İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nin ardından: Sahi, "İslam ülkeleri" kime karşı toplanmıştı...
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi tamamlandı.
Dünya kamuoyu tarafından ilgiyle takip edilen zirvede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye lideri Beşar Esad’ın "görüşüp görüşmeyecekleri" de zirvenin yanıt bekleyen soruları arasındaydı. Ancak beklendiği gibi ikili arasında herhangi bir görüşme gerçekleşmedi.
ÇAĞRI YAPILDI
Zirvenin magazinel sayılan bu yönlerinin dışında, ilan edilen 31 maddelik bildiri de yine beklendiği gibi genel temennilerden meydana gelen bir nitelik taşıyor.
Bildiride, İsrail işgalinin "küresel güvenlik ve barışa tehdit oluşturduğu" belirtildi, BM ve diğer tüm uluslararası teşkilatların kararları hatırlatıldı, dışişleri bakanları siyasi sürecin başlatılması için yetkilendirildi, "nefret ve aşırıcılık kültürünü sürdüren tüm teklifler" kınandı, tutuklananların ve gözaltında bulunanların serbest bırakılması çağrısı yapıldı, ibadet özgürlüğünü ihlal eden yasa dışı uygulamalar kınandı ve İsrail'in kimyasal silah kullanımının araştırılması istendi.
Bildiride ayrıca, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) "Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğuna vurgu yapıldı ve Tüm Filistinli grup ve güçlere FKÖ çatısı altında toplanma" çağrısı yapıldı…
EKSİK OLAN ŞEY AMBARGO
Elbette böyle bir zirvenin gerçekleşmesi ve toplu irade beyanı önemli, ancak Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını dahi yok sayan İsrail rejimine asla kabul ettirilemeyecek önlem çağrılarından oluşan temennilerle etkili sonuçlara ulaşılamayacağı da belli oldu.
Zirvede eksik olan en önemli şey ise, İsrail’i gerçek anlamda etkileyebilecek olan, "savaş" dışındaki tek şeydi: Ambargo.
Zirvede petrol kullanımı, İsrail uçaklarının Arap hava sahasına girememesi, ilişkilerin dondurulması gibi maddelere yer verilen öneriler Birleşik Arap Emirlikleri(BAE), Suudi Arabistan, Fas ve Bahreyn tarafından reddedildi.
Ne zirvede, ne de bildiride siyasi ve ekonomik hiçbir yaptırımdan bahsedilmedi.
TEK YOL VAR...
"İslam ülkelerinin" İsrail’e karşı somut bir adım atamamasının "günah keçisi" yalnızca bu 4 ülke değil. Hatta, İİT ve Arap Ligi’nde, İsrail’le köprülerin atılmasını istemeyecek başka ülkeler de var.
Bugün İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırılarını durdurmanın tek yolu, İsrail’le birlikte ABD’nin de durdurulmasından geçiyor. İşin ABD kısmında en önemli belirleyenler Ukrayna çatışmaları üzerinden Rusya ve Tayvan krizi üzerinden Çin’in varlığıyken, İsrail kısmında ise yollar direniş ekseninin güçlendirilmesinden ve ekonomik ve askeri alanda İsrail’e karşı gerçek adımlar atılmasından geçiyor.
Taraflaşmanın artık sıcak savaş zemininde de şekillendiği bu ortamda, eğer öyle bir niyet varsa, İsrail saldırganlığını durdurma çabasının başarısını ölçebileceğimiz tek soru öne çıkıyor:
Tel Aviv’e karşı herhangi bir somut adım atılacak mı?
Bu sorunun cevabı şimdilik “Hayır” gibi duruyor.