Büyükelçilerden, küçük elçilere…

Büyükelçilerden, küçük elçilere…

Bu milletin bütün masraflarını karşılayıp ayda onar bin avro da maaş ödediği büyükelçilerden, başkonsoloslardan tek beklentisi, tarafsız davranarak herkesin temsilcisi olmaları. Ancak onu bile yapamıyorlar.

OKTAN ERDİKMEN - Türk insanı, büyükelçiler ve başkonsoloslar başta olmak üzere Dışişleri Bakanlığı görevlilerine büyük saygı gösterirdi. Bu insanlar, AKP’nin son dönemine kadar hükümetlerin değil, devletin temsilcisi olarak görüldüler.

Ancak AKP iktidarında büyükelçi atamalarında adam kayırma o kadar büyük boyutlara geldi ki (En son Merve Kavakçı’nın büyükelçi yapıldığını hatırlatalım), birilerinin adamı olmak, atanmak için yeterli kabul edilmeye başlandı.

Dışişleri Bakanlığı’nda canını dişine takarak çalışan personel, kıdem ve atama beklerken, hiçbir dışişleri deneyimi olmayan bir isim, kariyerine büyükelçi olarak başlayabiliyor.

Türkiye'de artık liyakatın hiçbir öneminin kalmadığını, bütün işin Ankara’dan birilerinin adamı olmaktan ibaret hale geldiğini en iyi bu atamalar anlatıyor.

Büyükelçiler ne iş yapar?

Büyükelçiler devleti temsil ederler. Bulundukları ülkede vatandaşlarıyla ilgili sorunlar söz konusu olduğunda devreye girer ve yabancı yetkililerle görüşürler. Başkonsoloslar, konsoloslar, muavin konsoloslar, ataşeler ve sözleşmeli personeller onlara bağlı olarak gerekli hallerde Ankara’yı bilgilendirirler.

Büyükelçilerin ve başkonsolosların rezidansları, emirlerinde hizmet personelleri, aşçıları, özel korumaları ve şoförleri vardır.

Yaklaşık onar bin avro olan maaşlarını harcamalarına hiç gerek yoktur çünkü zaten bütün masrafları vergi ödeyen vatandaşlar tarafından karşılanır.

Buna karşılık, vatandaşların onlardan tek beklentileri, tarafsız olmaları ve toplumun bütün kesimlerine eşit davranmaları. Onu da yapmıyorlar.

Bugün birçok başkonsolos, AKP’lilerle kolkola, etkinliklere, hatta genel kurullara katılıyor. Ancak diğer partilerin adını ağzına almaya dahi çekiniyor.

Dolayısıyla Türkiye’de valiler, kaymakamlar nasıl AKP il ve ilçe başkanlarının yardımcıları gibi çalışıyorlarsa, yurt dışında da temsilciler benzer şeyler yapıyorlar.

Dış temsilcilikler, vatandaşların işlerinden ziyade Türkiye’den özel işi için gelen siyasilerin ve akrabalarının hizmetine bakıyorlar.

Şimdi elçilik yapmak kolay

1973’te Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı, kendilerine Abdülhamid’e ait bir tablo teslim etmek istediğini söyleyen bir Ermeni tarafından vurularak öldürüldüler.

1975 yılında Paris Büyükelçisi İsmail Erez’in aracına pusu kuruldu. Büyükelçi kurşunlandı. Ermeni teröristler aynı yıl Viyana Büyükelçilliği’ni işgal ettiler. Daniş Tunalıgil’e “Siz sefir misiniz?” diye sordular. ‘Evet’ dedi ve öldürüldü.

Elçilik yapmak, 41 diplomatımızın şehit edildiği yıllarda zordu.

O dönem bir büyükelçi, kendisine otomatik silahlar doğrultulduğu bir anda, öldürüleceğini bile bile gururla ‘Evet, ben Türk sefiriyim’ diyordu.

Şimdiyse bir başkonsolos, Fatma Betül Sayan Kaya’nın ziyaretinde kendisini konsolosluktan çıkarmayan polise, gözlerinin içine baka baka ‘Lokantaya yemek yemeye gideceğim’ diyebiliyor.

Görüntüleri izleyin, Hollanda polisinin İngilizcesi, bizim başkonsolostan daha iyi.

Büyükelçi deyince

Büyükelçi denildiğinde, benim aklıma Nazilerin Fransa’yı işgal ettiği dönemde 18 bin Museviye Türk pasaportu vererek ölümden kurtaran Behiç Erkin geliyor.

Konsolos denildiğinde, zihnimde Türk pasaportu verdikleri Museviler indirilmediği için, esir kampına giden trene binen Necdet Kent canlanıyor.

Şimdi sizden onlar kadar cesur olmanızı bekleyen zaten yok.

AKP’nin küçük elçileri değil, devletin büyükelçileri olduğunuzu unutmayın, yeter…

 

Oktan Erdikmen'in diğer yazılarını okumak için tıklayınız.

 

 

ekran-resmi-2017-07-12-21.30.23.png

 

HABERE YORUM KAT
1 Yorum