Almanlar kaybedince, neden seviniyoruz?

Almanlar kaybedince, neden seviniyoruz?

Avrupa’daki Türklerin önemli bir bölümü Almanya’da bir şirket iflas ettiğinde, bir ayrımcılık yapıldığında veya bir felaket yaşandığında bayram ediyor. Oysa Almanya kaybederse bu ülkede yaşayan herkes kaybeder. 

OKTAN ERDİKMEN - Bugün Almanya’nın en büyük 2. hava yolu firması Air Berlin iflas başvurusunda bulundu. Almanya’da yaşayan Türklerin önemli bir bölümü ise sosyal medyada sevinçle bu olayı kutlamaya başladı.

Alman polisi Hamburg’da solcuları dövdüğünde, Frankfurt’ta bir Alman kurumu başörtülü diye bir genç kızı işe almadığında, mahkemelerden adaletsiz bir karar çıktığında, enflasyon yükseldiğinde ve işsizlik arttığında, burada yaşayan insanların bir bölümü sevince boğuluyor ve "Bakın gördünüz mü: Almanya'da da işler kötü, orada da polis dövüyor, orada da mahkemeler adaletsiz" mesajları atıyor.

Bunun sebebi, son dönemde Türkiye ile Almanya arasında suni bir düşmanlık - rekabet ortamının meydana getirilmesi. Bazı hükümetler, ülkede iyi gitmeyen işler olduğunda, suçu mutlaka bir dış güce atmak isterler. Irak’ta, Kuzey Kore’de bu ABD idi. Türk hükümeti ise ABD’den, özellikle Trump gibi ne yapacağı belli olmayan biri iş başına geldikten sonra çekindiği için, sürekli daha demokrat bir yönetimi olan Almanya’yı hedef alıyor (Bu arada valiliklerin ve belediyelerin Alman bankalarından borç almaya devam ettiğini ve en çok Alman malı makam arabasının Türkiye'de olduğunu hatırlatmakta fayda var).

FETÖ elebaşı Fethullah Gülen ABD’de yaşamasına rağmen, ABD'ye bir şey demeyen Türk hükümeti, Almanya’ya sığınan FETÖ sempatizanlarını vermedi diye yeri göğü inletiyor.

"Almanya bizi kıskanıyor, 3. havalimanının yapılmasını istemiyor. Alman gazeteciler ajanlık yapıyor".

Besleme muhabirlere sürekli bu gibi haberler yaptırarak insanların kafasını bulandırdılar ve sanki bütün dünya Türkiye’nin iyiliği için çırpınıyor da, bir tek Almanya bize düşmanlık ediyormuş gibi bir hava oluşturdular.

Almanya belki eski Türkiye’nin iyi niyetli, güzel insanlarını, güneşli havasını, tertemiz sahillerini ve ferah ormanlarını kıskanıyordu. Ancak emin olun yeni Türkiye’nin beton yığınlarını kıskanmıyor. Ekonomik verileri yan yana koyduğumuzda Türkiye’nin ihracatının 10 katı mal satan Almanya’nın 250 milyar cari fazla verdiğini görüyoruz. Türkiye ekonomisi ise yılda 50 milyar avro açık veriyor.

İnsanları yandaş medyanın beyin yıkama çabalarıyla Almanya’ya düşman eden hükümet yetkilileri, cuma namazına 27 Alman arabası ve binlerce korumayla gidiyorlar. 

Meclis başkanı 5 senede 1 Mercedes’ini yeniliyor. Bunu savunan insanların yüzde 90'ı ise hayatında bir kez olsun Mercedes'e binemeyecek. 

Türklerin 3’te 1’i Almanya’yı tutmuyor

Diğer taraftan ‘Nazi’ Almanyasında yaşayan 3,2 milyon Türk kökenli insanımız, okullarında, iş yerlerinde her geçen gün artan bir ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Doktora gidiyorsun, boğazının ağrıyıp ağrımamasından önce, Erdoğan’ı destekleyip desteklemediğini soruyorlar Türklerin ve Müslümanların (özellikle başörtülülerin) üzerine her geçenkinden daha fazla gidiliyor.

Yandaş medyanın kışkırtıcı haberleri ve Almanların dozunu arttırdığı ayrımcılık, bu ülkede yaşayan Türklerin de Almanya'ya düşman olmasına neden oluyor.

ARTI49’un son araştırmasına göre Almanya’da yaşayan Türklerin yüzde 3’te 1’i, Almanya - İtalya maçında Almanya’yı desteklemiyorlar. 

Birinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği için yenik sayıldığımız Almanya, şimdi yenilsin istiyoruz (Bu arada, bu da suni bir propagandadır çünkü Osmanlı İmparatorluğu, Almanya’dan daha önce teslim olmuştu). 

Oysa Almanya’da ekonomi kötü giderse, polisler insanları döverse, havalimanı inşaatı gecikirse ve şirketler iflas ederse, bu ülkede yaşayan herkes kaybeder. 

En çok da Almanya’da yaşayan Türkler kaybeder. Zira kaybediyoruz.

Almanya’nın kaybı, Türkiye’nin kazancı anlamına gelmiyor.

Türkiye’nin dünyanın en ileri ülkesi olmasını hepimiz isteriz. Ancak bu Osmanlı edebiyatı yaparak ve fen lisesi yerine imam hatip açarak gerçekleşmiyor. 

Bilgisayarların şirketlerin yönetim kurullarına girdiği, programların insanları satrançta ve Go’da yendiği, 3 ebeveynli bebeklerin hayata geldiği bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar ellerine takılan çiplerle araştırma enstitülerinin kapılarını açmaya, yazıcıdan böbrek yapmaya ve akıllı telefonla pankreası kumanda etmeye başladılar.

Bu insanlar arasında, maalesef biz yokuz. 

Tıpkı sanayi devrimini kaçırdığımız gibi, bu teknoloji devrimini de göz göre göre kaçırıyoruz.

İşte buna sebep olanlar, 'mış' gibi yaparak Türkiye’nin dünya lideri olduğunu sananlar ve gerçekleri hamasetle gizlemeye çalışanlardır.

 

Daha fazlası için: FacebookTwitterInstagramOktan Erdikmen'in diğer yazıları

 

ekran-resmi-2017-07-12-21.30.23.png

HABERE YORUM KAT
1 Yorum