Zenginler neden CHP'ye oy veriyor?

Zenginler neden CHP'ye oy veriyor?

Türkiye'de yoksullar ağırlıklı olarak AK Parti'ye oy verirken, daha eğitimli olan ve daha çok kazanan kesim, çok kazanandan çok vergi alacağını ve işsizlere 600 lira maaş vereceğini vadeden CHP'yi tercih ediyor.

OKTAN ERDİKMEN - Bir önceki yazımızda yoksulların ağırlıklı olarak neden AK Parti’ye oy verdiklerini ele almıştık. Bu yazımızda da zenginlerin neden az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alacağını ve işsizlere 600 TL maaş bağlayacağını vadeden sosyal demokrat CHP’ye oy verdiği üzerinde duracağız.

Aslında bu yazının başlığı “Meslek sahipleri, üniversite mezunları neden CHP’ye oy veriyor?” olmalıydı. CHP’ye ağırlıklı olarak oy veren kesim yoksul ve meslek sahibi olmayan kesime göre ‘zengin’ kabul edilse de, büyük şirketler ve holdingler bazında hükümet partisinin açık ara destek gördüğünü de kabul etmemiz gerekir. Zira hükümet desteği olmadan kamudan bir ihale almak ve inşaata dayalı büyümeden pay kapabilmek kesinlikle mümkün değil.

AK Parti ile direk bağlantı içerisinde bulunan MÜSİAD, Ticaret Odaları gibi kurumlar zaten açıkça iktidarı destekliyor. 

Türkiye’de sermayenin asıl temsilcisi konumunda olan TÜSİAD ise sessiz kalarak hükümetten yana tavır koyuyor. Sermayenin siyasi görüşü yoktur. Zira TÜSİAD da AK Parti’nin kuruluş sürecinde ‘yeni muhafazakar demokrat’ bu çizgiyi desteklemişti. AK Parti’yi iktidara taşıyan süreçte, henüz bir havuz medyası kurulmamışken, Doğan Grubu’nun verdiği destek hayati öneme sahipti. Ancak Davutoğlu ve Gül gibi en yakınındaki kişilere bile güvenmeyen Erdoğan, kendi sermayesini, kendi medyasını oluşturmayı tercih etti. Yeni muhafazakar holdingler her ne kadar kamu ihalelerinden aslan payını alsalar da, TÜSİAD çevresinin ağzına da zaman zaman bal çalınarak, en azından tarafsız kalmaları sağlandı. 

Dolayısıyla başlıkta CHP’ye oy verdiğini belirttiğimiz ‘zenginler’, büyük şirketler ve holdingler değil, Avrupa standarlarında ortalama gelir sahibi olan meslek sahipleridir. 

Konda tarafından yapılan bir araştırmaya göre seçmenlerin genelinin yüzde 58’i ilkokul mezunuyken, AK Parti seçmenlerinin yüzde 67’si, buna karşılık CHP seçmeninin ise yüzde 43’ü ilkokul mezunudur. Aynı araştırmaya göre AK Partililer arasında üniversite mezunlarının oranı yüzde 10 iken, üniversite mezunu CHP’lilerin oranı yüzde 22’dir. Dolayısıyla eğitim seviyesi yükseldikçe, CHP’ye oy veren sayısında bariz bir artış görülüyor.

grafik1.png

Eğitim seviyesindeki bu farklılık, doğal olarak gelir seviyelerine de yansıyor. AK Partililerin yüzde 22’si aylık 2 bin liranın üzerinde kazanırken, CHP’lilerde 2 bin liranın üzerinde geliri olanların oranı yüzde 34’e yükseliyor. 

grafi̇k2.png

Gelir düzeyleri daha yüksek olmasına rağmen, CHP seçmeni  son bir yılda ekonomik durumunuz ne yönde değişti yönündeki soruya yüzde 44 oranında ‘çok kötüye gitti’ yanıtını veriyorlar. Yüzde 78’i 2 bin liranın altında kazanan AK Partililerin yüzde 81’i ise ekonomik durumun çok iyiye gittiğini düşünüyor. 

grafik3.png

Eğitimli ve daha çok kazanan CHP seçmeni ekonominin durumundan memnun değilken, daha az eğitimli olan ve daha az kazanan AK Parti seçmeni ekonominin çok iyi olduğunu düşünüyor. Bu soruya partizanlık dolayısıyla kasıtlı olarak yanlış cevap veren, yani ekonomi kötüye giderken ‘iyiye’; iyiye giderken ‘kötüye gidiyor’ şeklinde yorum yapanlar mutlaka vardır. Ancak ekonomik beklentilerin büyük ölçüde farklı olması da, aynı durumun farklı yorumlanmasına neden olabiliyor.

