SPD'li Turgut Yüksel: Almanya'da yaşayan Türk kökenli seçmenlerin oy tercihleri, son derece dikkat çekici...
Almanya Hessen Eyaleti parlamentosundan SPD'li Turgut Yüksel Türkiye'de gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçim süreci ve sonucunu değerlendirdi.
Almanya Hessen Eyaleti parlamentosundan SPD'li Turgut Yüksel Türkiye'deki seçim sonucunu ve sürecini değerlendirdiği bir yazı kaleme aldı.
Seçim sürecinin hem Almanya'da hem Türkiye'de eşit şartlarda yürütülmediğini söyleyen Yüksel '' Türk muhalefetinin Almanya'da İslamcı muhafazakar güçlerle kıyaslanabilir etkili yapıları yok.'' ifadelerini kullandı.
İşte Turgut Yüksel'in yazısı:
Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucu, tüm demokratlar için hayal kırıklığı oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, seçim kampanyasında devlet kurumlarını çekinmeden kullanırken, AKP'nin kontrolü altında olan basın da bazı durumlarda muhalefet adayı Kılıçdaroğlu'na karşı gerçek bir karalama kampanyası yürüttü. Resmi sonuçlara göre, seçmenlerin çok küçük bir çoğunluğu, yeniden demokratikleşme yolunda bir adım atmaktan kaçındı.
Türkiye'nin çeşitli bölünme ve çatışma çizgileriyle karşı karşıya olması göz önüne alındığında, demokratik kurumların ve süreçlerin güçlendirilmesi, hukukun üstünlüğü ilkesine geri dönülmesi ve yolsuzlukla mücadele acil bir şekilde gerekli ancak Erdoğan'ın yeniden seçilmesiyle, temel haklar ve insan hakları ile basın ve ifade özgürlüğünün daha da kısıtlanması endişesi doğuyor... Ülkedeki azınlıklar daha fazla ayrımcılık ve devlet zorbalığı tehdidi altında olabilir.
Türkiye'deki insanlar, süregelen ekonomik ve para krizi ile yaygınlaşan yolsuzluktan muzdarip bu durum Erdoğan hükümetinin ekonomi politikasının bir sonucu. İnsanların çıkarları doğrultusunda, yeni hükümetin merkezi politika alanlarında bir dönüş yapmasını umuyorum ancak gerçekçi olarak, mevcut politikaların devam edeceği beklentisi içinde olmamız gerekiyor.
Almanya'da yaşayan Türk kökenli seçmenlerin oy tercihleri, son derece dikkat çekici, özellikle antidemokratik anayasa değişikliği referandumunda olduğu gibi. Erdoğan burada %67 oy alsa da, 2,9 milyon Türk kökenli veya 1,5 milyon seçmenin olduğu Almanya'da, gerçekten sadece yaklaşık 500.000 kişi ona oy verdi.
Almanya'da yaşayan Türk kökenlilerin oy tercihlerini açıklamak için Türk kökenlilerin demografik yapısının yanı sıra iki önemli faktör etkili oluyor: Birincisi, seçim kampanyası burada da son derece adil olmayan bir şekilde yürütüldü. Birçok Türkçe medya AKP'ye yakın birçok Türk cami topluluğu (DİTİB dahil) Erdoğan için özellikle harekete geçirildi. Türk muhalefetinin Almanya'da İslamcı muhafazakar güçlerle kıyaslanabilir etkili yapıları yok.
Ancak, Alman siyaset ve toplumu da gözlemlememiz gerekiyor. Kesin olarak ifade etmek gerekirse, demokratik bir hukuk devletinin özgürlüklerinden ve imkanlarından faydalanan genç Türk kökenlilerin Erdoğan gibi bir otoriter lideri desteklemelerine anlayış gösteremiyorum. Ancak Alman siyaseti, net bir şekilde işaret almalıdır: Sonuç olarak, yanlış bir entegrasyon politikası sonucunda, bu tür çelişkili kimlik gelişimini teşvik etti ve İslamcı muhafazakarlar için yol açtı.
Widerstand (karşı koyma) ve ayrımcılıkla karşılaşanlar kendilerini ait hissetmezler veya reddedilirlerse, popülizme ve nefrete daha açık olurlar. Seçim sonucu, Alman entegrasyon politikası için bir görev de taşımaktadır. Hepimizin eşit katılım ve fırsatlar için daha fazla çaba sarf etmemiz gerekiyor.