Gazeteci Deniz Yücel’den Soylu’nun ‘Alman derin devleti’ iddiasına arşiv dosyasıyla yanıt
Suç örgütü lideri Sedat Peker'in kendisi hakkındaki iddialarıyla ilgili olarak katıldığı Habertürk yayınında soruları yanıtlamaktan kaçınmakla eleştirilen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun programda gündeme getirdiği "Alman derin devleti Türkiye'yi uyuşturucu ticaretini korumakla suçladı" iddiasına karşı gazeteci Deniz Yücel Almanya arşivindeki belgeleri gündeme getirdi.
Soylu'nun gündeme getirdiği kararı veren Frankfurt Mahkemesi 17. Ceza Dairesi'nin kararını yayımlayan Deniz Yücel "Alman derin devletinin' söz konusu mahkeme kararıyla Türkiye’ye karşı 'operasyon yürüttüğünü' söylemek fantezi ürünüdür; Soylu’nun ima ettiği gibi Almanya’nın bu kararla 28 Şubat’a zemin hazırladığını iddia etmekse komiktir" dedi.
Deniz Yücel, "Açık kaynaklar ışığında Almanya’nın bu kararı Türkiye aleyhinde kullandığı söylenemez. Öte yandan 'Alman mahkemeleri Çiller’in mafya bağlantısını tescil etmiştir' demek de yanlış olur. Ortada sadece bir yerel mahkemenin karar gerekçesindeki tartışmalı birkaç cümlesi vardır" görüşünü dile getirdi.
Deniz Yücel'in Twitter'da yayımladığı 51 tweetlik dizi şöyle:
Habertürk’te sorulardan kaçmak için yarattığı laf kalabalığı içinde, Soylu “Alman derin devletinin Türkiye’yi uyuşturucu ticaretiyle suçlaması” gibi bir konuyu da ortaya attı. Yayın sonrası tartışmalarda üzerinde pek durulmadı, zaten diğer mevzuların yanında ufak ayrıntıydı.
51/51 Soylu, “Alman derin devleti güçlüdür” zırvasına, gazetecilerden birinin “Aynen, Gestapo geleneğidir” diye katılmasına ilişkin de bir çift laf söylemek isterdim. Ama laf kalabalığı yaratmak için ortaya atılan bir konu hakkında kendim yeterince laf yaptım. Başka zaman.
— Deniz Yücel (@Besser_Deniz) June 2, 2021
Alman adli makamları üzerinden söz konusu mahkeme kararına ulaştım; ilk sayfasını isimler silinmiş şekilde buraya koyuyorum. Ayrıca gazete ve meclis arşivlerini taradım. Daha önce yazmak isterdim ama bu araştırma biraz zaman aldı. Gelelim konuya.
Frankfurt Mahkemesi 17. Ceza Dairesi (hafif suçlarda ikincil, cezası dört yılla başlayan suçlarda birincil mahkemedir) 21.01.1997 tarihinde, İstanbul’dan Frankfurt üzerinden Hannover’e sekiz kilo eroin taşırken yakalanan üç kişinin yargılandığı davada sözlü kararı açıklar.
Bu kişiler, Türkiye, Belçika ve İtalya vatandaşıdır. Haklarında fazla açık bilgi mevcut değildir; zamanında ne mahkeme ne de medya kendilerine Türkiye-Avrupa arasındaki uyuşturucu trafiğinde çok büyük bir rol atfetmiştir.
Sözlü kararı açıklarken mahkeme başkanı R.S., Türkiye’den Batı Avrupa’ya yapılan eroin ticaretinin bir kısmının “Türkiye hükümeti mensupları tarafından korunduğuna” dair ipuçları olduğunu, bu durumun cezai takibatı zorlaştırdığını söyler.
Kararın açıklamasından hemen sonra bir gazetecinin “Bu hükümet mensupları kimdir?” diye sorması üzerine mahkeme başkanı, o sıralar Refahyol hükümetinde Dışişleri Bakanı olan Tansu Çiller’in ismini açıkça telaffuz eder.
Türkiye-Avrupa arasındaki eroin trafiğinin Baybaşin ve Şenoğlu ailelerinin egemenliğinde seyrettiğini, bu ailelerin Çiller’le irtibatta olduğunu iddia eder mahkeme başkanı.
Soylu, Habertürk’te bu konuya ilişkin “Bu da benim yaşadığım bir dönem, biz bunun için çok mücadele ettik” dediyse de neyi kastettiğini anlamadım. Taradığım arşivlerde Doğru Yol Partisi Gaziosmanpaşa ilçe teşkilatının konuyla ilgili “mücadelesinin” izleri yoktur.
O günlerde Ankara’dan gelen tepkileri ise arşivde bulmak mümkün: En tepesindeki kişinin suçlandığı Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi’ne “çirkin ifadelerin” protesto edildiği bir nota verir.
Dışişleri Müsteşarı Onur Öymen, Tansu Çiller’in (Baybaşin ve Şenoğlu ailelerini kastederek) “bu adamların” hiçbirini tanımadığını, “isimlerini dahi duymadığını” açıklar, “Türkiye’nin gururunu rencide eden” bir karardan söz eder.
T.C. Frankfurt Başkonsolosu, Hessen eyaleti kurumlarıyla, kararı ilk andan itibaren “skandal” olarak niteleyen T.C. Bonn Büyükelçisi Volkan Vural ise Alman hükümetiyle temasa geçer ve kararın neye dayandığını öğrenmek isterler.
Bugünden bakıldığında ilginç bir ayrıntı: Konu hakkında Türk tarafı adına alenen sadece (daha sonra CHP’den milletvekili olan) Müsteşar Öymen ve Büyükelçi Vural konuşur. Ne Dışişleri Bakanı, ne Başbakan, ne Cumhurbaşkanı, ne Süleymaniye imamı, ne Yalova Kaymakamı…
Türk basınında ise geniş yankı bulur bu karar. Soylu’nun Habertürk’teki yayına beraberinde getirdiği ve kameraya tuttuğu, “Büyük skandal” manşetli haberin linkini buraya koyuyorum.