Berkeley’in bir sıcak-soğuk su örneği var. Bir elinizi sıcak, diğer elinizi de soğuk suya sokun. Sonra her ikisini de ılık suya daldırın. Aynı ılık su, sıcak sudaki elinize soğuk, soğuk sudaki elinize ise sucak gelecektir.

CHP’nin iyi eğitimli ve daha çok kazanan seçmeni, haftada 3-4 gün dışarıda yemek, senede 2-3 defa tatile gitmek, bazı tatilleri yurt dışında geçirmek istiyor. Haftada birkaç kez sinemaya, tiyatroya gitmezse, her gün gazete, dergi okumazsa kendini mutsuz hissediyor.

AK Parti seçmeni ise daha dindar ve kaderci bir anlayışa sahip. ‘Çok şükür bugün de doyduk’ deyip mutlu olabiliyorlar.

Beklentiler farklı olunca, siyasete ve ekonomiye bakış da farklı oluyor. Yunanistan’ın kişi başına geliri 25 bin dolar. Türkiye’de ise bu rakam 11 bin 500 doları geçmiyor. Yani battı diye dalga geçtiğimiz Yunanlılar, bizden hala 2 kat daha iyi yaşıyorlar. Buna rağmen Yunanistan’da hükümetler yerinde duramaz ve protestoların sonu gelmezken, Türkiye’de 15 yıldır hükümet değişmiyor. 

Asıl konumuz olan, daha çok kazanan kesimin, çok kazanandan çok vergi alacağını ve işsizlere 600 lira maaş bağlayacağını vaadeden CHP’ye oy vermesinin sebebi konusuna gelecek olursak, bu durumun bir yaşam biçimi endişesinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. 

Örneğin sahilde bira içmek ve erkek arkadaşıyla el ele dolaşmak isteyen orta üst gelir grubuna mensup insanlar, modern yaşam biçimini savunan tek parti konumunda olan CHP’ye oy veriyorlar. 

Türkiye’nin yüzde 28’i kendisini modern, yüzde 43’ü geleneksel dindar ve yüzde 29’u da muhafazakar dindar olarak tanımlıyor.

grafi̇k-4.png

AK Partililerin sadece yüzde 14’ü kendisini modern olarak tanımlarken, CHP’de bu oran yüzde 55’e yükseliyor. Kendini modern olarak tanımlayan CHP seçmeni, yaşam biçimi açısından AK Parti’yi tehdit olarak görüyor. AK Parti de alkollü restoranların sayısını azaltarak, fen liseleri yerine imam hatip liseleri açarak, kadınların toplum içerisindeki rolünü kısıtlayıcı yasal düzenlemeler yaparak bu çıkarımı destekliyor. 

AK Parti iktidarının desteğiyle son yıllarda yeni bir çok kazanan muhafazakar sınıf oluştu. Ciplerle gezen türbanlıların sayısıyla açıklanamayacak kadar karmaşık bir konu olan bu yeni muhafazakarlar, AK Parti’nin sadece üst yönetimini ve yakınlarını kapsıyor.

Geniş seçmen kitleleri ise bu yeni çok kazananlar sınıfının tamamen dışında olmalarına rağmen, dini ve milliyetçi söylemler nedeniyle AK Parti’yi desteklemeye devam ediyorlar.

Peki kişi başına düşmesi gereken 11 bin 500 doların, yani aylık yaklaşık 3 bin 400 liranın ne kadarı bu muhafazakar ailelere düşüyor?

Türkiye’de milyonlarca insan bin 500 liranın altında olan asgari ücretle bütün ailesini geçindirmeye çalışıyor. Okullarda bedava dağıtılan sütten içince, mideleri alışık olmadığı için hastaneye kaldırılan, derslerde açlıktan bayılan çocuklar var. Peki onların aileleri, AK Parti’yi daha ne kadar desteklemeye devam edecekler?

Stalin’in ayakkabıcı örneğinde, dükkanını kapatmak zorunda kalan ayakkabıcı bir fabrikaya giriyor. Burada işçi olarak çalışmaya başlıyor. Ancak amacı ömür boyu işçi olarak çalışmak değil, para biriktirip yeniden bir ayakkabıcı dükkanı açmak. Yani kendi proleter ancak fikri hala burjuva. Dolayısıyla kendini yeni koşullara adapte edebilmesi için, ciddi bir zamana ihtiyacı var. 

Bu örnekte görüldüğü gibi, önce dış koşullar değişir. Sonra insanların koşulları değişir, en sonunda ise bilinç değişir. 

Türkiye’de dış koşullar değişeli çok oldu. İnsanların koşulları da her geçen gün daha kötüye gidiyor. 

Şimdi sıra bilincin değişmesinde.

Yoksulu sola, zengini sağa oy veren bir Türkiye, bu yeni bilincin bir sonucu olarak, bu sefer gerçekten de yeni olan bir Türkiye’yi meydana getirecek.

HABERE YORUM KAT
1 Yorum