Naklen Savaş ve Toz-Duman Arasında Net Tespitler
Geçenlerde bir akşam hapishane koğuşunda oturmuş, naklen İsrail-İran Savaşını izliyorduk. HaberTürk'te Mesut Yar'ın yönettiği bir programda konuklar savaşa dair yüksek görüşlerini yılının kritik günlerinpaylaşıyordu. Tam başka bir kanala zıplayacakken, sıfatında "Araştırmacı-Yazar" ibaresi bulunan Ertan Özyiğit isimli zatı muhteremin acayip bir laf ettiğni duydum. Birinci Dünya Savaşı döneminden söz ediyordu; "Lenin" diyordu, "Beni Rusya'ya yollamayın dedi ama onu dinleyen kim? ABD onu mühürli trene koyduğu gibi Rusya'ya yolladı..."
İsrail-İran savaşı sırasında konu nasıl oraya gelmişti, bilmiyorum. ASBD kısmını yanlış mı duydum, umarım Almanya demiştir ama sanmıyorum. Ben durumu idrak etmeye çalışırken Dr. Lütfü Özşahin isimli, sıfatında "Dinler Tarihçisi" yazan bir diğer zat lafa başlamış, "Lenin'in 'Devlet ve Hükümet'", 'State and Goverment' kitabını henüz 14 yaşımdayken okudum" lafını etmişti. "Üstad" kitabın İngilizce ismini de veriyordu!...
Böyle durumlarda, yani televizyon programlarında konuklar gizemli gizemli saçmalamaya başladığında, konuya vakıf olmayan program yöneticileri boş gözlerle bakıp kafalarını anlamsızca sallamaya başlar. Belli ki, ipin ucu kaçmıştır, kafayı sallayıp duruma vakıf olunduğu izlenimi vermeye çalışmaktadırlar. Her bakımdan perişan bir manzara...
Dediğim gibi, İsrail-İran meselesinden konu nasıl Lenin'e geldi bilmiyorum ama Lenin'i devrim arefesinde Rusya'ya kimse zorla yollamadı; hele ABD hiç değil. Lenin devrimci sürece müdahale edebilmek üzere, 1917 yılının kritik günlerinde Rusya'ya ddönüş kararı almıştı. Sürgündeki pek çok başka devrimci de aynı şekilde ülkeye dönmüştü.
"Dinler tarihçisi" Lütfe Bey'in durumu daha vahim. İngilizce isaim vererek "14 yaşımdayken okudum" dediği kitap yok! Evet, Lenin'in "Devlet ve Hükümet" diye bir kitab yok. Bir de İngilizcesini söyleyeyim: Lenin "State and Goverment" diye bir kitap yazmadı. Lenin'in "Devlet ve İhtilal" ya da "Devlet ve Devrim" diye Türkçede basılmış bir kitabı var ama onda da Lütfü Bey'in söz etmeye çalıştığı konular yok...
Neyse... Medyamızın halleri böyle işte. Ekranlara acayip acayip insalar çıkıyor, palavradan referanslarla, saçma sapan "görüş"lerini üzerimize üzerimize fırlatıyorlar...
Gelelim İsrail-İran savaşına...
Aslında bundan aylar önce savaşın gelmekte olduğu açıkça ifade etmiştik. Kürt meselesine dair "İkinci çözüm süreci" vesilesiyle yaptığımız değerlendirmeden hareketle, özetle şu görüşleri sıralamıştık:
1. Bölgede bir israil-ABD planı devreye sokulmuştur.
2. Putin Rusyası ile Ukrayna karşılığı anlaşılmış, Esad Suriye'den çekilmiş; HTŞ liderliğinde, İsrail'e düşmanlık gütmeyecek, hava kuvvetleri, donanması ve ağır silahları tahrip edilmiş; içindeki çatışmalardan arındırılarak kısmen de olsa istikrara kavuşturulmuş bir Suriye inşa edilmiştir.
3. Buna bağlı olarak, bölgede bir "çözüm"ü öngülmüş ve harekete geçilmiştir. Çözüm inisiyatifi, konu hakkında en uç tutuma sahip partinin, MHP'nin lideri tarafından gündeme getirilmiştir. Devlet Bahçeli Abdullah Öcalan'ı rüyasında Meclis'te konuşurken görmüş değildir yoksa.
4. Başta Suriye olmak üzere Irak ve Türkiye'de İsrail- ABD planına uydurulmuş bir Kürt hareketi, İran ile Lübnan Hizbullah'ı arasındaki Şii koridorunu ortadan kaldırmanın tamamlayıcı unsurudur.
5. "İslam alemi" tabir edilen "alem"in birer parçası olarak bölge ülkeleri zaten halihazırda İran "Şia"sına katliama ilişkin olarak koparılan yaygara kötü bir müsamereden ibarettir. Tamamı, İsrail ile ilişkilerini örtülü yada açık biçimde sürdürmektedir.
6.Tüm bu planın - en azından ilk safhasının - hedefi İran harekeidir. İsrail-ABD hattı İran saldırısını hedeflemektedir.
Aylar önce yaptığımız tespit budur ve İran saldırısı başlamıştır. Bu savaşın nereye doğru evrileceğini hep beraber göreceğiz. Saldırının ilk günü israil istihbaratının İran'da açtığı yara çok çarpıcıdır. lakim iran'ın israil hava savumasını - kısmen- yarması kolay lokma olmadığını ortaya koymuştur.
Öte yandan, yine aylar önce yaptığımız tespitlerin sonunda dikkat çekildiği üzere; ilk safhası sürmekte olan bu büyük çatışmanın - geçici uzlaşmalarla kesintiye uğrasa bile - kolayca sonuçlanmayacağı ve sonuçta şu an pek te sahnede görünmeyen çok önemli bir aktörün, Çin'in muhlak bir belirleyen olarak öne çıkacağı görülecektir.
Bir not olarak ekleyelim: Savaş bir tarafın bariz üstünlüğüne doğru hızla evrilmediği, çatışmalar "Rölanti" de sürdüğü müddetçe, gerek İsrail, gerekse İran'da mevcut rejimler güçlenecek ve muhaliflerini ezmek için her türlü gerekçeye sahip olacaktır. Neticede, her gün insanlık kaybetmektedir...