu değiştiremediğini söyledi.

Yani Cem Özdemir rahatsızlığını dile getirirken, “elinden bir şey gelmediğini de” anlatmış oluyordu…

18 Aralık’taki bu eylem “uyarı” mitingiydi. Otoyollar kapatılmıştı, araç konvoyları yapılmıştı.

Bu eylemden sonra, hükümet, çiftçi eylemlerini faşist AfD’nin bir propaganda aracına çevirdiğini söylemeye başladı. Bu konuda haklılardı. Zira, eylemlerde bazı traktörlerin önünde AfD bayrakları da Alman İmparatorluğu bayrağı da asılıydı.

Eyleme katılanlar AfD’yi kesin olarak reddetse de AfD’nin bu “krizi” bir “fırsata” çevirmek istediği aşikardı. Sosyal medya hesaplarından da eylem günlerinde çok iyi organize olan ırkçı parti üyeleri, Almanya gündemine istedikleri hastagleri sokarak, propagandaları yürüttüler.

Çiftçi eylemlerini düzenleyen Alman Çiftçiler Birliği’nin de genelinin CDU’dan ve büyük çiftlik sahiplerinden oluştuğunu hatırlatmakta fayda var.

Yine de, elbette, tüm bunlara rağmen, hakları için eylem yapan çiftçilerin taleplerinin desteklenmesi gerekiyor.

2. EYLEME GERGİNLİKLE GİDİLDİ...

2. eylem 8 Ocak’ta olacaktı, ancak eylemden 4 gün önce tatilden dönen Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck’in feribotundan çıkmasına çiftçiler engel olmuştu. Bu olay ve eylem ülkede epey ses de getirdi. Eylemcilerin, bu gösterileri sırasında şiddete başvurmaya çalıştığı da söylendi. Bu eylemden sonra Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier eylemcilere çok sert sözler sarf etti. Steinmeier, eylemcileri, “Sınırı aştınız” diyerek uyardı!

Ancak eylemciler durmadılar ve 8 Ocak’ta bu koşullar altında ülkenin her yerinde eylemler yaptılar. Çiftçiler, bütçedeki kesintiler yükünün haksız yere kendilerinin sırtına bindirildiğini savundu.

15 Ocak, yani iki gün önce de en büyük miting gerçekleşti. Başkent Berlin’i çiftçiler adeta kilitlediler. 6 binden fazla traktör eylem alanındaydı. Çiftçiler taleplerini bir kez daha dile getirdiler. Bu sefer de önceki günkü mitingde Maliye Bakanı Christian Lindner bir konuşma yapmak istedi. Konuşması için kürsüde ismi okunduğunda yuhalamalar ve ıslıklamalar yapıldı. Eylemciler, ellerinde tuttukları müzik aletlerini çalmalaya başladılar. Kısacası çiftçiler Lindner’e pay vermedi ve onu protesto ettiler. Lindner, konuşmasını bu şekilde tamamlayabildi.

Lindner, konuşmasında çiftçilere kötü haberler verdi. Tarımsal mazot üzerindeki vergi indirimine aniden son vermek yerine yıllara bölündüğünü açıkladı. Bu yıl için yüzde 40, 2025 için yüzde 30, 2026 yılında ise tamamen son verme planını açıkladı.

Lindner’in, “Bugün size federal bütçeden daha fazla devlet yardımı sözü veremem” sözleriyse eylem alanında adeta buz etkisi yaratmıştı.

Çiftçiler, eylem bittiğinde aslında ne yapacağını da bilmiyordu. Kimi Başbakanlığa yürümek istedi, kimisi geldiği yöne doğru giderek eylemi sonlandırdı. Yani bir kararsızlık da hakimdi.

Bundan sonra da çiftçilerin vazgeçmeyecekleri ortada bir gerçek, ama eylemler nereye evrilecek, onu da hep beraber göreceğiz…

GİZLİ TOPLANTI

Son olarak, Alman siyasetindeki en can yakıcı konu, “gizli toplantı!”

Alman basınının ifşa ettiği, Nazi partisi AfD’nin ülkede yasal yollarla bulunanlar dahil milyonlarca göçmeni sınır dışı etme planı ülkede en çok tartışılan konu durumunda.

Sosyal medyada AfD’li yöneticiler, bunun “gizli” bir toplantı olmadığını, zaten AfD’nin programının bir parçası olduğunu çok rahat bir şekilde dile getiriyorlar. Hiçbir şekilde geri adım atmayarak, ne yapmak istediklerini açıkça söylüyorlar.

Ancak ve neyse ki, AfD’nin milyonlarca göçmen için planları Alman halkında da bir uyanışa neden oldu. Bugün yapılan anketlerde, ülkedeki en büyük 2. parti konumunda bulunan AfD’ye karşı, sokaklarda “AfD yasaklansın” hareketi başladı. Çeşitli şehirlerde sokağa çıkan insanlar göçmen karşıtı ve faşist AfD’nin yasaklanmasını savunuyor. Postdam, Duisburg, Köln'de on binlerce insan yürüdü...

TÜRKİYE'NİN "KISKANMASINA" GEREK KALMADI...

Almanya’da iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Thomas Haldenwang bile, “Almanya’daki aşırı sağa karşı net bir tutum sergilenmeli” diyerek, halkın uyanmasını istedi. Bir parantez olarak, ülkede güvenlikten sorumlu böylesine kritik bir ismin, bu gizli toplantıyı basın aracılığıyla duymuş olması ayrıca tartışılacak bir mevzu…

Önümüzdeki günlerde AfD’nin nasıl tavır alacağı ve sokak eylemlerinin nereye evrileceği merak konusu. Tabii ki, AfD’nin yasaklanıp yasaklanmayacağı da…

Yasak konusu ise bambaşka ve ayrı bir yazının konusu.

Yani…

Almanya’nın, gündem konusunda artık Türkiye’den aşağı kalır yanı bulunmuyor. Böylece Almanya’nın Türkiye’yi “kıskanmasına” da gerek kalmadı!

Bu yazı toplam 2523 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Hakan Erol Arşivi