OKTAN ERDİKMEN - Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler çok trajik bir dönemden geçiyor. Türkiye Cumhurbaşkanı, Almanya’yı Nazi gibi davranmakla ve teröre destek vermekle suçlarken, Alman arabasına biniyor. AKP’li belediyeler Alman bankalarından borç alarak altyapı yatırımları yapıyorlar.

Alman tarafı ise Erdoğan’ı diktatörlükle suçlarken, Hamburg’da en üst düzeyde ağırlıyor ancak konuşmasına izin vermiyor. Türkiye’ye silah satışı devam ediyor ancak turist olarak gitmeseniz daha iyi olur minvalinde açıklamalar yapılıyor.

Alman savcılar şimdi de, Erdoğan’a sosyal medyada hakaret ettiği gerekçesiyle haklarında Türkiye’de soruşturma başlatılan kişilerin, Almanya’da ifadelerini almaya başladılar (Örnek bir ifade çağrısını yazının altındaki fotoğrafta görebilirsiniz).

Türkiye ile Almanya’nın da dahil olduğu Avrupa ülkeleri arasında imzalanan suçlu iadesi anlaşmaları çerçevesinde, Türk savcılar Dışişleri Bakanlığı’na durumu bildiriyor. Cumhurbaşkanına hakaret ettiği ileri sürülen kişi Almanya’daysa, Türk Dışişleri bu durumu Alman Dışişleri’ne bildiriyor. İfade talebi uygun görülürse Alman Dışişleri’nden eyalet mahkemesine, son olarak da yerel mahkemeye geliyor.

Bu sürecin Alman hükümetinin bilgisi ve onayı dışında olmasına imkan yok. Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ne göre, hapis cezası gerektirmeyen suçların kovuşturulma mecburiyeti bulunmuyor. Yani Alman Dışişleri, istese bu ifade çağrılarını mahkemelere göndermeyebilir.

Hakkında böyle bir ifade çağrısı bulunan birinin elbette Almanya’da tutuklanması söz konusu değil. Ancak bütün Alman bürokrasisinin içinde olduğu bu ifade olayı, Türkiye’de Cumhurbaşkanı’na hakaret kapsamının çok geniş olduğu bilinmesine rağmen uygulanması açısından, Türk hükümetine bir destektir.

Bu esnada Türkiye’den Almanya’ya eğitim için gelen öğrencilerin vize almalarında da ciddi zorluklar yaşandığını biliyoruz. Örneğin Frankfurt Üniversitesi’ne Türkiye’den gelen öğrenci sayısında buna bağlı olarak azalma var.

Türk ve Alman siyasetçiler kavga ediyor. Bedelini biz ödüyoruz.

İstanbul’daki öğrenci, Berlin’deki işçi, Antalya’daki turizmci kan ağlıyor.

Holdingler, bankalar, silah şirketleri ise yollarına aynen devam ediyorlar.

Zaten gerginliklerin vatandaşa değil de onlara bir zararı olsa, emin olun bu kavga hemen sona erer.