Kibirli kişiler, diğer insanlara karşı, onları...

Kibirli kişiler, diğer insanlara karşı, onları...

AYNUR ÖZKAYA - Bir insanın kendini diğer insanlardan büyük görmesine, üstün tutmasına "kibir" denir.

AYNUR ÖZKAYA - Bir insanın kendini diğer insanlardan büyük görmesine, üstün tutmasına "kibir" denir. Kibirli kişiler, diğer insanlara karşı, onları aşağı gördüklerini hissettiren bir tavır sergilerler. Ancak kibiri yalnızca insanlara karşı gösterilen bir tavır bozukluğu olarak düşünmek doğru olmaz. Çünkü kibirli insanlar aynı zamanda Allah'ın dinine uyma, doğru yola davet edildiğinde bu yola icabet etme konusunda da büyüklenirler. İnsan, vicdanıyla hareket etmediği, nefsinin telkinlerine uyduğu, Allah'ın Kuran'da tarif ettiği ahlakı uygulamadığı müddetçe nefsinin bu tuzağına düşecektir. Çünkü Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi, "… nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir..." (Yusuf Suresi, 53) Şeytanın telkinlerine uyan ve kendilerini hiçbir gerçekliği olmayan üstünlüklere sahip gören kişiler, artık tamamen nefislerinin kontrolünde hareket ederler. Bundan dolayı da kibirli olmaları ya da diğer bir deyişle büyüklenmeleri kaçınılmazdır. Kibir, şeytanın da en belirgin özelliklerinden biridir. Kuran'da bildirildiği gibi Allah, meleklere Hz. Adem (as)'a secde etmelerini emrettiğinde İblis hariç hepsi secde etmiş, İblis ise secde etmekte direnmiştir. Kuşkusuz bunun sebebi, kendisini büyük bir akılsızlıkla, Hz. Adem (as)'dan üstün görmesi ve bundan dolayı büyüklenmesidir. Kuran'da şeytanın bu durumu şöyle anlatılır: Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. (Bakara Suresi, 34) ... Sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Allah:) "Öyleyse ordan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin." (Araf Suresi, 11-13) Ancak ne şeytanın, ne de onun sahte çağrılarına uyanların herhangi bir üstünlükleri yoktur. Aksine bu kişilerin Allah'ın herşeyin üstünde güç sahibi olduğu gerçeğini inkar ederek içine düştükleri akılsızlık, onları küçük düşürmektedir. Allah Kuran'da kendilerince "büyüklük" iddiasında olanlar için "… onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur..." (Mümin Suresi, 56) şeklinde haber vermiştir. Bu ayetten de anlamaktayız ki, inkarcılar ne kadar arzu etseler de istedikleri büyüklüğe ulaşamazlar. Çünkü büyüklük yalnızca Allah'a aittir ve Allah ancak Kendisi'ne itaat eden kullarını yüceltir. Azgın inkarcıları ise hem dünyada, hem de ahirette küçük düşürür. Yukarıdaki ayetin ardından gelen ayetlerde de Allah, inkarcıların nasıl bir körlük ve kavrayışsızlık içinde olduklarını şöyle bildirmiştir: Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler. Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz. Şüphesiz kıyamet-saati, yaklaşarak gelmektedir; bunda hiçbir kuşku yok. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar. (Mümin Suresi, 57-59) Yukarıdaki ayetlerde de haber verildiği gibi insanların çoğu Allah'ın gücünü ve büyüklüğünü kavrayamadıkları için, kendilerine bir lütuf olarak verilen özelliklerden dolayı kibirlenir ve büyüklenme hevesine kapılırlar. İşte bu insanların içlerindeki kibiri dışarı vurma yöntemlerinden bir tanesi insanlarla alay etmektir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, onları küçük gördüklerini hissettirerek kendilerini yüceltebileceklerini zannederler. Bunlardan dolayı da din ahlakından uzak olan toplumlarda "alaycılık" çok yaygın bir davranıştır. İnsanların yeryüzünde bulunuş amaçları, Allah'a kulluk etmek, Allah'ın beğeneceği ahlakı yaşamak, Kuran'la kendilerine gösterdiği doğru yola uymaktır. Allah Kuran'da, "… insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56) şeklinde bildirmiştir. Ancak insanların birçoğu içlerindeki "büyüklenme tutkusu" nedeniyle, Allah'a teslim olmaz ve ibadet etmekten kaçınırlar. Fakat bu insanlar, aslında Allah'ın kendilerinden neler istediğini de çok iyi bilirler. Allah Kuran'da kendilerine hatırlatılan doğruları vicdanen anlayan, ama içlerindeki kibir sebebiyle hak olanı uygulamayan insanlardan şöyle söz etmiştir: Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: "Bu, apaçık olan bir büyüdür." Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Suresi, 13-14) Vicdanen sıkıntı duydukları için, Allah'ın ve hak dinin varlığını bilmek, duymak, görmek bu insanlarda şiddetli bir iç huzursuzluğu meydana getirir. İsterler ki Allah'ın adı hiç anılmasın, kimse dine itibar etmesin, herkes kendileri gibi olsun. Çünkü ancak o zaman rahat edebileceklerini zannederler. Aksi takdirde ise Allah'ın varlığına ya da din ahlakına ait herşey onlara kendi ahlak bozukluklarını ve kötü tavırlarını hatırlatacaktır. Ayrıca, Allah'ın sonsuz kudret ve güç sahibi olması ve canlı, cansız tüm varlıkların Allah'a boyun eğmesi de, içlerinde "asla erişemeyecekleri bir büyüklük isteği" barındıran bu insanlara çok ağır gelir. Çünkü bunları gördüklerinde kendilerinin Allah'a karşı ne kadar aciz olduklarına şahit olurlar. Bu nedenle Allah'ın hatırlatılmasına, O'nun büyüklüğünün takdir edilmesine dayanamazlar. Onlar bu apaçık gerçeği hiçbir dayanakları olmadan reddederek, yaratılış delillerini inkar ederek veya açıkça Allah'ın gücünün göstergesi olan bu mucizeleri görmezlikten gelerek rahatlayabileceklerini zannederler. İşte böylesine büyük bir yanılgı içinde olan bu kişilerin vicdani rahatsızlıktan kurtulmak için başvurdukları yollardan biri de dine karşı alaycı bir tutum sergilemeleridir. Bu kişilerin yaratılış delilleri karşısındaki tutumları bir ayette şöyle anlatılır: Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar. Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar. Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar. (Saffat Suresi, 12-14) Ayette haber verildiği gibi, bu insanlar karşılarındaki mucizevi gerçekler karşısında alaycı bir tutum sergilerler. Bu, öylesine büyük bir akılsızlıktır ki, çok açık olan deliller dahi bu insanların iman etmelerine vesile olmaz. Onlar Allah'ı ve Kuran'ı inkar ederek, kendi düşük akıllarınca, şahsiyet ve üstünlük elde edeceklerini, çevrelerindeki insanların gözünde büyüyeceklerini düşünürler. Oysa çevrelerindeki insanlar da Allah'a son derece muhtaç, ahirette hesaba çekilecek aciz varlıklardır. Onların gözünde büyüyüp büyümemeleri hiçbir şey ifade etmez. Üstelik böylesine kibirlenmelerine sebep olan şeyler yine Allah'ın kendilerine verdiği özelliklerdir. Sahip oldukları herşeyi Allah'a borçludurlar. Fakat bunun karşılığında onlar şükretmek yerine alaycılığı tercih ederler.

HABERE YORUM KAT