Hakan Gülseven

Hakan Gülseven

İKTİDARIN SON HAMLESİ: CHP-DEM 'ROK'U'...

İKTİDARIN SON HAMLESİ: CHP-DEM 'ROK'U'...

AKP'nin kendi iddiasına bakılırsa: "özgül ağırlık sahibi" Bülent Arınç'ın, zamanında Melih Gökçek hakkında, "Ankara'nın parsel parsel Fetullahçılara -peşkeş çektiği- iddiasını aklınıza getirin..." öyle "gizli tanık" falan da değil, bildiğiniz "özgül ağırlık"...

O laflar üzerine, sülalecek servet sahibi Melih Gökçek - bırakın tutuklanmayı - soruşturma bile geçirmiyorsa, Türkiye'ye herhangi bir belediye başkanını tutuklayamazsınız. Kaldı ki, Ankara Büyükşehir Belediye'sinin mevcut başkanı Mansur Yavaş tarafından yapılmış, her bir skandal niteliğinde dünya kadar suç duyurusu var. Ama sabık başkan Melih Gökçek'e dokunan yok.

Neyse...

Memleketimiz, AKP iktidarı altında, ilk yılları saymazsanız, neredeyse 20 yıldır çok acayip zamanlar yaşıyor. Son dönem yeni bir acayiplik evresine girmiş bulunuyoruz. Cumhuriyetçi Kurucu Parti CHP, bir çeşit 'illegalite'ye iteklenirken, CHP'yi "teröristlerle işbirliği yapmakla" suçlarken "terörist" rolünde kullanılan DEM Parti, iktidarın makul muhatabı oluyor.

Dedim ya, bu zamanlar çok acayip zamanlar.

Aslında herkes biliyor; AKP, iktidarını, muhalifeti bölmeye, böldüğü muhalif kesimlerin bir kısmını kendi saflarına çekerek kullanım ömrünü uzatmaya borçlu. Herkes bunun farkında da, nasıl becerdiği konusu hala şaşkınlık yaratıyor.

Öyle ya, misal Devlet Bahçeli, bir dönem AKP ve onun lideri Tayyip Erdoğan'a adeta söverken, iktidarı ortaklığına geçiş yaparak aynı Erdoğan'ı bir çeşit "Gökbörü" mertebesine çıkarıverdi. Ayıptır söylemesi, Türk "budun"u Ergenekon'dan çıktıktan sonra pek çok manevr, türlü oyunlar, envai çeşit sinemalar gördü ama böylesi hiçbir "Türk Büyüğü"ne nasip olmadı. "Töre" utandı, öyle diyeyim...

Tayyip Erdoğan, ABD-İsrail ittifakının bölgesel siyaseti icabı Kürtlük hareketiyle "normalleşme" dayatmasını da aynı "Devlet Bahçeli'ye" "Kestaneleri aldırmak" suretiyle kazasız belasız atlatmaya çalışıyor. Burası normal; bunda yıllık tecrübeden sonra AKP'de yada küçük ortağı MHP'de siyasi omurga beyhude çabasına girmiyoruz.

Peki DEM Pari ve en genel anlamıyla Kürt siyasi hareketi, "Birinci çözüm süreci" diyebileceğimiz fiyasko ve ardından gelen zulüm dönemini tecrübe etmiş bir halde, ülkenin geri kalanıyla arasına bir perde çekerek, sandıktan çıkardığı "demokrasi" fotoromanlarını nasıl yeniden tedavüle sokabiliyor?

Muhtemelen, coğrafya "heder"dir. "Kader"i geçtik, "keder"i de geçtik heder oluyoruz...

Evet, iktidar tarihinin güç dönemeçlerinden birini yaşayan AKP, ana muhalefet partisi CHP'yi ama daha önemlisi kendiliğinden yükselen gençlik ve halk muhalefetini pasifize etmek için bu "ikinci çözüm süreci" ile muhataplarını kendisine biz kez daha payanda olarak kullanıyor.

Satranç tabiriyle söylersek, AKP bir çeşit "Rok" yaptı. CHP ile DEM'e yer değiştirerek oyun yeniden kurdu. Kürt hareketinin, özelde DEM Parti'nin bu oyunda kendinden beklenen rolü oynaması hayli sorunlu görünüyor tabii; hele CHP'li belediyelerden epey bir ismin "teröristlerle işbirliği" gerekçesiyle hapse atıldığı yerde "terörist"ten kastedilen özne kendileriyken...

Eh tabii ülke külliyen acayip bir hal almışken böyle kusurlar, hiçbir etik sorgulamaya konu olmaz; yakın taşlar yeniden dizilirken, bir bakmışsınız bambaşka yan yana gelişlerle muhatap olmuşuz. Bizim satranç tahtasında "Rok" hakkı sonsuz...

Buraya kadar yazdıklarımdan, bütün kabahati DEM Parti'nin üzerine yığdığım anlamı çıkmasın lütfen; en son kabahatlidir DEM Parti. Yeni bir hukuksuzluk merhalesi olarak "kayyum" keşfedilip AKP tarafından Kürt illerindeki belediyelere musallat edilmeye başladığında alenen yazmıştım: "Şimdi Kürt illerinde kayyuma karşı koymazsanız yarın İzmir'i, İstanbul'u elinizden alırlar,öylece bakakalırsınız." Tabi bizi dinleyen kim, siyaset erbabı onlar!

Neticece "başkasına her daim dokunan yılan"ın kendisine hiç dokunmayacağı yanılsamasını yaşayan CHP yönetim kadroları halefiyle-selefiyle, bugün DEM Parti'yle yer değiştirerek "günah keçisi" olmanın şaşkınlığını yaşıyor. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen milletvekilliği tanınmayan ve Silivri'de esir tutulan Can Atalay için memleketi ayağa kaldırmayanlar, şimdi Ekrem İmamoğlu için adalet kalkışması bekliyor!.. Üstelik ortada özeleştirel bir yaklaşım falan da yok...

Yine de, bir dönem, "Aman ha, sokağa çıkmayın" dedikleri kitleler CHP mitinglerini dolduruyor. Lakin, bu bir yanlısamaya sebep olmasın; CHP'nin ya da İmamoğlu'nun gönüldaşı olanların sayısı, AKP'den kurtulmak için Sokakta olanların sayısından çok daha az. CHP sokağa çıkan bir "kanal" sadece. Bir "güven" ve "kurtuluş umudu" unsuru olduğunu sananlar çok yanılır.

Her şeye rağmen, bu ülkenin bir umudu olacaksa, sokakta yeni bir kurtuluşu arayan, çoğunluğu genç milyonlara dikkatlice bakmak gerekir derim...

Bu yazı toplam 1659 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Gülseven Arşivi

"NE OLACAK BU MEMLEKETİN HALİ?!"

18 Mayıs 2025 Pazar 11:24

Antika sapıklığın pençesinde...

29 Nisan 2025 Salı 18:12

Çözüm ve düğüm...

19 Mart 2025 Çarşamba 11:13

2025 kehanetleri...

03 Şubat 2025 Pazartesi 08:25

Neo-Abdülhamid Devri... –II-

11 Ocak 2025 Cumartesi 14:28

Açılım mı, saçılım mı?

30 Aralık 2024 Pazartesi 09:20

Neo-Abdülhamid Devri... –I-

06 Aralık 2024 Cuma 10:54

Dinciliğin günah tarihi...

17 Nisan 2024 Çarşamba 09:01