Dünya sırtını dönmüştü, Atatürk sahip çıktı: Suudi Arabistan yaptıklarından utanacak mı?

Dünya sırtını dönmüştü, Atatürk sahip çıktı: Suudi Arabistan yaptıklarından utanacak mı?

Fenerbahçe ve Galatasaraylı futbolcuların, Mustafa Kemal Atatürk'e ait bir sözün yazılı olduğu pankart ve resminin yer aldığı tişörtlerle sahaya çıkmasına izin vermeyen Suudi Arabistan Krallığı, resmi olarak tarihte ilk kez Atatürk tarafından tanınmıştı.

Dünya, dün akşam büyük bir skandala ve "vefasızlığa" sahne oldu.

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da, Fenerbahçe ve Galatasaray arasında gerçekleşecek olan Turkcell Süper Kupa maçı, Suudi Arabistan'ın etik dışı tavır ve yasaklamaları nedeniyle iptal edildi.

Fenerbahçe oyuncularının sahaya, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözünün yazılı olduğu pankartla, Galatasaraylı oyuncuların ise maç öncesi ısınmaya, üzerinde Atatürk resmi bulunan tişörtlerle çıkmak istemesi, krize neden oldu.

Suudi Arabistan Krallığı otoriteleri, her iki takımın da taleplerini reddetti.

Takımlar, Suudi yetkililere, taleplerinin reddedilmesi durumunda maça çıkmayacaklarını belirtmişlerdi. Uzlaşmaya varılamayınca, her iki takım da sahaya çıkmama kararı aldı ve maç iptal edildi.

Suudi otoritelerin saygısız davranışı, akıllara Krallığın kuruluşu sırasında, Mustafa Kemal Atatürk'ün aldığı pozisyonu getirdi.

ARAPLARIN BAĞIMSIZLIĞINI SAVUNDU

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu sırasında ve sonrasında, Arap halklarının bağımsızlığını ve kendi kaderlerini tayin etme haklarını savunmuştu. Lozan görüşmeleri sırasında yetkilendirilen Türk delegasyonu, Atatürk'ün talimatlarıyla, Ortadoğu Araplarını da müdafaa etmiş, bağımsızlık haklarının, Türkler tarafından savunulduğunun tutanaklara geçirilmesini sağlamıştı.

Atatürk'ün silah arkadaşı ve Cumhuriyet'in kurucu kadrolarından İsmet İnönü, yol arkadaşının "Suudi devletine" bakışını, hatıralarında şu ifadelerle özetliyor:

"Biz, milli mücadeleye başladığımız zaman, Araplara gösterilebilecek saf yürek ve iyi niyet delilini hiçbir tereddüde mahal vermeyecek surette göstermiştik. Bizim bulduğumuz hal şekli şudur: Osmanlı İmparatorluğu'ndan çıkan Türk milleti, Araplar üzerinde herhangi bir amaç iddiasından kesin surette vazgeçiyor ve Arap milletini kendi evinde, kendi kaderinin sahibi olarak yaşamak salahiyetinde görüyor ve gösteriyordu…"

RESMİ OLARAK KURULUŞUNA DESTEK OLDU

Genç Türkiye Cumhuriyeti, I. Dünya Savaşı'nın ardından İbn Suud tarafından 1926’da ilan edilen yeni Suudi devletini tanıdı ve resmi ilişki kurarak Cidde’de bir maslahatgüzarlık açtı.

Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde ilk önemli gelişme, 7 Mayıs 1926 tarihinde yaşanmıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal tarafından imzalanan bir kararnameyle, "siyasi temsilci" sıfatıyla, Süleyman Şevket Bey mümessillik başkitabetine (Yazı işleri müdürü- başkatip), müşavir olarak; Mahmud Nedim Bey ve şehbender (Konsolos) vekili unvanıyla da İskenderiye Şehbender Vekili Feridun Fahri Bey görevlendirilmiştir. Süleyman Şevket Bey, 25 Mayıs 1926’da Cidde’de resmen göreve başlamış, daimi elçilik seviyesine yükseltilmiştir.

Bu durum Atatürk'ün, Suudi Arabistan'ın yeni, bağımsız bir devlet olarak tanınmasında oynadığı en büyük rollerden biridir.

İLK O TANIDI...

Kral Melik Abdülaziz'in, Hicaz Umum Valisi ve Dışişleri Bakanı unvanlı oğlu Emir Faysal başkanlığındaki Suudi heyeti, 8-23 Haziran 1932 tarihlerinde gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinde dostluk mesajlarını yinelemiş, Atatürk'ün, ülkelerinin bağımsızlığı adına oynadığı rolden minnetle bahsetmiştir.

Daha sonra, krallık tahtına da çıkan Emir Faysal, Ankara'da Atatürk ile yaptığı görüşmenin ardından, İstanbul'da Türk basınına yaptığı açıklamada şunları söylemişti:

"Çok sevdiğim Türkiye’ye bir ecnebi olarak geldiğimiz halde, bize yabancı bir diyarda bulunduğumuz hissi hiç gelmiyor. Bu gayet tabiidir, çünkü asırlarca beraber yaşadığımız bu kardeş memlekete bir yabancı gibi değil bilakis ayrılığın ve uzun yılların hasretini çok derin hissederek geldik. On sene evvel bir olan bu iki ülkeyi birbirinden ayıran tarihi hadiseler, coğrafi hudutlar bu iki kardeş milletin kalpten gelen samimiyetini yıkamamıştır. İki memleket münasebatının dostane olduğunu söylemeyi zait görüyorum. Kardeş iki millet her zaman dosttur ve dost kalacaktır. Ankara’da üç gün kalarak yüksek şahsiyetlerinin hayranı ve takdirkârı bulunduğum Reisicumhur hazretlerine, melik hazretleri tarafından yazılmış bir teşekkür mektubunu takdim edeceğim."

Bu ziyaretin ardından 22 Eylül 1932 tarihinde Hicaz ve Necid Krallığı’nın ismi değişti ve "Suudi Arabistan Krallığı" olduğu ilan edildi. 1926'da olduğu gibi 1932'de de yeni devletin kuruluşunu ilk tanıyan ülke, Atatürk’ün kurduğu ve Cumhurbaşkanı olduğu; Türkiye Cumhuriyeti oldu.

Hal böyleyken Suudi Arabistan otoriteleri, yalnızca kurucu önder Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı değil, kendi ülkelerinin tarihine ve kuruluş değerlerine de saygısızlık yapmış oldular.

ARTI49

HABERE YORUM KAT
1 Yorum